Dava, TTK.nun 1301.maddesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir. 2918 sayılı KTK.nun, değişik 20/d madde hükmü uyarınca, noterlerce gerçekleştiren devir işlemleri, araç mülkiyetinin devri için yeterli olup, işlemin tamamlanması için trafik siciline alıcı adına tescil işlemi yapılması mutlak koşul değildir. Tescil işlemi, idari bir tasarruf olup, yaptırılmaması ayrı bir yaptırıma tabidir ve mülkiyetin devri için kurucu bir nitelik taşımaz. Bunun bir sonucu olarak da, trafik kayıtları mülkiyeti gösteren sicillerden olmakla birlikte, bu karine kesin değildir. Aracı, noter satışı ile devralan, adına tescil işlemi yaptırmamış olsa dahi, aracın maliki sayılır. Mahkemece davalı ...'...
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre davanın kısmen kabulüyle, 9.000,00 YTL. tazminatın, 27.06.2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan zincirleme alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir. 2918 sayılı KTK.nun, değişik 20/d madde hükmü uyarınca, noterlerce gerçekleştiren devir işlemleri, ... mülkiyetinin devri için yeterli olup, işlemin tamamlanması için trafik siciline alıcı adına tescil işlemi yapılması mutlak koşul değildir. Tescil işlemi, idari bir tasarruf olup, yaptırılmaması ayrı bir yaptırıma tabidir ve mülkiyetin devri için kurucu bir nitelik taşımaz. Bunun bir sonucu olarak da, trafik kayıtları mülkiyeti gösteren sicillerden olmakla birlikte, bu karine kesin değildir. Aracı, noter satışı ile devralan, adına tescil işlemi yaptırmamış olsa dahi, aracın maliki sayılır....
a satılmış olduğu anlaşılmaktadır. 2918 sayılı KTK.nun 20/d madde hükmü uyarınca noterlerce gerçekleştirilen devir işlemleri araç mülkiyetinin devri için yeterli olup, işlemin tamamlanması için trafik siciline alıcı adına tescil işlemi yapılması mutlak koşul değildir. Tescil işlemi idari bir tasarruf olup, yaptırılmaması ayrı bir yaptırıma tabi olup mülkiyetin devri için kurucu bir nitelik taşımaz. Bunun sonucu olarak da trafik kayıtları mülkiyeti gösteren sicillerden olmakla birlikte bu karine kesin değildir. Aracı noter satışı ile devralan adına tescil işlemi yaptırmamış olsa dahi aracın maliki sayılır. O halde mahkemece davalılardan ... yönünden davanın esasına girilerek toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilip hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi doğru değildir....
Dava, TTK.’nun 1301. maddesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir. 2918 Sayılı KTK.’nun 20/d maddesi hükmü uyarınca, noterlerce gerçekleştirilen devir işlemleri araç mülkiyetinin devri için yeterli olup, işlemin tamamlanması için trafik tesciline alıcı adına tescil işlemi yapılması mutlak koşul değildir. Tescil işlemi idari bir tasarruf olup, yaptırılmaması ayrı bir yaptırıma tabidir ve mülkiyetin devri için kurucu nitelik taşımaz. Bunun sonucu olarak da, trafik kayıtları mülkiyeti gösteren sicillerden olmakla birlikte, bu karine kesin değildir. Ayrıca noter satışıyla devralan, adına tescil işlemi yaptırmamış olsa dahi aracın maliki sayılır. Somut olayda, davalı ... vekilinin temyiz dilekçesine ekli belgelerden, kazaya karışan ve davalı ... adına kayıtlı olan araç, Ankara 52.Noterliği’nin 01.04.2002 tarih, 07336 yevmiye numaralı “Kat’i Satış Senedi” ile dava dışı ...’a satılmıştır. Kaza ise, 08.09.2004 tarihinde meydana gelmiştir....
İstinaf Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalının gerek 13.11.2009 tarihli ihtarında gerekse diğer yazılı beyanlarında, mülkiyetinin davacıya ait olduğunu kabul ettiği hususun, davacıya kurduğu sistemin mülkiyeti olup, sistemin yazılım ve kaynak kodlarının mülkiyetinin de davacıya ait olduğunu kabul ettiğine dair hiçbir beyanının olmadığı, kaldı ki aynı taraflar arasında "sözleşme gereği kurulan sistemin mülkiyetinin ve kullanımının davacıya ait olduğunun tespiti suretiyle muarazanın giderilmesi, sözleşme sona erdiği halde teslim edilmeyen yazılım kaynak kodlarının, donanımın ve teknik dokümantasyonun teslimi" istemiyle Ankara 15....
Uyuşmazlık, istisna sözleşmesinin bir türü olan arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmesinden kaynaklanmıştır. Arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmesi çift tipli karma bir sözleşmedir. Bu tür sözleşmelerde bir yandan taşınmazdaki belli bir pay mülkiyetinin öbür tarafa geçirilmesi, diğer yandan bir eserin yapımı öngörülür, ilişkideki yüklenicinin ana edimi, sözleşmeye, fen kurallarına ve imar mevzuatına uygun inşaat yapmak, arsa sahibinin edimi ise yapılacak bu inşaata karşılık (bedel olarak) ona arsa payı devretmekten ibarettir. Arsa payı devri işin bedeli olduğundan, bu bedele ancak eserin amaca uygun teslimi halinde hak kazanılır. Şayet, somut olayda olduğu gibi pay devri peşinen yapılmışsa, bu devir avans niteliğinde ve yükleniciye finans kolaylığı sağlamak için yapılmış olacağından yükleniciden geri istenebilir. Kural olarak fesih, geriye etkili sonuçlar meydana getirir ise de, 25.1.1984 tarih ve 3/1 sayılı YlBK.'...
HUKUKİ SEBEPLER ve GEREKÇE: Taraflar arasındaki dava, Miras Taksim Sözleşmesi ve Miras Payının Devri Sözleşmesine Dayalı Tapu İptali ve Tescil, Olmazsa Tazminat istemine ilişkindir. Somut olayda, davacı tarafça miras taksim sözleşmesi ve miras payının devri sözleşmesine dayalı olarak tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat talebinde bulunulmaktadır. Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesi'nin 01/09/2021 tarihinden itibaren geçerli 431 sayılı İş Bölümü Kararı gereği, 6. Hukuk Dairesi iş bölümünün 7. maddesinde; "4721 sayılı TMK'nın 676, 677 ve 678 maddelerinden kaynaklanan miras taksim sözleşmesi ve miras payının devri sözleşmesine dayanan tapu iptal ve tescil davaları ile aynı yasanın 527 ve 528. maddelerinde yer alan miras sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar," şeklindeki düzenleme yer almıştır. Bu düzenleme karşısında istinaf talebini inceleme görevi Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi'ne aittir....
Hükmü davacı ile davalılardan arsa maliki kooperatif temyiz etmiştir. 1-Davalılar arasındaki 20.07.1995 günlü arsa payı devri karşılığı inşaat sözleşmesi eser sözleşmelerinin bir türüdür. Bu sözleşme taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükler. Anılan sözleşmede biri diğerinden farklı iki ayrı sözleşme iç içedir. Bunlardan ilki geçerliği bir şekle bağlı olmayan inşaat yapım sözleşmesi (eser sözleşmesi) «yüklenicinin borcu» diğeri ise, kamu düzeni açısından resmi şekilde yapılmadıkça hüküm ve sonuç meydana getirmeyen taşınmaz malda pay mülkiyetinin devri «arsa sahibinin» borcudur. Bu özelliği nedeniyle arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmeleri çitf tipli karma sözleşmelerdendir. Kural olarak, Borçlar Kanununda sözleşmelerin yapılışı bir şekle tabi tutulmamıştır....
Yukarıda sayılanların dışında kalıp da, yine ortaklaşa kullanma, korunma veya faydalanma için zaruri olan diğer yerler ve şeyler de (Ortak yer) konusuna girer” hükümleri, 634 sayılı Kanunun 5. maddesinde, “Kat mülkiyetinin başkasına devri veya miras yoluyla geçmesi halinde, ona bağlı arsa payı da birlikte geçer; arsa payı, kat mülkiyetinden veya kat irtifakından ayrı olarak devredilemiyeceği gibi, miras yoluyla da geçmez ve başka bir hakla kayıtlanamaz. Anagayrimenkulde, kat mülkiyetine bağlanmamış veya lehine kat irtifakı kurulmamış arsa payı bırakılamaz. Kat mülkiyetini kayıtlayan haklar, kendiliğinden arsa payını da kayıtlar. Kat irtifakına konu olan arsa üzerinde bu hakla bağdaşması mümkün olmayan irtifaklar kurulamaz....
Mahkemece bozmaya uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonunda; borçlu ve üçüncü kişi şirketin farklı tarihlerde ve farklı iştigal konusu ile kurulmuş olduğu, borçlu şirketin başkaca ortaklarının da bulunduğu, ortakları aynı olsa da, farklı tüzel kişiliklere sahip iki şirketin, iştigal konusu içinde, farklı ekipmanlara sahip olmalarında ve demirbaşlarına dâhil etmelerinde yasal bir engel bulunmadığı, istihkak iddiasında bulunulan mahcuz malların nitelik ve değer bakımından çoğunluğunun mülkiyetinin Finansal Kiralama Sözleşmesi yoluyla edinilmesine göre de bu malların aynı işyerinde bulunmasının örtülü iş yeri devri olmadığı yönünde kanaate ulaşıldığı, davaya konu mahcuz mallardan bir kısmının finansal kiralama (Leasing) yolu ile kiralanmış olduğu ve satın alma hakkının kullanıldığı, buna göre mahcuzların mülkiyetinin üçüncü kişi şirkete intikal ettiği, Finansal Kiralama Sözleşmesi kapsamında olmayan mahcuzlara ilişkin 31.12.2010 tarihli faturalara göre bu malların mülkiyetinin de borçlu...