WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"Daire : BİRİNCİ DAİRE Karar Yılı : 1989 Karar No : 112 Esas Yılı : 1989 Esas No : 130 Karar Tarihi : 13/09/989 HARÇLAR KANUNUNA EKLENMEK İSTENEN İDARENİN SATINALMA HAKKININ BİR ZORALIM YÖNTEMİ OLMASI NEDENİYLE MÜLKİYET HAKKINI ZEDELEYECEK NİTELİKTE OLDUĞU HK. Başkanlığın ve Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü yazısıyla Danıştay Başkanlığına gönderilen ve Dairemize havale edilen 492 sayılı Harçlar Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının genel gerekçesi, madde gerekçeleri ve madde metinleri okundu ve gereği görüşüldü: 2709 sayılı T.C. Anayasasının Temel Haklar ve Ödevler başlıklı İkinci Kısmında yer alan 35.maddesiyle, mülkiyet hakkı başlığı altında, "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir....

    Anayasamızda modern mülkiyet anlayışı benimsenmiştir ve mülkiyet hakkına saygılı ve bu hakkı koruyan bir rejim öngörülmektedir. Modern mülkiyet anlayışında mülkiyet hakkı yetki ve ödevlerden oluşmaktadır. Malikin hem yetkileri hem de yakınlarına ve topluma karşı ödevleri bulunmaktadır. Hakkın kapsamında yer alan ödevler, mülkiyet hakkına yabancı, ona dıştan ve sonradan yükletilen sınırlamalar olarak kabul edilmemeli, aksine bunları, kamu yararı amacıyla malike yükletilen ve mülkiyet hakkını oluşturan ödevler olarak düşünmelidir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz. Mülkiyet ancak kanunla ve kamu yararı amacı ile sınırlandırılabilir. Başka bir deyişle, kanun koyucunun malikin yetkilerini sınırlamak yetkisi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 35. maddesinin 2. fıkrasında sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın özü “kamu yararı”, şekli ise “Kanun”dur. Kanun koyucunun mülkiyet üzerinde yaptığı sınırlamalar bu hakkın özüne dokunamaz....

      (İDDK 7/11/2014 tarihli ve E:2014/2313, K: 2014/4147 sayılı kararı) ''Mülkiyet Hakkı'' kenar başlıklı Anayasa'nın 35. maddesinde, herkesin mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu, bu hakların ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği, mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı kurala bağlanmıştır. Mülkiyet hakkı, yaşam ve özgürlük hakkı ile birlikte diğer tüm temek hak ve hürriyetlere kaynaklık etmesi nedeniyle, ulusal mevzuat ve evrensel insan hakları metinlerinde özel bir yere sahiptir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi James ve diğerleri/Birleşik Krallık kararında (AİHM) Sözleşmenin Ek 1 nolu Protokol'ün 1. maddesinde düzenlenen ''mülkiyet hakkının'' korunmasına ilişkin üç kurala yer vermiştir....

        Hakkın kapsamında yer alan ödevler, mülkiyet hakkına yabancı, ona dıştan ve sonradan yükletilen sınırlamalar olarak kabul edilmemeli, aksine bunları, kamu yararı amacıyla malike yükletilen ve mülkiyet hakkını oluşturan ödevler olarak düşünmelidir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz. Mülkiyet ancak kanunla ve kamu yararı amacı ile sınırlandırılabilir. Başka bir deyişle, kanun koyucunun malikin yetkilerini sınırlamak yetkisi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 35. maddesinin 2. fıkrasında sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın özü “kamu yararı”, şekli ise “kanun”dur. Kanun koyucunun mülkiyet üzerinde yaptığı sınırlamalar bu hakkın özüne dokunamaz. 18. Anayasa’da modern mülkiyet anlayışı benimsenmiştir ve mülkiyet hakkına saygılı ve bu hakkı koruyan bir rejimi öngörmektedir. 19. Anayasa’nın, “Mülkiyet hakkı” başlıklı 35. maddesi: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir....

          Burada öncelikle paylı mülkiyet rejiminin niteliği, ardında da hapis hakkının hukuki mahiyeti üzerinde durulması gerekmektedir. Türk Medeni Kanununun 688. maddesinde paylı mülkiyet “birden çok kimsenin maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla malik olmaları” şeklinde ifade edilmiştir. Bu tanıma göre, paylı mülkiyetin söz konusu olabilmesi için; birden fazla kişinin bir mala paylı malik bulunması ve bu malın malikleri arasında maddi olarak paylaşılmış olunmaması gerekir. Paylı mülkiyette, mülkiyet hakkına sahip birden ziyade kişi olmasına rağmen eşya üzerinde tek bir mülkiyet hakkı vardır. Eşya üzerindeki bu tek mülkiyet hakkı, malikler arasında bir paylı mülkiyet birliği meydana getirir. Her paydaş, mülkiyet hakkının belli bir payına sahip olur. Her pay diğerinden bağımsız ayrıca tasarrufi işlemlere konu olabileceği için kanun bazı istisnalar hariç payları taşınmaz hükmüne tabi tutmuştur....

            Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve davayı kabul eden davalılar ..., ... ve ... adına kayıtlı 1/12'şer tam ve 1/12'şer çıplak mülkiyet paylarının yarısının iptal edilerek, 1/2'şerden toplam 3/12 tam mülkiyet payının davacı adına tapuya tesciline; davayı kabul eden ...'ın murisi ... adına kayıtlı 1/12 (64/768) tam ve 1/12 (64/768) çıplak mülkiyet payından, bu davalının 3/32 miras payına isabet eden 12/768 tam mülkiyet payının yarısı olan 6/768 tam mülkiyet payının iptal edilerek davacı adına tapuya tesciline; davalı ... adına kayıtlı 1/48 (16/768) çıplak mülkiyet payının yarısı üzerindeki davayı kabul eden ...'ın 8/768 intifa payının iptal edilerek davacı adına tapuya tesciline; davalı ... adına kayıtlı 3/48 (48/768) çıplak mülkiyet payının yarısı üzerindeki davayı kabul eden ...'ın 24/768 intifa payının iptal edilerek davacı adına tapuya tesciline; davalı ...'...

              Paylı mülkiyette, mülkiyet hakkına sahip birden ziyade kişi olmasına rağmen, eşya üzerinde tek bir mülkiyet hakkı mevcut bulunur. Eşya üzerindeki bu tek mülkiyet hakkı malikler arasında bir paylı mülkiyet birliği meydana getirir. Her paydaş mülkiyet hakkının belli bir payına sahip olur. Paylı mülkiyet rejimine tabi olup sayı ve pay çokluğu ile kiralanan eşya sebebiyle paylı maliklerin her biri kiracıya karşı sorumludur. Görülüyor ki, paylı mülkiyet rejimine tabi eşyanın kiraya verilmesi paylı mülkiyetin yarısından fazlasına sahip olan ve sayı itibarıyla çokluk teşkil eden paydaşlar tarafından birlikte yapılabilir. Kural budur. Tapuda kayıtlı bir taşınmazın taksimi ancak resmi biçimde yapılan sözleşmeyle mümkün olduğundan, taksimin varlığı tanık sözleriyle kanıtlanamaz. O halde dava konusu taşınmazın pay ve paydaş çoğunluğu ile davacılardan Durmuş’a kiralandığının kabulü zorunludur....

                Gerçekten de, yapılan bu düzeltme ile de hatalı pafta üzerinde düzeltme ile mülkiyet nakli oluştuğu izlenimi edinilmektedir. Yukarıda değinilen 41. madde kapsamında düzeltme yapılırken paftada değil zeminde mülkiyet nakli yapılmaması yönetmeliğin 6. maddesi hükmü gereğince mülkiyet sınırlarında eylemli değişikliğe neden olunmaması gerekir. Mahkemece bu olgular gözetilerek pafta üzerinde oluşan değişikliğin zeminde tarafların mülkiyet haklarını da değiştirip değiştirmediği hususu üzerinde durulması gerekirken paftadaki geometrik şekillerinin değişmesi esas alınarak mülkiyet nakli sağlandığının kabulü doğru olmamıştır. Eksik incelemeye dayalı olarak verilen hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde davalı ...'a iadesine, 15.10.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

                  Bu nedenle, yolsuz tescil niteliğinde olsa bile Devlet tarafından verilen geçerli kayda dayalı tapu ile sağlanan mülkiyet hakkına değer verileceği kuşkusuzdur. Aksi düşünce tarzının, devletin verdiği tapunun geçersizliğini ileri sürerek, hiçbir karşılık ödemeksizin iptalini istemesi, geçerli kayda dayalı mülkiyet hakkı ile bağdaşmayacağı gibi, Devletin saygınlığını zedeler nitelikte bir tutum olacaktır. Anayasanın 169. maddesi gözönüne alınarak, kesinleşmiş orman tahdidi ile Devlet Ormanı niteliğinde olduğu belirlenen yer içinde kalan taşınmazların tapu kayıtlarının iptal edilmesinde kamu yararının bulunduğunun kabulü gerekir. Ancak, kişinin mülkiyet hakkı sona erdirilirken karşılıklı hak dengesinin sağlanması için mülkiyet hakkı sahibine tazmini nitelikte bir bedelin ödenmesi gerektiği de kuşkusuzdur....

                    Hakkın kapsamında yer alan ödevler, mülkiyet hakkına yabancı, ona dıştan ve sonradan yükletilen sınırlamalar olarak kabul edilmemeli, aksine bunları, kamu yararı amacıyla malike yükletilen ve mülkiyet hakkını oluşturan ödevler olarak düşünmelidir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz. Mülkiyet ancak kanunla ve kamu yararı amacı ile sınırlandırılabilir. Başka bir deyişle, kanun koyucunun malikin yetkilerini sınırlamak yetkisi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 35. maddesinin 2. fıkrasında sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın özü “kamu yararı”, şekli ise “kanun” dur. Kanun koyucunun mülkiyet üzerinde yaptığı sınırlamalar bu hakkın özüne dokunamaz. 24. Anayasa’da modern mülkiyet anlayışı benimsenmiştir ve mülkiyet hakkına saygılı ve bu hakkı koruyan bir rejimi öngörmektedir. 25. Anayasa’nın, “Mülkiyet hakkı” başlıklı 35. maddesi: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir....

                      UYAP Entegrasyonu