İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece 29.12.2022 tarihli duruşmada, kusur tespiti için, keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması taleplerinin reddine karar verildiğini, bu hususta verilen ara kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, yargılaması yapılan dosyada birden çok kez, dosyanın hesap uzmanına gönderilmeden önce kusur tespitinin yapılması, kusur durumu kesinleştikten sonra müvekkilinin kusurunun olması halinde, kusur durumuna göre tazminat hesabının yapılması gerektiği yönünde beyanları ve taleplerinin olduğunu, yerel mahkeme daha önceki taleplerine ilişkin her hangi bir ara karar kurmadığını, yerel mahkemece 29.12.2022 tarihli duruşmada, kusur tespiti için keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması taleplerinin reddine karar verildiğini, yerel mahkemece dosya kapsamında kusur tespiti yapılmadan, dosyayı tazminat hesabı için Aktuerya Bilirkişisine gönderilerek tazminat hesabı yapıldığını, kusur tespiti...
Mahkemece, davaya konu işkazasının oluşumunda kurum sigortalısının %100 kusurlu olduğu, dolayısıyla olayda işverene atfedilebilecek bir kusurun bulunmaması nedeniyle davanın reddedildiği anlaşılmakta ise de, mehkemece aldırılan raporlar olayın oluşumu ve kusur tespiti açısından hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değidir.Zira davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 26. maddesine dayalı davalarda, kusur oranlarının saptanmasında öncelikle, maddi olayın ne şekilde oluştuğunun kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmiş olması gerekir. İhlal edilen mevzuat hükümleri belirlenirken, zararlı sonuçların önlenmesi için durum ve koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkatin neler olduğunun eksiksiz bilinmesinde, kusur raporuna ve dava dosyasına yansıtılmasında yasal zorunluluk vardır....
in kusurunun davalı şirket kusuru içerisinde değerlendirildiğinin belirtilmesine rağmen, davalı ... yönünden kusur tespiti yapılmadığından bahisle, davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirir. Kabule göre de; davalı ... yönünden kusur tespiti yapılmadığından reddine karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirir. Mahkemece, davalı ...'in kusurunu da irdeleyecek şekilde olayın gerçekleştiği iş kolunda iş güvenliği bakımından uzman kişilerden oluşan bilirkişi heyetinden yeniden kusur raporu alınmalı, varılacak sonuca göre karar verilmelidir. Mahkemenin, bu maddi ve hukuki olguları dikkate almaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar vermiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır....
Davacının uğradığı gerçek zarar miktarı oranında ve tarafların kusur durumlarına göre tazminata hükmolunabileceğinden, mahkemece tarafların kusur durumlarının tespiti gerekmekte olup bu tespitin yapılması da H.M.K'nin 266.maddesi uyarınca özel ve teknik bilgiyi gerektirmektedir. Mahkemece tarafların kusur durumunun değerlendirilmesi için gerektiğinde mahallinde keşif de yapılarak konusunda uzman bilirkişilerden dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle kusur durumlarının tespiti için ayrıntılı, denetime elverişli ve gerekçeli rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, kusur konusunda rapor aldırılmadan bilirkişi raporu maluliyetinde olmayan kaza tespit tutanağına göre; eksik incelemeye dayanılarak verilen hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı ...’ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 4.12.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Uygulamada önemli olan, işverenin iş kazasına neden olmuş hareketinin işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı bulunup bulunmadığının tespiti işidir. Bu konuda yapılacak ilk yargı işlemi, mevcut hükümlere göre alınacak tedbirlerin neler olduğunun tespiti işidir. Mevzuat hükümlerince öngörülmemiş, fakat alınması gerekli başkaca bir tedbir varsa, bunların dahi tespiti zorunluluğu açıktır. Bunların işverence tam olarak alınıp alınmadığı (=işverenin koruma tedbiri alma ödevi), alınmamışsa zararın bundan doğup doğmadığı, duruma işçinin tedbirlere uymamasının etkili bulunup bulunmadığı (=işçinin tedbirlere uyma yükümlülüğü) ve bu doğrultuda tarafların kusur oranı saptanacaktır. Sorumluluğun saptanmasında kural, sorumluluğu gerektiren ve yasada belirlenmiş bulunan durumun kendi özelliğini göz önünde bulundurmak ve araştırmayı bu özelliğe göre yürütmektir....
Uygulamada önemli olan, işverenin iş kazasına neden olmuş hareketinin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı bulunup bulunmadığının tespiti işidir. Bu konuda yapılacak ilk yargı işlemi, mevcut hükümlere göre alınacak tedbirlerin neler olduğunun tespiti işidir. Mevzuat hükümlerince öngörülmemiş, fakat alınması gerekli başkaca bir tedbir varsa, bunların dahi tespiti zorunluluğu açıktır. Bunların işverence tam olarak alınıp alınmadığı (=işverenin koruma tedbiri alma ödevi), alınmamışsa zararın bundan doğup doğmadığı, duruma işçinin tedbirlere uymamasının etkili bulunup bulunmadığı (=işçinin tedbirlere uyma yükümlülüğü) ve bu doğrultuda tarafların kusur oranı saptanacaktır. Sorumluluğun saptanmasında kural, sorumluluğu gerektiren ve yasada belirlenmiş bulunan durumun kendi özelliğini göz önünde bulundurmak ve araştırmayı bu özelliğe göre yürütmektir....
Uygulamada önemli olan, işverenin iş kazasına neden olmuş hareketinin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı bulunup bulunmadığının tespiti işidir. Bu konuda yapılacak ilk yargı işlemi, mevcut hükümlere göre alınacak tedbirlerin neler olduğunun tespiti işidir. Mevzuat hükümlerince öngörülmemiş, fakat alınması gerekli başkaca bir tedbir varsa, bunların dahi tespiti zorunluluğu açıktır. Bunların işverence tam olarak alınıp alınmadığı (=işverenin koruma tedbiri alma ödevi), alınmamışsa zararın bundan doğup doğmadığı, duruma işçinin tedbirlere uymamasının etkili bulunup bulunmadığı (=işçinin tedbirlere uyma yükümlülüğü) ve bu doğrultuda tarafların kusur oranı saptanacaktır. Sorumluluğun saptanmasında kural, sorumluluğu gerektiren ve yasada belirlenmiş bulunan durumun kendi özelliğini göz önünde bulundurmak ve araştırmayı bu özelliğe göre yürütmektir....
%50 oranında, 31/08/2014 tarihli ikinci kusur raporunda ise müteveffanın %20, davalının %80 oranında kusurlu olduklarının tespit edildiği, mahkemece 31/08/2014 tarihli bilirkişi kusur raporunun hükme esas alındığı anlaşılmaktadır....
İş Mahkemesi'nin 2017/120 Esas 2019/48 Karar sayılı dosyasında kusur durumlarının tespiti için alınan kusur bilirkişi heyet raporunun ehil ve konusunda uzman bilirkişiler tarafından tanzim edildiği, bilirkişiler tarafından tanzim edilen kusur durumunun tespitine ilişkin hükme esas alınan raporun kapsamlı, gerekçeli ve denetime elverişli olduğu gibi dosya kapsamına, delil durumuna ve somut olayın meydana geliş şekline de uygun olduğu, davalıya izafe edilen kusur oranının tarafların somut olaydaki yükümlülükleri ile de örtüştüğü ve kusur oranının hakkaniyete uygun olarak tasnif edildiği, bilirkişi raporunun tarafların görev ve sorumlulukları ile kusur oranlarının belirlenmesi açısından dosya kapsamı ile örtüştüğü, bu nedenle ilk derece mahkemesi tarafından bilirkişi tarafından tanzim edilen 23.07.2018 tarihli kusur durumunun tespitine ilişkin rapora itibar edilerek karar verilmesinde isabetsizlik yoktur....
Ceza dosyasında yapılan kusur değerlendirmesi ile dosyadan alınan kusur raporundaki kusur tespiti arasında çelişki oluşmuştur. Kusur tespitleri arasındaki çelişki giderilmeksizin karar verilmiştir. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden; kusur oran ve aidiyeti konusunda yeniden rapor alınarak ,raporlar arasındaki çelişki giderilmeli, varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. 2-Yargıtay Hukuk Genel Kurulun 16.03.2005 tarihli 2005/13-97 Esas, 2005/150 Karar sayılı ilamında ayrıntıları açıklandığı üzere; bilindiği gibi, ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur....