Davalı vekili, davacı şirkete kredi kullandırıldığını, bu kredinin kambiyo senedi ile teminatlandırıldığını, davacıların kredi kullanımı sırasında teminat açığını giderememeleri ve kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle hesabın kat edildiğini, tahsil edilemeyen çek ve senetlerle ilgili icra takibi yapıldığını, kredi sözleşmesinin 36. maddesi uyarınca bankanın sorumluluğu bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, kredi sözleşmesinin 36. maddesi uyarınca vadelerinde tahsil edilmeyen çek ve senetlerin nakit karşılığının ödenmesinin kredi kullanım koşulu olduğu, bankanın inançlı temlik cirosu ile devraldığı çekleri ibraz süresi içinde muhataba ibraz etmemesi halinde, senedi devredene karşı sorumlu bulunmayacağı, taraflar arasındaki kredi sözleşmesinden kaynaklı itirazın iptali davasında bankanın alacaklı olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir....
Davacı taraf, menfi tespit davasına konu takip dosyasındaki takip talebinde 16.10.2002 tarihli kredi sözleşmesini dayanak göstermiş, ancak takip dosyasına 31.05.1999 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinin suretini koymuştur. Mahkemece açıklanan bu yön gözetilerek dosya içerisine takipte gösterilen kredi sözleşmesinin aslı celbedilip bu sözleşmedeki temerrüt faizine ilişkin madde değerlendirilerek alınan bilirkişi raporları arasındaki farklılık da giderilecek şekilde konusunda uzman 3 kişilik bir bilirkişi kurulundan yeni bir rapor alınıp sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken açıklanan bu yönler gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ :Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 01.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....
dava tarihi itibariyle ödenmemiş bakiye borç tutarının bulunduğu, davacının ayrıca genel kredi sözleşmesinin düzenlendiği ... tarihi itibariyle kefalet ve kredi limiti olan 300.000,00 TL üzerinden aynı miktarda bono düzenleyerek davalı bankaya verdiği, bonoda lehtar konumunda olan davalı bankanın davacının kefalet limiti çerçevesinde 300.000,00 TL borç tutarı yönünden başlatmış olduğu icra takibinin yerinde olduğu, düzenlenen kambiyo senedinin kambiyo hukukuna ve genel ilkelere uygun olduğu, davacının ödeme savunmasının yerinde olmadığı, davacının yapmış olduğu ödemelerin genel kredi sözleşmesinin düzenlendiği tarih itibariyle asıl borçluya kullandırılan kredi dilimi üzerinden yapılan bir borç ödemesi olduğu, bu borcun davacı tarafça ödenmesi ile birlikte kefaletinin ve davalıya vermiş olduğu bononun geçerliliğinin sona ermediği asıl borçlu tarafından genel kredi sözleşmesi çerçevesinde kullandığı yeni krediler çerçevesinde davacı kefilin kefalet limiti çerçevesinde sorumluluğu devam ettiği...
Mahkemece, davacılardan ... ile davalı banka arasında, diğer davacıların kefaletiyle imzalanan sözleşmenin Genel Kredi Sözleşmesi olup, tüketici kredisi olmadığı, davacı yana ticari kredinin nakit olarak kullandırıldığını, olayda 4077 sayılı kanun hükümlerinin uygulanmayıp, uyuşmazlığın genel hükümlere göre çözüldüğünü, sözleşmede kredinin kullandırılış şekli ile borçluların sorumluluklarının belirlendiğini, bankanın davacılar ile dava dışı şirket arasındaki ilişkiden kaynaklanan bir sorumluluğu bulunmadığı, kaldı ki bahse konu aracın davacı ... adına kayıtlı olduğunun anlaşıldığı, kredi sözleşmesinin imzalanması sırasında davacılardan teminat olarak senet alınabileceği gerekçesiyle davacıların traktör alım satım sözleşmesinin ifa edilmemesinden kaynaklanan zararlarından dolayı davalının müteselsil sorumluluğuna dair davalı bankaya davacıların borçlu olmadığına ilişkin menfi tespit talebi ile senedin iadesi talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir....
Şti. arasında genel nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmesinin imzalandığı, bu sözleşmeye istinaden dava dışı şirket tarafından kredi kullanıldığı, davacının iş bu kredi sözleşmesine kefil olduğu ve kefalet limitinin 1.000,00.TL olarak belirlendiği, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan raporda davacının sorumluluğunun toplam 2.207,86.TL olarak belirlendiği, dava açılmadan önce davacı tarafından takip dosyasına 1.600,00.TL, dava açıldıktan sonra da 02/02/2016 tarihinde 607,86.TL, 13/04/2016 tarihinde ise 60,00.TL olmak üzere toplam 2.267,86.TL ödeme yapıldığı, dolayısı ile davacı tarafından takip dosyasından dolayı sorumlu olduğu miktarın tamamının takip dosyasına yatırıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. Takibe yönelik menfi tespit davası açan davacı borcun bir kısmını takipten önce bakiyesini ise davanın devamı esnasında ödemiştir....
Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır" düzenlemesinin getirildiği, taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinde kefilin sorumlu olduğu azami miktar ve kefalet tarihine ilişkin ibarelerin davalı kefilin eli mahsulü olmadığının tespit edildiği, kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu, davacının anılan sözleşmeye istinaden davalıdan alacak talebinde bulunamayacağı gerekçesiyle davanın reddine, sözleşmedeki kefalet imzasının davalıya ait olması ve davacının takipte kötüniyetinin tespit edilememiş olması nedeniyle davalı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir....
Şti. lehine tahsis edilen 08/11/2007 tarihli 100.000,00 TL limitli kredi sözleşmesinde müteselsil kefil olarak imzasının bulunduğu, yargılama sırasında mahkemece araştırılmasına rağmen sözleşme aslının ibraz edilemediği, ancak icra takibinin alacağı temlik eden banka vekilinin aslı gibidir tasdikli kredi sözleşmesinin davacının kefaletini de kapsayan ilgili kısımlarının (İlk sayfa, 1. 50. sayfa ve kefalet sayfası) ibraz edilerek başlatıldığı, her ne kadar istinaf dilekçesinde imza inkarında bulunulmuş ise de, dava dilekçesinde davacının yazı ve imza örneklerine delil olarak dayanılmakla birlikte açık bir imza inkarı olmaksızın kredi sözleşmesindeki kefaletin süre ve miktar kayıtlarını içermediği için geçersizliğinin öne sürüldüğü, istinaf dilekçesinde de, davanın kefalet sözleşmesinin süre ve miktar kayıtlarını içermediği için geçersizliğinin öne sürüldüğü bir menfi tespit davası olduğunun beyan edildiği, bu hali ile davacı tarafça kredi sözleşmesinde kefaletin varlığı kabul edilmekle birlikte...
"İçtihat Metni" Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Dava, Kooperatiften alınan kredi nedeniyle yapılan icra takibinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davalı vekili, davacı tarafından bir kısım ödemeler yapılmış ise de 1.700 TL borcun kaldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, kredi borcunun tamamının alacaklıya ödendiği, ancak kredi sözleşmesinin 17. maddesinde icra gideri ve vekalet ücretinden davacının sorumlu olmasının öngörüldüğü gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile davacının 1.700 TL borçlu olduğunun tespitine karar verilmiş, hüküm taraflar vekillerince temyiz edilmiştir....
ile sorumlu tutulmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Genel kredi sözleşmesinin 39.maddesinde “…genel kredi sözleşmesinden doğan borçlarının tamamını gününde ödemediği takdirde, bunları bankaya ödeyeceği tarihe kadar geçecek günler için yetkili mercilerce veya bankaca belirlenmiş kısa, orta veya uzun vadeli en yüksek genel kredi faiz oranına veya ileride artırıldığı takdirde bunlardan en yüksek kredi faiz oranına 30 puan ilave edilmek suretiyle bulunacak faiz oranı üzerinden temerrüt faizi ödemeyi kabul eder…”hükmü yer almakta olup, sözleşmede temerrüt faiz oranı da kararlaştırılmamıştır....
Bölge adliye mahkemesince; kredi dosyasına sahte belge sunulmasının sözleşmenin tek taraflı feshi için yeterli olması nedeniyle sözleşmenin feshinde usulsülük bulunmadığı, kredi sözleşmesinin feshinin usule uygun olduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda takip tarihine kadar ödenen taksitlerin dikkate alınarak asıl alacaktan düşüldüğü, takip tarihinden sonra yapılan kredi taksitlerinin icra dosyasında nazara alınacağı gerekçesiyle; davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş; karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir....