Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacı taraf, dayanak kredi sözleşmesinin dosya içerisinde bulunmadığını, bu nedenle kredi sözleşmesi hakkında inceleme yapılamadığını, kredi sözleşmesinin sunulmadığı hususunun icra müdürlüğü tarafından da tespit edildiğini belirterek takibin iptali gerektiğini belirtmiş ise de; takip talebinde kredi sözleşmesinin dayanak belge olarak belirtilmediği, belirtilen krediye ilişkin olan hesap kat ihtarnamesi ve hesap özetlerinin takiple beraber dosyaya sunulduğu ve ödeme emri ile beraber davacılara tebliğ edildiği, yine bu belgelerin davalı vekili tarafından takipten önce de davacılara tebliğ edildiğine ilişkin kayıtların dava dosyasına sunulduğu anlaşılmış ve bu hususlar gözetilerek davacıların takibin iptali gerektiği yönündeki talepleri yerinde görülmemiştir....

İcra Müdürlüğünün 2013/3164 esas sayılı icra takibi yaptığını ,takip konusu borcun hangi Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklandığının belli olmadığını ,kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu ,yeni tarihli Genel Kredi Sözleşmesi varken eski tarihli Genel Kredi Sözleşmesine istinaden kredi kullandırılmasının hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğunu ileri sürerek takip konusu borcun hangi Genel Kredi Sözleşmesine dayalı olarak tahsis edildiğinin tespit edilmesini ,müvekkillerinin 23.05.2008 tarihli Genel Kredi Sözleşmesine kefaletinin geçersizliğinin tespit edilmesini ve sonraki tarihli Genel Kredi Sözleşmesi varken önceki tarihli Genel Kredi Sözleşmesine dayalı kredi tahsis edilmiş ise bu tahsisin hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğunun tespit edilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili ,müvekkili banka ile dava dışı asıl borçlu ......

    İcra Müdürlüğü'nde 2007/2225 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, oysaki 04/05/2006 tarihli Genel Kredi Sözleşmesindeki krediye kefaletinin usulsüz bir şekilde babasının satın aldığı araçtan dolayı 29/01/2006 yılında kullandırılan 10.000,00 TL'lik kredi için diğer gerekli evraklar arasına konulmuş boş kredi sözleşmesine kefil olarak imza atan müvekkille ilgili kredi sözleşmesinin daha sonra bilgisi dışında Laloğlu Otomotiv şirketi ile bağlantılı olarak Orhan KILIÇ isimli şahsa verilen 30.000,00 TL'lik kredi için kullandırıldığını, kredi sözleşmesinin alt kısmında yazılı olan 10.000,00 TL'lik kefalet miktarının çentik atılmak ve 1 rakamı 4 'e çevrilmek suretiyle tahrifat yapıldığı iddiası ile bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası açıldığı, söz konusu kredi sözleşmesine istinaden nihai olarak İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden alınan bilirkişi raporuna göre kredi sözleşmesindeki imzanın T1 eli ürünü olmakla birlikte, Kredi Sözleşmesinin 20.sayfasında yer alan...

    Bankası ....a Şubesine götürerek kredi çektiriklerini, kredinin kullandırımı esnasında abisi ... tarafından kolundan tutulmak suretiyle imza attırıldığını, daha sonra maaş kartını kendisinden alarak 3.500,00 TL para çektiğini, kredi çekildiğini kızı ile bankaya gittiğinde yapılan araştırma sonucu öğrendiğini, kredi sözleşmesinin 4. sayfasında yer alan "... masraflar bilgim dahilinde alınmıştır" yazılı ibarenin abisinin oğlu ... tarafından yazıldığını, yine aynı sayfanın altında yazılı olan ve ...’e ait olarak gösterilen telefon numarasının da ...’e ait olduğunu, sağır ve dilsiz, okur ve yazar olmaması nedeniyle müvekkili tarafından karalanmak suretiyle imzalanan kredi sözleşmesinin geçersiz olduğunu, kredi sözleşmesinin imzalanması aşamasında açıklama yapmak için tercüman bulundurulmadığı gibi işlem aşamasında tanıkta hazır edilmediğini ileri sürerek, kredi sözleşmesinin geçersiz olması nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ile iptaline karar verilmesini istemiştir....

      Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacının ticari kredi sözleşmesinde imzasının bulunmadığını ve yasaya uygun kefalet sözleşmesinin bulunmadığını belirterek borçlu olmadığının tespitine karara verilmesini talep ettiği, bankacı bilirkişiden alınan rapor ile davalı tarafın takip talebi ile talep ettiği kredi borcunun kredili mevduat hesabı kredisinden kaynaklanan borç olduğunun ve davacı tarafın imzaladığı kredi sözleşmesinin takip talebinde talep edilen borçla ilgisinin bulunmadığının tespit edildiği, bu nedenle takip talebinde belirtilen borçtan davacının sorumluluğunun bulunmadığı kanaati ile açılan davanın kabulüne karar verilmiş, davalının takipte kötü niyetli olduğu ispat edilemediğinden davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davanın kabulü ile, .... İcra Müdürlüğü'nün ......

        Hukuk Dairesinin ... sayılı kararı ile " Takip dayanağı 22/10/2004 tarihli genel kredi sözleşmesinin 1. sayfasında kredi limitinin 137.000.000.000 TL olduğu belirtildiği, davacının kefalet imzasının yer aldığı 27. sayfada ise davacının kefalet limitine ilişkin bir belirleme yapılmadığı, davacı yanın kredi sözleşmesinin limitinin sonradan ve anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu ileri sürdüğü , yargılama aşamasında ise anılan iddiaya ilişkin yeterli ve denetime açık bir şekilde inceleme ve araştırma yapılmadığı, bu durumda mahkemece yapılması gereken işin , banka kayıtları üzerinde yerinde bankacı bilirkişiye inceleme yaptırılarak, asıl borçluyla imzalanan genel kredi sözleşmesinin hangi limit üzerinden banka kayıtlarına işlendiği, kredinin hangi miktardan açıldığı, genel kredi sözleşmesi sebebiyle ilgili kurumlara vergi ve bu gibi adlar altında yapılan ödemelerin hangi limit üzerinden yapıldığı hususlarının tespit edilmesi ve bu suretle genel kredi sözleşmesinin hangi limit üzerinden...

          Takip dayanağı 22/10/2004 tarihli genel kredi sözleşmesinin 1. sayfasında kredi limitinin 137.000.000.000 TL olduğu belirtilmiş, davacının kefalet imzasının yer aldığı 27. sayfada ise davacının kefalet limitine ilişkin bir belirleme yapılmamıştır. Davacı yan kredi sözleşmesinin limitinin sonradan ve anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu ileri sürmüş, yargılama aşamasında ise anılan iddiaya ilişkin yeterli ve denetime açık bir şekilde inceleme ve araştırma yapılmamıştır....

            Takip dayanağı 22/10/2004 tarihli genel kredi sözleşmesinin 1. sayfasında kredi limitinin 137.000.000.000 TL olduğu belirtilmiş, davacının kefalet imzasının yer aldığı 27. sayfada ise davacının kefalet limitine ilişkin bir belirleme yapılmamıştır. Davacı yan kredi sözleşmesinin limitinin sonradan ve anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu ileri sürmüş, yargılama aşamasında ise anılan iddiaya ilişkin yeterli ve denetime açık bir şekilde inceleme ve araştırma yapılmamıştır....

              Aynı yönetmeliğin Yenileme ve Bildirim başlıklı 12. maddesinde ise "(1) Kredi bağlantılı sigortalarda, kredi vadesi boyunca, yenileme sorumluluğu kredi kullanana, sigorta sözleşmesinin yenilenmesine ilişkin bildirim yapma sorumluluğu ise kredi kuruluşuna aittir. (2) Kredi kuruluşu, sigorta sözleşmesinin yenileme döneminin geldiğine ilişkin kredi kullanana yapılacak bildirimi poliçenin vade sonu tarihinden on beş iş günü öncesinde gerçekleştirir. (3) Kredi kuruluşu, sigorta sözleşmesinin yenilenip yenilenmediğine ilişkin kredi kullanana yapılacak bildirimi, yenileme yapıldıysa yenilenen poliçenin vade başlangıcından itibaren, yenileme yapılmadıysa mevcut poliçenin vade sonu tarihinden itibaren beş iş günü içinde gerçekleştirir. (4) Kredi kullanan veya şirket tarafından yenileme yapılmasına ilişkin taahhüt verilmiş olması, kredi kuruluşunun yenilemeye ilişkin bildirim yapma yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz. (5) Kredi kullananın sigortanın yapılması için verdiği teklifnamenin reddedilmesi...

                Hukuk Dairesince de kabul edildiği üzere kredi kartı kefalet sözleşmesi geçerli olup bu sözleşmede limit bulunduğu gibi sözleşmedeki imzanın davacının eli ürünü olduğu da ATK raporu ile tespit edilmiştir. Asıl kredi kartı sözleşmesinin bulunmaması bu sözleşmenin geçerliliğini etkilemez....

                  UYAP Entegrasyonu