Somut olayda, dosyada çocuk ile davacı baba arasında kişisel ilişki kurulmasına engel bir hal yoktur. Davalı annenin davacı baba ile kişisel ilişki kurulmasına yönelik savunması incelendiğinde; somut olarak kişisel ilişkinin küçüğün yararına olmadığını ispatlayamamıştır. Kurulan kişisel ilişki süresi de çocuğun yaşına uygun bulunmuştur. Çocuğun anne ve baba ile görüşmesinin çocuğun yararına olduğu, mahkemenin kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, davalının istinaf talebinin esastan reddine karar vermek gerekmiştir....
Somut olayda; baba ile çocuk arasında refakatçi eşliğinde kişisel ilişki kurulmuş ise de; "Kişisel ilişki kurulmasındaki amaç, analık ve babalık duygularının tatmini yanında çocuğun psikolojik ve sosyal gelişiminin sağlanmasıdır. Çocuğun, gözetim olmaksızın ana veya babasından biriyle kişisel ilişkisinin sürdürülmesi, onun yüksek yararına değilse, gözetim altında kişisel ilişki kurma imkanı öngörülebilir. Aksi halde gözetim altında kişisel ilişki, çocuklar ile velayet kendisinde olmayan anne arasındaki bağların güçlendirilmesi amacına aykırı düşer. Toplanan deliller ve anne hakkında ortak çocuğa karşı yaralama suçundan verilen beraat kararı da dikkate alınarak ortak çocuklar ile davalı-karşı davacı anne arasında refakatçi olmadan kişisel ilişki kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir." (Yargıtay 2....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dava, torunla kişisel ilişki kurulması istemine ilişkindir. Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmakla inceleme HMK'nın 355. maddesi gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; TMK 'nun 325. maddesinde "Olağanüstü haller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere, özellikle hısımlarına da tanınabilir" düzenlemesi yapılmıştır. Davacının küçüğün büyük annesi olarak torununu sevme, onunla kişisel ilişki kurulmasını isteme, en doğal hakkıdır. Davalı anne ile davacı arasında anlaşmazlık bulunması, davacının torunu ile kişisel ilişki kurmasına engel teşkil etmemelidir....
Bu sebeple, daha uygun kişisel ilişki tesis edilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. Ne var ki bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir (HMK m. 370/2)....
DAVA TÜRÜ : Torunla Kişisel İlişki Kurulması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı babaanne ... uzman görüşmesinde "manik depresif hastası" olduğunu beyan etmiştir. Davacı babaanne hakkında .... verilen 04.08.2015 tarihli rapor doğrultusunda mahkemece ....sevki yönünde ara karar verildiği, ancak sonrasında sevke ilişkin ara karardan dönüldüğü anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacı ...'...
Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını, amacına ve yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir (TMK. md. 324/2). Kişisel ilişki kurma hakkı, anne/baba ile çocuğa belirli gün ya da saatlerde görüşme, birbirlerinden haberdar olma, birbirlerinin yaşamında olma, karşılıklı etkilenme yetkisi veren bir haktır. Bu hak, anne/baba için olduğu kadar çocuk için de bir haktır (2003 tarihli Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi m.4/1). İlişkide anne/babalık duygularının tatmini yanında çocuğun bedensel, fikri, ruhsal, eğitsel, kültürel gelişimine yönelik yararı da gözetilir. Anne/baba yararı ile çocuk yararı çatışırsa, çocuğun yararına üstünlük tanınır (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu md.182/II ve 324)....
Cumartesi günü saat 10.00 ile 11.00 arasında ayrı şehirde olması halinde her ayın 1 ve 3. hafta pazartesi günü saat 10.00 ile 12.00 arasında, dini bayramların 2. günü saat 10.00 ile 12.00 arasında kişisel ilişki düzenlenmesine karar verildiğini, kişisel ilişki süresinin yetersiz olduğunu, her hafta sonu yatılı kalacak şekilde, yaz tatili, sömestr ve dini bayramlarda da kişisel ilişki kurularak kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi 30.05.2017 tarihli karar ile davanın kısmen kabulü ile ortak çocuk ile babanın her ayın 1. ve 3. Cumartesi günü saat 12.00 ile Pazar günü saat 16.00 arasında, dini bayramların 2. günü saat 10.00 ile aynı gün akşam saat 17.00 arasında kişisel ilişki tesine karar vermiş, verilen bu karar davalı anne tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, bölge adliye mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bölge adliye mahkemesince verilen karar davalı tarafından temyiz edilmiştir....
Taraflar mevcut duruma göre ayrı şehirlerde yaşıyor olmakla birlikte, günümüzdeki ulaşım olanaklarındaki kolaylık gözetildiğinde, kişisel ilişkiye dair düzenleme yapılırken, taraflar bu hususun dikkate alınmasını açıkça talep etmemişlerse, "ayrı şehir, aynı şehir ayırımına" gidilmesinin de önemi bulunmamaktadır. Bu bakımdan, aynı şehir-ayrı şehir ayırımına gidilmeksizin babalık duygularını tatmine elverişli, çocuğun da baba sevgisi ve şefkatini tatmasına yeterli, daha uygun süreyle kişisel ilişki tesisi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. Ancak bu hususu yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hükmün bu bölümünün düzeltilerek onanması gerekmiştir. ( HUMK m.438/7)....
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dinlenen tanık beyanlarından davacının alkolik olduğu, sarhoş olduğundan davalıya şiddet uyguladığı, bu durumun müşterek çocuk için tehlike arz ettiği, çocuğun tüm ihtiyaçlarının annesi tarafından karşılandığı, davacının bağımlılık derecesinde alkol kullandığının sabit olduğundan öncelikle davacı ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulması kararına itiraz ettiklerini, davacı ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulması kararı verilecek ise de yatılı olmamak üzere kişisel ilişki kurulması gerektiğini, davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmediğini, Avukatlık Kanunu ve Yargıtay kararlarına göre davanın kısmen kabul kısmen reddi halinde davalı tarafın lehine vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğini belirterek, istinaf incelemesi sonucu davanın reddine karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yolu başvurusunda bulunmuştur....
Davalı annenin çocuğu davacıya göstermek istememesi ve ilk derece mahkemesince tedbiren kişisel ilişki talebinin kabul edilmemesi nedeniyle davacı baba ile ortak çocuk bu zamana kadar biraraya gelememiştir. Ortak çocuğun davacı babaya alışması ve güven duygusunun oluşabilmesi için karar kesinleşinceye kadar ortak çocuk ile baba arasında tedbiren kişisel ilişki kurulmasına karar vermek gerekmiştir....