AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 14/04/2022 NUMARASI : 2020/659- 2022/320 DAVA KONUSU : Kişisel Eşyanın İadesi KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen karara davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmakla, HMK'nun 353/1- b-1- son cümle uyarınca duruşma yapılmadan dosya incelendi gereği düşünüldü; TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: tarafların Kayseri 2. Aile Mahkemesinin 2016/834 esas ve 2018/794 karar sayılı kararı ile boşandıklarına, davalının müvekkiline ait düğünde takılan ziynet eşyalarını elinden aldığını ve geri vermediğini, davaya konu edilen ziynet eşyaların müvekkiline iadesinin gerektiğini, aksi halde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 1.000,00 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir....
Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, kadının ispatlaması gerekir. Bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu davalı tarafça kanıtlandığı takdirde, koca bunları iadeden kurtulur. Somut olayda davacı kadının iddiası, düğünde takılan ziynet eşyalarının davalı tarafından araç alımı sırasında bozdurulduğu ve iade edilmediği yönündedir....
Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, kadının ispatlaması gerekir. Bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır....
Davacı vekili, dava dilekçesinde ve yargılama sırasında; Davalının müvekkilini bir çok kez evden kovduğunu, davacının ablasının ve eniştesinin araya girmesi ile bir araya geldiklerini, davacının nişanda ve düğünde takılan takılarını davalının öfkeli bir davranışının ertesi günü evde bulamadığını, davalıya sorduğunda kendi adına kiraladığı bir banka kasasına koyduğunu söylediğini belirterek davacıya ait olan 3 adet altın bilezik 300 TL den 900 TL,43 tane tam altın 9.963,10 TL, 53 tane yarım altın 6.140 TL, 71 adet çeyrek altın 4.112,67 TL, olmak üzere toplam 21.115,82 TL değerindeki ziynet eşyalarının davacıya aynen iadesi, mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsilini istemiştir. Davalı vekili ise davacıya ait ziynet eşyası bulunmadığını, ziynet eşyalarının davacıya iade edildiğini, ziynet eşyalarının bir kısmının davacı tarafından tatil harcaması kişisel harcamalar için kullanıldığını kalan kısmıyla ilgili davalının bilgisinin olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur....
Yerel mahkemece bozma sonrası yapılan yargılama sonunda önceki gerekçe ve karşı oy yazısındaki “ziynet eşyasının kadına ait olup kişisel eşya niteliğinde olduğu, niteliği itibariyle davacı kadında bulunması gereken ziynet eşyasının aile içerisinde ihtiyaç duyulması hâlinde bu eşyaları elinde bulunduran eşin rızası ile bozdurulmasının olağan olduğu gibi aynı zamanda TMK’nın 185/3 ve 186/3 maddeleri gereğince eş için bir yükümlülük olduğu, bu nedenle somut olayda ispat yükünün kadın eşe ait olduğu, kendisine ait ziynet eşyalarının rızası dışında ve iade şartıyla elinden alınarak bozdurulduğunu ispat etmesinin gerektiği, eldeki davada ise kadın eşin ziynet eşyasının rızası dışında veya iade şartıyla elinden alınarak bozdurulduğunu ispat edemediği, tarafların evlilik birliği içerisinde malvarlıklarından rızalarıyla yaptıkları katkıyı geri isteyemeyeceği, katkının ziynet eşyalarının bozdurularak yapılmasının sonucu değiştirmeyeceği, TMK’nın 186/3 maddesinin somut olayda uygulanmasını engelleyecek...
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonunda; boşanma davasının kabulüne, tarafların TMK'nın 166/1 maddesi uyarınca boşanmalarına, müşterek çocukların velayetlerinin davalı babaya verilmesine, müşterek çocuklar ile anne arasında şahsi ilişki tesisine, davacı lehine takdir edilen aylık 350,00 TL tedbir nafakasının tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla aynen devamına, kararın kesinleşmesi ile aylık 500,00 TL yoksulluk nafakası olarak davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile, 20.000,00 TL maddi, 18.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, ziynet eşyasının iadesi davasının reddine, çeyiz eşyasının iadesi davasının feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir. Davalı, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi talebiyle, istinaf kanun yoluna başvurmuştur....
Kural olarak düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Kadına ait ziynetler, koca tarafından bozdurulup, değişik amaçlarla harcanmış olabilir. Bu durumda, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, davacının isteği ve onayı ile bozdurulup harcandığının, davalı yanca kanıtlanması halinde, davalı koca ziynet eşyalarının iadesinden kurtulur. Ziynet eşyaları yönünden olağan olan, bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Ziynet eşyalarının davalı kocanın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağana ters düşer. Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür....
Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Boşanma-Ziynet ve Kişisel Eşya Alacağı-Kişisel İlişki Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı kadın tarafından, tazminatlar, nafakalar, ziynet ve kişisel eşyaların iadesi yönünden; davalı-davacı erkek tarafından ise asıl davanın kabulü ve ziynet eşyalarının iadesi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Boşanma ve fer'ilerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, tarafların boşanma ve fer'ilerine yönelik yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddine karar vermek gerekmiştir. 2-Tarafların ziynet alacağı istemine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; İlk derece mahkemesince hükmolunan ziynet alacağının miktarı 15.940,00 TL, reddedilen ziynet alacağı...
Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını, ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, ispat yükü altındadır....
Hayatın olağan akışına göre olağan olan, ziynet eşyasının kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Ziynet eşyalarının, davalı tarafın zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, davacı kadının ispatlaması gerekir. Somut olayda; davacı tanıkları ... ve ... dinlenilmiştir....