Aile Mahkemesinin 2010/136 Esas, 2011/779 Karar sayılı ilamı ile tarafların boşandıklarını, kararın 16/07/2012 tarihinde kesinleştiğini ileri sürerek, davalıya mehir olarak verilen 1 adet pırlanta set takımı, 2 adet her biri 40 gram 22 ayar set takımı, 1 adet kelepçeli bilezik, 4 adet gremse altın, 3 adet her biri 35 gram 14 ayar altından oluşan mehrin iptali ile bağışlamadan rücu sebebiyle aynen davacıya iadesini, mümkün olmadığı takdirde bedelinin davalı kadından tahsilini talep ve dava etmiştir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Tarafların 1997 yılında evlendikleri, Konya 3.Aile Mahkemesinin 2013/663 Esas sayılı dosyasında eşit kusurlu bulunmak suretiyle boşanmalarına karar verilerek işbu kararın kesinleştiği, tarafların eşit kusuru nedeni ile bağıştan rücu koşulları gerçekleşmediği gibi bağıştan rücu definin de boşanmanın kesinleşmesinden itibaren bir yıllık süre geçtikten sonra ileri sürülmesi sebebiyle dikkate alınamayacağı, mehir senedi ve çeyiz senedinin davalı tarafından imzalandığı, dolayısıyla davalının çeyiz senedi içeriğindeki bir kısım eşyaların getirilmediği yönündeki iddiaya itibar edilemeyeceği, hal böyle olunca çeyiz senedi ve mehir senedinde ziynet eşyaları dışında kalan eşyaların evlilik birliği içinde kullanılmaları nedeni ile yıpranmış değerleri üzerinden davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik olmadığı anlaşılmakla davalının bu yöne temas eden istinafının reddine karar verilmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı nafaka ve eşya iadesi davasına dair karar davalı ve davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Uyuşmazlık, eşler arasında boşanma davasından bağımsız olarak açılmış kişisel eşya, mehir senedinden kaynaklanan 350 gr altının iadesi, aylık 300,00 TL tedbir nafakası ve müşterek alınan eşyalara ilişkin olarak katkı payı istemine ilişkindir....
Davacı, davasında çeyiz eşyaları talebinde bulunmuş, davalılar ise dava konusu eşyaların davacıya bağışlandığını ve bağıştan rücu şartlarının oluştuğunu ileri sürmüşlerdir. Oysa ki davada dayanılan eşya senedi başlıklı belge, niteliği itibariyle taraflar arasındaki sözleşmedir ve mahkemeyi bağlar. Sözleşmede davalıların adedi, cinsi yazılı eşyayı tam ve sağlam olarak davacıdan teslim aldıkları yazılıdır. Sözleşme içeriği irdelenerek sonucuna göre karar verilmelidir. Kaldı ki, diğer taraftan bağıştan rücu şartlarının oluşup oluşmadığı bir an dikkate alınsa bile taraflar arasında görülüp kesinleşen 06/03/3015 tarihli ... ....Aile Mahkemesinin 2013/1003 Esas 2015/208 karar sayılı ilamında tarafların eşit oranda kusurlu oldukları kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş olmakla bağıştan rücu şartlarının gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Mahkemenin bu yönleri gözardı ederek davanın reddine karar vermesi doğru görülmemiştir....
Karşı davasında ise; davacının, müvekkiline ve ailesine hakaret ve küfür ettiğini, bu nedenle bağıştan rücu edildiğini belirterek, ziynet eşyalarının aynen iadesini, olmazsa bedelinin tahsilini talep etmiştir. Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 30.275 TL alacağın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, karşı davanın ise; bağıştan rücu şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Hükmü davalılar(karşı davacı) vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.Davacı taraf, dava dilekçesinde; ziynet eşyaları ev ve çeyiz eşyalarının aynen iadesine, aynen iade mümkün olmadığı takdirde bedellerinin tahsiline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece bedellerine hükmedilmiştir....
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Dava dilekçesi: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı İsmet evlenirken davalı İsmet ve babası Mithat Yiğin'in mehir senedi imzaladıklarını, senet içeriği ile senette belirtilen eşyaları teslim aldıklarının sabit olduğunu ancak davalı ve muris tarafından teslim alınan eşyaların davacıya iade edilmediğini belirterek aynen iadesi, mümkün olmadığı takdirde şimdilik 10.000,00 TL'nin faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir. Cevap dilekçesi: Davalı Yurdagül vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, ev eşyalarının evlilik birliği içinde kullanılarak eskitilmek suretiyle çöpe atıldığını, ziynet eşyalarının davacıda olduğunu, bağıştan rücu edildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir....
Asliye Hukuk Mahkemesi ise, taraflar arasındaki mal varlığının tasfiyesinin söz konusu olduğu, tasfiyeden sonra bağıştan rücu şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerektiği, bu yönden delillerin değerlendirilmesinin aile mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. maddesinde; 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun ikinci kitabındaki üçüncü kısım hariç olmak üzere, TMK’nın 118 - 395 maddelerinden kaynaklanan bütün davalara Aile Mahkemesinde bakılacağı hükme bağlanmıştır....
Mahkemece, bağıştan rücu hukuksal nedenine dayanıldığı, davaya konu taşınmazın davalıya mehir bedeli karşılığı bağış olarak verildiği ve Borçlar Kanunu’nun 295/1. maddesinin 2. bendi uyarınca bağıştan rücu şartlarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu ... ada ... sayılı parseldeki C Blok 13 no’lu bağımsız bölümün dava dışı ... tarafından davalı ...’a 16.07.2013 tarih ve 8082 yevmiye no’lu işlemle satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki; davacı, dava dilekçesinde davanın dayanağını oluşturan tüm olayları (vakıaları) bildirmekle yükümlüdür (6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 119/1-e). Aynı Kanunun 25. 26. ve 31. maddelerinin buyurucu nitelikteki hükümlerinde belirtildiği üzere Hâkim, kanunda gösterilen istisnalar dışında, davanın sınırlarını çizen bu olaylarla bağlı olup, bunlar dışına çıkamaz ve inceleme yapıp karar veremez....
Hemen belirtmek gerekir ki, karı koca arasındaki bağıştan rücu davalarında, bağışlamanın geri alınması koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi için karı-koca olan tarafların kusurlarının saptanması zorunludur. Boşanma davalarında, taraflara yüklenen kusurun, bağışlamanın geri alınması koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında da belirleyici olacağı kuşkusuzdur. (Bkz. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 2013/18657 Esas, 2014/2294 Karar sayılı ilamı vb.) Somut olayda her ne kadar mahkemece, iş bu davanın açılması için öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin, boşanma davasının açıldığı tarihten itibaren başlayacağı belirtilerek, bağıştan rücu için ön görülen hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle dava kısmen kabul edilmiş ise de, evlenme nedeniyle yapılan bağışlamalarda, bağıştan rücu davaları için öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin, boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren başlayacağının kabulü gerekir. (Bkz....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Davacının dava dilekçesinde, mehir olarak vadedilen 125 gram altın ile düğünde takılan 5 adet bilezik, 1 adet alyans, 1 adet künye, 1 adet tektaş yüzük, 1 adet saat ve 1 adet çeyrek altın talep ettiği, İlk Derece Mahkemesi tarafından mehir olan vadedildiği iddia edilen 125 gram altın yönünden davalının bağışlamadan rücu definde bulunduğundan bahisle boşanma ilamının kesinleşmesi bekleneceğinden tefrik kararı verildiği görülmüştür. Davalının bağışlamadan rücu defi, dava edilen bütün alacak kalemlerini kapsar mahiyette olmasına rağmen sadece mehir olarak vadedildiği iddia edilen 125 gram altın yönünden bağışlamadan rücu definin değerlendirilmek üzere tefrik kararı verilmesi hatalı olmuştur. Zira davalı ve ailesinin düğünde davacıya taktığı ziynet eşyaları yönünden de davalının bağıştan rücu hakkı vardır....