Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

den Çıktı" başlığı ile yayımlanan haberde kişilik haklarının ihlal edilmesi nedeniyle manevi zararının davalılardan müştereken ve müteselsilen tazminini istemiştir. Davalılar, haberde kişilik haklarına saldırının söz konusu olmadığını ve davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, güvenlik birimlerinden gelen cevabi yazılardan davaya konu haber içeriğinde yer alan şekilde bir soruşturma yapılmadığı anlaşıldığından, haberin gerçeğe uygun olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler incelendiğinde; dava konusu haberde iddia edildiği gibi bir soruşturma yapılıp yapılmadığına ilişkin olarak .....Müdürlüğü'ne yazılan müzekkereye "bu hususun tespiti için yeterli bilginin mevcut olmadığı, ayrıntılı bilgi verildiği takdirde yeniden çalışma yapılabileceği" şeklinde muğlak cevap verildiği anlaşılmaktadır....

    Kişilik haklarına saldırı halinde, manevi tazminat istenebilmesi için, 818 sayılı Kanun’un 49. maddesinde belirtilen şartların gerçekleşmesi gereklidir. Bu şartlar; kişilik haklarına saldırı olması, saldırının haksız olması, saldırı nedeniyle kişilik haklarının zarara uğraması, zarar verenin kusurlu olması ve zarar ile saldırı arasında illiyet bağının bulunmasıdır. Her sözleşmeye ya da hukuka aykırılık halinde, manevi tazminat ödenmesi gerektiğinin kabulü mümkün değildir. Somut olayda, teminat senedinin amaca aykırı kullanılması ile icra ve haciz işlemlerinin uygulanmasının, davacının kişilik haklarına zarar verdiğinden söz edilemez. Bu halde, davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığı ve zedelendiği hususu ispat edilmediğinden, manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulü hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir....

      Bu nedenle dava konusu yazılar davacının kişilik haklarına haksız bir saldırı oluşturduğundan manevi tazminata hükmedilmesi gereklidir. Görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından haber içeriğinin resmi mercilerden elde edilen bilgi ve belgelere dayandığı, kamu yararı bulunan bir konu olduğu, özle biçim dengesinin korunduğu, kullanılan sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı ve davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmadığından bahisle Yerel Mahkeme direnme kararının bozulması yönünde görüş beyan etmiş iseler de, bu görüş yukarıda belirtilen nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından kabul edilmemiştir. Hal böyle olunca, Yerel Mahkemenin kişilik haklarına saldırının varlığını kabul eden direnme kararı yerindedir. Ne var ki, Özel Dairece tazminat miktarı yönünden inceleme yapılmadığından bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 13/12/2012 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat ve saldırının önlenmesinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 27/04/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir. 2-Davacının diğer temyizine gelince; Dava, basın yoluyla kişilik haklarının ihlalinden dolayı saldırının önlenmesi ve manevi tazminat istemine ilişkindir...

          Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasa'nın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir. Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez....

            Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır, 25. maddesinde, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı belirtilmiş, BK’nın 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir. Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir....

              Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır, 25. maddesinde, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı belirtilmiş, BK’nın 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir. Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikâyet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması zorunlu değildir....

                Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nın 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir. Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir....

                  Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır, 25. maddesinde, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı belirtilmiş, BK’nin 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir. Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir....

                    Mahkemece, kullanılan sözlerin hakaret kastı taşımayıp değer yargısı olduğu, konunun güncel olup, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, başlığın çekici bir şekilde verilmesinin yayın tekniği içinde olağan kabul edildiği, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık anlamında davacının kişilik haklarına yönelik bir saldırının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Basın özgürlüğü, Anayasa'nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır....

                      UYAP Entegrasyonu