Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalının, kiralananı 5.1.2008 tarihinde tahliye ve teslim etmesi davalı borçlu yönünden haklı fesih sayılamayacağından davacıların erken tahliye sebebiyle uğradıkları kira alacağı yönünden işin esasının incelenip makul süre kira alacağının saptanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle bu istemin reddine karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır. SONUÇ;Yukarıda 2 no.lu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 24.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

    Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının traktör kabini ve malzemesi işi ile uğraştığını, 28.12.2011 tarihinde kiralananı bu amaçla satın aldığını, davalıya 30/12/2011 tarihinde kiralananı satın aldığını ve 6 ay içinde taşınmazı tahliye etmesini ihtar ettiğini, ihtarnamenin tebliğine rağmen davalının kiralananı tahliye etmediğini ileri sürerek, kiralananın davalı vekili, cevabında satışın muvazaalı olduğunu, ihtiyacın samimi olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, kiralananın zemin katının 22,50 m2, üst katının ise 50 m2 olduğunu, 22,50 m2 zemin katta iş makineleri, traktör parçaları, kabin kilitleri, kapı, cam, ayna, kabin dışındaki ayna ve ayna kolları ve sürücü koltukları satışı yapmanın uygun olmayacağını, davalının kullandığı 50 m2 zemin alanında yaptığı mevcut işin bile sıkışık vaziyette yapıldığının belirtilmesi nedeniyle davacının iddiasını ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmiştir....

      Davacı kiracı kiralananı tahliye ve teslim ettiği tarihe kadar taşınmazda tasarrufunda bulundurduğundan kira bedellerinden sorumludur. Bu durumda yukarıda açıklandığı üzere sözleşmenin 2. maddesindeki düzenlemeye göre davacının talepleri mahkemece değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru değildir. 3-Davalılar vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarına gelince; Davalı borçluların takibe yasal süresi içinde itiraz etmesi üzerine açılan işbu davada mahkeme, davanın reddine karar vermiş ise de, davalılar kendisini davada vekil ile temsil ettirmiş olup davanın reddine karar verildiği halde davalılar yararına vekalet ücreti takdiri gerekirken, mahkemece bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru olmadığından, hükmün bozulması gerekmiştir....

        Davalı; çevre sakinlerinin okul ihtiyacının sözleşmede düzenlenmediğini, faaliyette bulunmadan da kiralananı ellerinde tutabileceklerini, kira bedellerinin ödendiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece; davanın reddine yönelik olarak verilen karar Dairemizin 07/12/2017 tarih ve 2017/7373 -17221 E/K sayılı ilamı ile; kiralananın okul/kreş olarak eğitim amaçlı ve sürekli kullanılmak üzere kiralandığı, kiralananın dönemsel olarak kapalı tutulmasının ve bu hususta kiraya verenden izin alınmamasının kiralama amacına ve akde aykırı olduğu, davacı tarafından davalıya 30 gün süreli ihtarname gönderildiği ve akde aykırılığın düzeltilmediği belirtilerek Mahkemece, bu husus gözetilerek karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir....

          Davacı vekili; davalının 01.01.2010 başlangıç tarihli sözleşme uyarınca eski malik ... ile ...’ın kiracısı olduğunu, müvekkilinin kiralananı 11.08.2010 tarihinde satın aldığını, satın alma olgusu ve ihtiyaç iddiasının süresinde davalıya bildirildiğini, ancak davalının kiralananı tahliye etmediğini belirterek, işyeri ihtiyacı nedeniyle kiralananın tahliyesine karar verilmesini istemiştir. Davalı ise dava konusu yerin işitme cihazı satışı yapmaya uygun olmadığını, ihtiyaç iddiasının samimi olmadığını savunmuştur. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. İhtiyaç iddiasına dayalı davalarda tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir....

            İkinci kira dönemi içinde davacı kiralayanın kira paralarının ödenmesini isteyen ihtarnamesine verdiği 13.06.2005 tarihli cevabı ihtarnamesinde davalı kiralananı boşalttığını, anahtarların kendisinden alınmasını bildirmiştir. Uyuşmazlık, taraflar arasında kiralananın hangi tarihte teslim edildiği hususunda toplanmaktadır. Kiralananın anahtarının usulüne uygun şekilde kiralayan davacıya teslim edildiğini yazılı delillerle kanıtlama yükümlülüğü davalı kiracıya aittir. Anahtar teslim edilmediği sürece kiralananın kiracının kullanımında olduğunun kabulü gerekir. Davalı kiralananı tahliye ettiğini bildirmekle birlikte anahtarları teslim etmemiştir. Davacı tarafından anahtarların teslim alınmaması halinde anahtarı tevdi yerine teslim edip davacıyı durumdan haberdar etmesi gerekirken bu gereklilik de yerine getirilmemiştir....

              Davacı vekili, dava dilekçesinde, müvekkiline ait taşınmazın davalı şirkete 31.08.2004 başlangıç tarihli ve 70 ay süreli sözleşme ile kiralandığını, davalı şirketin kiralananı 21.08.2009 tarihinde tahliye ettiğini davacıya bildirmesine rağmen kiralananın anahtarının teslim edilmediğini, ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/62 Değişik iş sayılı dosyası ile 4.9.2009 tarihinde yapılan tespit sırasında davalının kendi anahtarı ile giriş kapısının açıldığını, talebe rağmen kiralananın anahtarlarının davalı tarafından teslim edilmediğini, kiralananın davalı kiracının hukuki ve fiili hakimiyeti altında iken bakım ve gözetim sorumluluğunun ihmal edilmesi sonucu 1.2.2010 tarihinde kiralananı su bastığını, zarar bedelinin belirlenmesi için ......

                Ayrıca, 6100 sayılı TBK’nun 301.maddesinin ifadesi ile kiraya veren; kiralananı sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlüdür. Kiraya veren bu borcu sadece fiili bir teslim ile ifa etmiş olmaz. Kiracı kiralananı hangi maksat için tutmuş ise kiralayan o maksada elverişli bir tarzda teslim ile mükelleftir. Kiralananın ayıplı olarak teslimi nedeniyle kiralananın kullanılmasında imkansızlık veya derecesinde düşüklük meydana gelmiş ise bu durumda kiracının TBK’nun 123. ve 125.maddeleri dairesinde hareket ederek mevcut ayıbı uygun bir sürede kiraya verene ihbar etmesi beklenir. Kiralananda mevcut açık nitelikteki bozukluklara karşın kiracının uzun bir süre kiralananı mevcut hali ile kullanması ve bu konuda uyuşmazlık çıkartmaması, kiracının kiralananı mevcut hali ile kabul ettiği şeklinde yorumlanabilir. Böylesi bir durumda kiraya veren ayıptan sorumlu tutulamaz....

                Davacının çalışma süresi boyunca hiç ücretli izin kullanmaması hayatın olağan akışına aykırı olduğundan, hakimin 6100 sayılı HMK’nın 31. maddesinde düzenlenen davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde; Mahkemece, davacı asilin çalışma süresi boyunca ücretli izin kullanıp kullanmadığı, kullanmış ise kaç gün yıllık ücretli izin kullandığı konusunda beyanı alınması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. 3- Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır....

                  Davacının çalışma süresi boyunca hiç ücretli izin kullanmaması hayatın olağan akışına aykırı olduğundan, hakimin 6100 sayılı HMK’nın 31. maddesinde düzenlenen davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde; Mahkemece, davacı asilin çalışma süresi boyunca ücretli izin kullanıp kullanmadığı, kullanmış ise kaç gün yıllık ücretli izin kullandığı konusunda beyanı alınması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. 3- Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır....

                    UYAP Entegrasyonu