Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

numarasında kayıtlı olduğunu, kuruluş kaydının----- 31.12.2004 tarih ve 6.210 sayısında yayınlandığını, davac---- bankalara olan 5.578.628.26 TL borcu nedeniyle müşterek ve müteselsil borçlu olduğu konkordatoya bu kefalet borcu nedeniyle başvurduğu borçlu şirketin konkordatosunun başarıya ulaşması ihtimalinin olmadığı, bu nedenle------konkordatosunun başarıya ulaşma ihtimalinin bulunmadığı, ---- kişisel varlıklarının toplamının 5.606.870,62 TL , kişisel borçlarının 6.093.971,26 TL olduğu, kişisel borcunun kişisel varlığından 487.100,64 TL fazla olduğu, borca batık olduğu, ----- 30.09.2022 tarihli mali verilere göre net varlıklar ( Aktif) toplamının 1.455.463.13 TL, borçlar toplamının 628.381,91 TL olup, kaydı değerlere göre öz varlığının 827.081,22 TL olduğu ve işletmenin kaydı değerlere göre borca batık olmadığı bildirilmiştir.Kefalet yükümlülüklerinin borca batıklık hesabında dikkate alınıp alınmayacağı inceleme konusu yapılmıştır.Şirketin ticari defterlerinde ve finansal tablolarında...

    Davaya konu olayda da davacı adına oluşturulan bir tapu kaydı varken dava dışı kişiler adına yeniden tapu kaydı oluşturulup davacının açtığı tapu iptali ve tescil davası reddedilmekle tapu kaydının hatalı tutulmasından kaynaklı zarar oluşmuş ve bu zarardan davalı sorumludur. Davacıya ait tapu kaydının evveliyatında; taşınmazın ilk olarak 31.07.1941 yılında Hakkı Karar'dan Mehmet oğlu Ahmet Esen'e yazılmış, 28.09.1989 tarihinde Ahmet Esen'den çocukları Ali Esen Minkari ve Hasan Esen Minkari'ye intikal etmiş, 27.10.1993 tarihinde Hasan Esen Minkari kendi hissesini diğer hissedar Ali Esen Minkari'ye devretmiş, 14.06.1994 tarihinde tam hisse sahibi Ali Esen Minkari taşınmazı Ramazan Aslan'a satmış, 24.01.1995 tarihinde Ramazan Aslan tarafından Hasan Fehmi Tayfun'a satılmış ve taşınmaz son olarak 13.07.1995 tarihinde Hasan Fehmi Tayfun tarafından davacı Celal Yıldırım'a satılmıştır....

    Somut olayda da; tapu kaydına işlenen haciz şerhinin dayanağı saptanamamış, kimlerin yararına konulduğu belirlenememiş bu nedenle de tapu sicil müdürlüğü tarafından davacının istemi karşılanamamış ve sorunun dava yoluyla giderilmesi istenmiştir. Hukuki dayanağı saptanamayan ve artık yolsuz kayıt niteliğini kazanan şerhlerin terkininde hak lehtarı aramak çözüm yeri olan mahkemelerde iş ve işlemleri çıkmaza sokma anlamına geleceğinden davacının eldeki davayı açmada hukuki yararının varlığının kabulü gerekir. Bu nedenle davacının dava açmada hukuki yararının bulunmadığından davanın reddine karar verilmesine ilişkin karar düzeltme istemi yerinde değildir. Ne var ki; Tapu kayıtlarının düzenli tutulmasından tapu sicil müdürlüğü sorumludur. Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi hükmü uyarınca da tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan da devlet sorumludur....

      Taşınmazların tapu siciline kaydedilmesi ve sicillerin doğru oluşturulmasından dolayı Devletin sorumluluğu Medenî Kanunun 1007. maddesinde düzenlenmiş, tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olduğu vurgulanmıştır. Devletin tapu sicilini düzenli tutması ve taşınmazların durumunu tespit ve tescil bakımından gerekli düzenlemelerin yapılarak açık hale getirilmesi konusuna büyük önem verilmiş, bu sicillerin Devlet memurlarınca tutulmasından kaynaklanan bütün zararlardan dolayı vatandaşlara karşı Devlete ikinci derecede değil, İsviçre’de olduğu gibi birinci derecede sorumluluk yüklenmiştir (Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu/Galip Esmer Gayrimenkul Tasarrufları, 1969, s:512 vd; Prof. Dr. Jale Akipek, Eşya Hukuku, 1972, s:303)....

        e ait 1936 tarihli tapu kaydı kapsamında yer aldığı gözetilerek, oluşan çifte (mükerrer) kayıt nedeniyle ... tarafından açılan dava ile tapu kaydının iptal edilmesi sonucu davacının zararının 4721 sayılı TMK'nun 1007. maddesinin "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur." ilkesi gereği Hazineden tahsil edilmelidir. Açıklanan nedenlerle; davacı adına olan tapusu iptal edilen 590 parsel sayılı taşınmazın 04.03.1956 tarihli tapu kaydı kapsamında kalan 8273 m²'lik bölümü yönünden açılan davada işin esasına girilerek davacının oluşan zararının tespiti ve bu miktar için davanın kabulü yerine yazılı şekilde hüküm kurulması, Doğru görülmemiştir....

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... aleyhine 30/06/2009 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 19/11/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir. 2-Davalıların diğer temyiz itirazlarına gelince; Dava, TMK'nın 38. maddesi gereğince kişisel durum sicilinin hatalı tutulmasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir....

            Hukuk Dairesi Taraflar arasındaki 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesinin kararına karşı, davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusu üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi'nin istinaf isteminin esastan reddine dair kararı ile birlikte ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce 2016/370 E. - 2017/524 K. sayılı kararının Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: - K A R A R - Dava, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karara karşı, davalı Hazine vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun  ... Bölge Adliye Mahkemesi 6....

              Hukuk Dairesi Taraflar arasındaki 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesinin kararına karşı, davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusu üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi'nin istinaf isteminin esastan reddine dair kararı ile birlikte ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce 2016/370 E. - 2017/524 K. sayılı kararının Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: - K A R A R - Dava, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karara karşı, davalı Hazine vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun  ... Bölge Adliye Mahkemesi 6....

                Ancak, kadastro tespiti kesinleşip tapu sicili oluşmadan önce, kadastro ekibi veya komisyonunca yapılan tespitin, Kadastro Komisyonu veya Kadastro Mahkemesi kararlarıyla iptal edilmesi durumunda, bu durum kadastro tespit malikine, kadastro tespit işlemine dayanarak TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat isteğinde bulunma hakkı vermez. Zira, tespit maliki adına oluşmuş bir tapu kaydı veya tapu sicili bulunmamaktadır. Kadastro tespit maliki, lehine yapılan tespit kesinleştikten sonra taşınmazın tapu maliki olacaktır. Lehlerine yapılan kadastro tespiti iptal edilip tapuda malik sıfatı kazanamayanların, TMK'nın 1007. maddesi kapsamında tapu sicilinden kaynaklı bir zararlarının olamayacağı tartışmasızdır....

                  Ancak, kadastro tespiti kesinleşip tapu sicili oluşmadan önce, kadastro ekibi veya komisyonunca yapılan tespitin, Kadastro Komisyonu veya Kadastro Mahkemesi kararlarıyla iptal edilmesi durumunda, bu durum kadastro tespit malikine, kadastro tespit işlemine dayanarak TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat isteğinde bulunma hakkı vermez. Zira, tespit maliki adına oluşmuş bir tapu kaydı veya tapu sicili bulunmamaktadır. Kadastro tespit maliki, lehine yapılan tespit kesinleştikten sonra taşınmazın tapu maliki olacaktır. Lehlerine yapılan kadastro tespiti iptal edilip tapuda malik sıfatı kazanamayanların, TMK'nın 1007. maddesi kapsamında tapu sicilinden kaynaklı bir zararlarının olamayacağı tartışmasızdır....

                    UYAP Entegrasyonu