Dava tüm tarafları bakımından konusuz kalmadıkça inceleme yapılması ve uyuşmazlığın sonuçlandırılması gerekir. 2.Somut olayda, davacı tarafından davalılara karşı 30.03.2019 tarihinde murisi Hamza'nın geçirdiği kazanın 5510 sayılı Kanun'un 13 üncü maddesi kapsamında iş kazası olduğunun tespiti istemli açılan eldeki davada, Mahkemece, 01.12.2020 tarihli Kurum Ünite/Komisyon kararı ile olayın iş kazası olduğunun kabul edilmesi nedeniyle yazılı şekilde davanın konusuz kaldığı gerekçesi ile karar verilmiş ise de, aslen Kurumca alınan kararın tek taraflı ve sadece davalı ... bağlayıcı olduğu, diğer davalı bakımından da olayın nasıl olduğu ve 5510 sayılı Kanun'un 13 üncü maddesinde belirlenen şartları taşıyıp taşımadığı ve iş kazası olup olmadığı hususunun belirlenmesi ve uyuşmazlığın tüm taraflar yönünden kesin surette çözülmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. VI. KARAR Açıklanan sebeplerle, 1....
HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2022/1076 KARAR NO : 2022/787 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : KARAMAN İŞ MAHKEMESİ TARİHİ : 28/02/2022 NUMARASI : 2021/918 ESAS- 2022/236 KARAR DAVA KONUSU : İş (Kurum İşleminin İptali İstemli) KARAR : İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gelmiş olmakla dosya incelendi, yapılan müzakere sonunda; TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirkete ait Karaman’daki işyerinde 16.12.2020 tarihinde meydana gelen iş kazasında, kurum müfettişinin şirketlerinin %90 oranında kusurlu olduğu yönünde rapor düzenlediğini, işyerinde tüm iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uyulduğunu belirterek kazanın meydana gelmesinde şirketin kusuru bulunmadığının veya kusur oranının tespiti ile davacı şirketi %90 oranında kusurlu kabul eden 03.11.2021 tarihli...
CEVAP VE SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle usulüne uygun başvurunun bulunmadığını, iddia edilen kazanın varlığı davacı taraf ispatla mükellef olduğunu, trafik polisinin tutmuş olduğu araştırma tutanağına göre kazaya ait bir emarenin bulunmadığını, soruşturma dosyasının fail meçhul olarak devam ettiğini, kusurun ve maluliyetin atk tarafından belirlenmesi gerektiğini, uzman bilirkişi tarafından genel şartlara göre hesabın yapılması gerektiğini, gelirin asgari ücret olarak esas alınması gerektiğini, sgk ödemelerinin mahsup edilmesi gerektiğin, geçici iş göremezlik, tedavi ve bakıcı giderinin teminat dışında olduğunu, faizin yasal faiz olması gerektiğini, soruşturma dosyasında uzlaşmanın tespit edilmesi gerektiğini, tüm bu nedenlerle davanın reddi gerektiğini savunmuştur. DAVA: Tüm dosya kapsamı nazara alındığında trafik kazasından kaynaklı bedensel zararın kanunen sorumlu davalıdan maddi tazminat istemli olduğu görüldü....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 1.3.2006 gününde verilen dilekçe ile mera niteliğinin kaldırılması kararının iptali istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 17.7.2006 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Davaya konu 137, 190 ve 585 parselin öncesini teşkil eden 191 parsellerin kadastro yolu ile ... Tüzel Kişiliği merası olarak tespitlerinin yapıldığı ve 21.6.1976 tarihinde yapılan tahsis ile de Güneri Köyüne aynı niteliği ile bırakıldıkları anlaşılmaktadır....
ı öldürdüğü, saik suçlarında saikin oluşumu için belirli bir sürenin geçmesi zorunluluğunun bulunmadığı, sadece sanığın hangi saikle hareket ettiğinin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya konulmasının yeterli olduğu dikkate alındığında tebliğnamedeki sanığa atılı suçun niteliğinin yanlış belirlendiği yolundaki bozma düşüncesi benimsenmemiştir. 2- Yüze karşı verilen 29.04.2011 tarihli hükmün, CMUK.nun 310. maddesinde öngörülen bir haftalık yasal süresinden sonra sanık müdafiinin 09.06.2011 tarihli dilekçesiyle duruşma istemli temyiz ettiğinin anlaşılması karşısında, yasal süresinden sonraki temyiz ve duruşmalı inceleme isteminin CMUK'nun 317 ve 318 maddeleri uyarınca reddiyle re'sen yapılan incelemede; Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık ...'...
Davacı vekili, kaza yerinin aydınlatmasının olmadığını, bu nedenle rögar kapağının görünmediğini, kazanın bu nedenle meydana geldiğini ileri sürmüştür. Bu durumda mahkemece, olay yerinde keşif yapılarak kaza tarihi itibariyle kazaya neden olduğu ileri sürülen rögar kapağının durumu, kazanın oluşumu dikkate alındığında kazaya etkisinin olup olmadığının belirlenmesi ve bu şekilde kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana gelip gelmediği hususunun değerlendirilmesi için yeniden oluşturulacak trafikçi ve nörologdan oluşan bilirkişi kurulundan rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 20.5.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Mahkemece, zararı doğuran kazanın meydana geldiği yer ile ilgili kesin bir belirleme yapılmamış, yalnızca dosya kapsamında bulunan basit krokiye dayanılarak kazanın karayolu olarak nitelendirilemeyen yerde gerçekleştiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa KTK’nın 2 ve 3. maddeleri gereği tanımı yapılan ve karayolu ya da karayolu sayılan yerde meydana gelen kaza nedeniyle oluşan zarar zorunlu trafik sigortası teminatı kapsamında kalacaktır. Bu nedenle de öncelikle kaza yerinin anılan maddeler de gözetilerek net olarak belirlenmesi gerekmektedir. Eksik inceleme ve araştırma ile karar verilemeyeceğinden, mahkemece kaza yerinin KTK’nın 2 ve 3. maddelerinde sayılan, karayolu ya da bağlantı yolu olup olmadığının belirlenmesi için keşif de yapılmak suretiyle bir karar verilmesi gerekmektedir. 19....
Önceki bozma ilamında taşınmazın bulunduğu bölgeye ait hava fotoğrafları uygulanarak taşınmazın niteliğinin belirlenmesi gerektiğine işaret edilmiştir. Keşif sırasında 1956 yılına ait hava fotoğrafları ile memleket haritaları uygulanarak taşınmazın niteliği belirlenmeye çalışılmış ise de taşınmazın niteliğinin belirlenmesi bakımından uygun zamana ilişkin hava fotoğrafları istenilmediği gibi usulüne uygun olarak hava fotoğrafı incelemesi yapılmamıştır. Bu fotoğralar çok eski tarihli olup olayın çözümünde gözönünde tutulamaz. Dava konusu parseller komşu taşınmazlara uygulanan vergi kayıtlarının bu yönü mera ve harman yeri olarak gösterilmesi nedeniyle miktar fazlası olarak tarla niteliğinde Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Meralar Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup özel mülkiyete konu olamayacakları gibi zilyetlik ve kazandırıcı zamanaşımı yoluyla da iktisap edilemezler....
Vakfiye kapsamındaki her taşınmazın coğrafi konumu ve hukuki durumu farklı olacağından bu taşınmazların kadim köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklar içinde olup olmadığı keşfen ve uzman bilirkişiler marifetiyle saptanmalıdır.Vakfın niteliğinin belirlenmesi noktasında yalnızca davacı kurum olan Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden gelen yazı cevabına göre tespit yapılması yeterli değildir. Tüm bu açıklamalar ışığında; vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının, taşınmazın vakfiyesine göre tespit edilen gayeye uygun kullanılıp kullanılmadığının hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanması bu tür davalarda önem kazanmaktadır....
Buna rağmen mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda kazaya tespit edilemeyen başka bir aracın neden olduğu kabul edilerek kusur durumu belirlenmesi ve yargılama sonucunda bu rapor esas alınarak hüküm kurulması doğru görülmemiştir. O halde mahkemece, sürücünün alkollü olduğunun ve başka bir araç kazaya etken olmaksızın kazanın meydana geldiğinin kabulü ile, ... Sigorta Poliçesi Genel Şartlarının A.5.5.maddesi uyarınca, kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana gelip gelmediğinin belirlenmesi için aralarında nörolog ve trafik alanında uzman bilirkişilerin yer aldığı yeni bir heyetten rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme içeren bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. 2-Bozma neden ve şekline göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir....