Somut olayda; dava konusu taşınmazın kadastro beyannamesinde, “...taşınmazın aynı ada 13 parsel ile birlikte ... oğlu ... tarafından tasarruf edilmekte ise de, ...’nin tasarruf eylediği taşınmazın içinde ... oğlu, ...’nın da yeri bulunduğu ve bunu vergi kaydı da ispatladığı için, vergi kaydı hudutlarına göre ayrıldığı ve ayrılan bu kısmın ölü, ... oğlu ... ...nın olduğu anlaşılarak...” yapılan tespitin 29.01.1970 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Mahkemece tapu kaydına dayanak “Eski kulübe civarı, 588 nolu” vergi kaydı dosyaya getirtilmediği gibi ... oğlu ... isminde bir kişinin bulunup bulunmadığı yönünde nüfus araştırması da yapılmamıştır. Bu hususlardan ayrı olarak; tapu kayıt maliki olduğu iddia edilen ... oğlu, ... ...’ın nüfus kaydına göre 18.11.1940 tarihinde vefat ettiği anlaşılmaktadır....
Beyanlar hanesinde ise adı geçen bu malikin ölü olduğu yazılıdır. Getirtilen tapulama tutanağının mülkiyet edinimini açıklayan ikinci sayfasında malik olarak belirlenen "... oğlu ..."nun 1941 yılında öldüğü vurgulanarak mirasçıların da belirlenmediği açıklanmak suretiyle kaydın ölü kişi adına yazıldığı anlaşılmaktadır. Davacı eldeki dava ile kayıt maliki olarak yazılan kişinin kendisi olduğunu ve sağ olmasından ötürü ölümle ilgili beyanın doğru olmadığını belirterek, bu beyanın silinmesini istemiştir. Getirtilen nüfus kaydına göre, davacı, taşınmazın kütüğe kayıtlı olduğu ... İlçesi ... Köyünde nüfusa kayıtlıdır. Baba adı ... olup, 01.02.1941 doğumludur. Tapulama tutanağı 1992 yılında düzenlenmiş olup, aynı köyde oturduğu anlaşılan davacının ölü bulunmadığı, tutanağı düzenleyen muhtar ve yerel bilirkişiler tarafından bilinmesi gereken bir olgudur. Tutanağı düzenlemeye katılan ..., duruşmadaki anlatımında bunun aksi yönünde beyanda bulunmuş ise de; bilirkişiler ..., ......
İhtisas Kurulunun 18.07.2012 tarihli raporunda "04.04.2010 tarihinde bisikletten düştüğü ve 06.04.2010 tarihinde öldüğü bildirilen ... doğumlu ... hakkında düzenlenmiş dava dosyasında mevcut; Tıbbi belgelerde; kişinin 04.04.2010 tarihinde bisikletten düştüğü evde 2 kez kusması üzerine 05.04.2010 tarihinde 1 gün önce bisikletten düşme öyküsü ile bel ağrısı şikayeti ile Antalya Devlet Hastanesine müracaat ettiği, Pratisyen hekim Dr. ... tarafından muayenesinin yapıldığı lumbosakral vertebra grafisi istenildiği yumuşak doku travması tanısı ile ağrı kesici ilaç reçete düzenlendiği ve eve gönderildiği evde belinin ve karnının ağrısı devam ettiği 06.04.2010 gecesi saat 03.00 sıralarında vefat ettiği ve götürüldüğü hastanede yapılan resüsitasyona cevap vermediği, Yapılan otopsisinde harici muayenesinde sağ el sırtında 3. parmak kaidesinde sağ dirsekte sağ diz üzerinde kabuklu sıyrıklar, göğüs sol tarafinda ortasında 2.5 cm çapında sıyrıklı halkalar bulunan 4.5 cm çapında bir alanda sararmş ekimozlu...
Ne var ki, Kanun’da ölü kişiye karşı dava açılması hâlinde nasıl davranılacağı gösterilmemiştir. Kural olarak ölü kişi adına ve ölü kişiye karşı dava açılması olanağı bulunmamaktadır. Aynı şekilde kural olarak ölü kişi aleyhine dava açılması durumunda davanın mirasçılara yöneltilmesine de olanak yoktur. Zira yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, ölü kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır. Diğer taraftan, HMK’nın 124’üncü maddesinde; “ Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir....
ın evli ve ölü olduğu halde babası hanesindeki kayıtta bekar ve sağ olarak gözüktüğünden buradaki kaydının da evli ve ölü olarak düzeltilmesi istemine ilişkin dava salt nüfus müdürlüğü aleyhine açılmışsa da, dava ekonomisi de gözönünde tutularak mükerrer kaydının iptali istenen kişinin mirasçılarının yöntemince davaya dahil edilip taraf teşkili sağlanarak işin esası hakkında hüküm kurulması gerekirken, davanın eksik hasımla açıldığı ve sıfat yokluğu nedeniyle reddi doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile şimdilik diğer yönleri incelenmeksizin hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.11.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi....
in nerede olduğu, sağ mı ölü mü olduğu, mirasçılarının bulunup bulunmadığı belli olmadığından Türk Medeni Kanununun 427. maddesi ve 3561 sayılı Yasa uyarınca Van Defterdarının kayyım atanmasını istemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içerisine Dairemizin bozma ilamından sonra sunulan veraset ilamının tapu kayıt maliki "Altaylızade ... ..."e ait olduğunun ispatlanamadığı, bozma ilamında da 19 parsel maliki "Altaylızade ..."in nerede olduğu, sağ mı ölü mü olduğu, mirasçılarının bulunup bulunmadığının belli olmadığı, bu nedenle kayyım atanması gerektiğinin belirtildiği, mahkemece de bu bozma ilamına uyulduğu hususları gözönüne alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir....
Hal böyle olunca; öncelikle, dava konusu taşınmazların dayanak belgelerdeki verileri ile davacıların miras bırakanına ait bilgilerin karşılaştırılması, iddialar konusunda tanık dinlenmesi, gerektiğinde yeniden keşif yapılarak taşınmazların kime ait olduğu ve kimin tasarruf ettiği, konusunda mahalli bilirkişilerin beyanlarının alınması tapu maliki ile aynı ismi taşıyan kişinin sağ olup olmadığının saptanması sağ ise kendisi ölü ise mirasçıları dinlenerek dava konusu taşınmazlarda hak iddia edip etmediklerinin sorulması ve mülkiyet nakline sebebiyet vermemek bakımından kayıt maliki ile davacıların murisinin aynı kişiler olup olmadığının tereddüde yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davalı İdare vekilinin, temyiz itirazları yerindedir....
Mahallesi, 381 Parsel sayılı taşınmaza hissedar olan Ölü Salih Mirasçıları Yunus ve Ölü Salih Mirasçıları Abdulkerim hakkında Seyhan Vergi Dairesine taşınmazla ilgili vergi kaydı bulunup bulunmadığı, taşınmazlarla ilgili vergi dairesinde herhangi bir işlem yapılmış ise işlem yapanın kendisi yok ise kanuni mirasçılarının isim ve adreslerinin tespiti, Seyhan İlçe Nüfus Müdürlüğüne dava konusu taşınmazda hissedar olan Ali Mirasçıları adlı kişi hakkında araştırma yapılarak, kendisi yok ise kanuni mirasçılarının isim ve adreslerinin tespit edilmesi, Seyhan Belediye Başkanlığına dava konusu taşınmazda hissedar Ali Mirasçıları adlı kişiler hakkında araştırma yapılarak tapu kaydında yer olan taşınmazla ilgili emlak vergisine ilişkin belediye de herhangi bir işlemde bulunulup bulunulmadığının araştırılması hususunda yazı yazıldığı, gelen kayıtlar ve yazı cevaplarının incelenmesinde dava konusu taşınmazda hissedar Ölü Salih Mirasçıları Yunus ve Ölü Salih Mirasçıları Abdulkerim 'in kim olduğunun...
nın sağ olduğunun tespiti ile ölüm kaydının iptali istenilmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. 1-Dava dilekçesi içeriğine göre dava, nüfus kaydının düzeltilmesi istemine ilişkindir. ...'nın kaydının iptali durumunda annesi ...'nin, ölü olduğu takdirde mirasçılarının yöntemince davaya katılmasının sağlanması gerektiğinin dikkate alınmaması, 2-Nüfus kayıtlarındaki düzeltme davaları kamu düzeni ile yakından ilgili olup, mahkemeler hiçbir kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın doğru sicil oluşturmak zorundadır. Somut olayda salt taraf beyanları, tanık anlatımı, ceza mahkemesi dosyası ile yetinilmeyip, iddia ile ilgili olarak ...'nın Hatice ve Halil oğlu olup olmadığı ve yine ölü İbrahim ve ... oğlu olup olmadığı konusunda DNA testi yaptırılıp, alınacak rapor da gözetilerek karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi, Doğru görülmemiştir....
in 29 gün çalıştığının, ... prim kesintisi yapıldığının anlaşıldığı, sicil numarası farklı olmakla birlikte evli ve 5 çocuklu olduğunun da yazdığı, davacı ile murisin 5 çocuklarının olduğu ve en küçük çocuklarının 1978 yılında doğduğu, davalı Kurum tarafından, 4735 sicil numaralı ...'in Mesudiye 18.10.1952 doğum tarihli olduğunun, baba adının ... olduğunun, ancak TC kimlik numarasının tespit edilemediğinin bildirildiği, her ne kadar bordro tanığı ...sağ olan ... ile çalıştığını beyan etmişse de; tanık tarafından çalıştığı beyan edilen kişinin davalı Kurum tarafından bildirilen bu kişi olmadığı, duruşmada,...oğlu, ... 01.07.1952 doğumlu kişinin dinlenildiği, mahkemece 4735 numaralı sicilin kime ait olduğunun sorulmadığı, 1977/3. dönem bordrosunda görünen 4644160 sicil numarası ile ... adının görünmekte olduğu, ancak davalı Kurum tarafından bu sicilin Mehmet Kılıç'a ait olduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır....