.; mahkemenin yetkisiz olduğunu, davacının taleplerinin yersiz olduğunu, davacının 20/06/2007 tarihinde çalışmaya başladığını ve aralıklı olarak çalışmasının 09/05/2010 tarihine kadar sürdüğünü, davacının 2004-2007 yıllarında şirket bünyesinde çalışmadığını, çalıştığını iddia ettiği yıllara ilişkin hizmet tespiti davası açması gerektiğini, davacının 01/02/2011 tarihli ibraname başlıklı yazı ile alacakların kendisine ödendiğini, alacığı varsa dahi zamanaşımına uğradığını, davanın reddini talep etmiştir. Davalı ... Tic. AŞ. vekili; taleplerin zamanaşımına uğradığını, taraf sıfatı yokluğu nedeniyle davanın reddi gerektiğini, müvekkili diğer davalılar arasında iş kanunu madde 2/6 bağlamında asıl işveren-alt işveren ilişkisi olmadığını, haksız davanın reddini talep etmiştir. Davalı ......
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Dava mal rejiminden kaynaklı katılma alacığı davasıdır. Resen kamu düzenini ilgilendiren haller ile davalının istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; İlk derece mahkemesi tarafından taraf delillerinin toplandığı, usul hükümlerinin doğru olarak uygulandığı ancak davacının talebini aşarak hüküm kurduğu anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır....
davaya katılma isteğinde bulunulamaz....
Mirasçılar, katılanın haklarını takip etmek üzere davaya katılabilirler.'' şeklinde kanuni düzenlemenin bulunduğu, Uyap'tan alınan nüfus kayıt örneğine göre 03.11.2016 tarihinde vefat eden mağdurun soruşturma aşamasında 06.11.2012 tarihinde alınan beyanında ''şikayetçi olmadığını'' ifade ettiği, mağdurun 5271 sayılı CMK'nin 238. maddesi gereğince yargılama aşamasında usulüne uygun şekilde katılma isteminde bulunup bu sıfatı kazanmadığı, ölüm nedeniyle de hükümsüz kalan bir katılma kararının bulunmadığı, bu halde mağdur yerine mirasçısı ...'nın şahsa sıkı sıkıya bağlı kamu davasına katılma hakkını kullanamayacağı, mahkeme tarafından ... hakkında verilen katılma kararının hükümsüz olduğu, temyiz hakkı vermeyeceği anlaşılmakla, davaya katılma hakkı olmayan ...'...
Katılma yolu ile temyiz imkanını doğuran davalı vekilinin asıl kararı temyiz talebi Mahkemece süresinde temyiz dilekçesi verilmediğinden reddedilmiş, bu ret kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmediğinden reddedilmiştir. Katılma yolu ile temyize dayanak olan davalının temyiz talebi süresinde yapılmadığından davacı vekilinin bu talebe dayalı katılma yolu ile temyiz talebinin değerlendirilme imkanı kalmamış, davacı vekilinin dayanağı kalmayan katılma yolu ile temyiz talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Sonuç; Davacı vekilinin dayanağı kalmayan katılma yolu ile temyiz talebinin REDDİNE, 26/05/2015 günü oybirliği ile karar verildi....
< 2960 sayılı Boğaziçi Kanununun 15/d maddesi uyarınca yükümlü adına tarh edilen boğaziçi katılma payına karşı açılan davayı; 2960 sayılı Kanunun 15/d maddesinde, boğaziçi alanında plan ilkelerine uygun olarak yapılacak inşaat veya tadilat projelerinin uygulanmasında 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununda yer alan imar ile ilgili harçlar ve harcamalara katılma paylarının bir misli oranında alınacak harç ve harcamalara katılma paylarının, Boğaziçi İmar Müdürlüğünün gelirleri arasında sayıldığı, bu madde ile gönderme yapılan 2464 sayılı Kanunun 89/a maddesinin 4.fıkrasında ise katılma paylarına dava açılabilmesi için katılma paylarının yarısının önceden belediyelere ödenmesi gerektiğinin hükme bağlandığı, her ne kadar ihtilaf konusu arsa 2960 sayılı Kanunun 17.maddesinde göre emlak vergisinden muaf ise de aynı kanunda taşınmazların katılma payından da muaf olduğuna dair bir hüküm bulunmadığı, bu durumda tarh edelin katılma payının yarısı ödenmeden açılan davanın inceleme imkanının olmadığı...
Davacı da davalının temyiz dilekçesinin kendisine tebliği üzerine yasal sürede katılma yoluyla temyiz isteminde bulunarak HUMK. 433/II. maddesi gereğince katılma yoluyla temyiz hakkını kanun gereği elde etmiştir. Her ne kadar; Daire çoğunluğu tarafından katılma yoluyla temyiz isteminin asıl temyiz istemine sıkı sıkıya bağlı olduğu ifade edilmişse, katılma yoluyla temyiz isteminin asıl temyiz istemine sıkı sıkıya bağlı olması, asıl temyizin süresinde yapılması ve temyizi mümkün bir karara ilişkin olması şartlarına ilişkindir. Çünkü bu iki şart olmadan asıl temyiz istemi yönünden temyiz hakkı doğmayacağından buna bağlı olan katılma yoluyla temyiz hakkı da doğmaz. (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü Cilt 5, s. 4610) Ancak, kanun gereği aranan şartların mevcudiyetine bağlı olarak katılma yoluyla temyiz hakkı doğmuş ise, bu aşamadan sonra diğer tarafın temyizden feragat etmesi, katılma yoluyla temyiz istemini etkilemez....
Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır”, “Katılma usulü” başlıklı 238. maddesi ise; “1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur. 2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur. 3) Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir. 4) Sulh ceza mahkemesinde açılmış olan davalarda katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaz” şeklinde düzenlenmiştir....
Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır”, “Katılma usulü” başlıklı 238. maddesi ise; “1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur. 2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur. 3) Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir. 4) Sulh ceza mahkemesinde açılmış olan davalarda katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaz” şeklinde düzenlenmiştir....
Katılma alacağı ve terekeden kaynaklanan haklar arasındaki farklılıklar kabaca şöyle sıralanabilir; katılma alacağı bakımından; 1-Katılma alacağı şahsi hak niteliğinde bir nisbi alacak hakkıdır, 2-Katılma alacağı kanundan kaynaklanmaktadır, 3-Ölümle sona eren edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi ölen eşin terekesinin paylaşılmasının bir ön koşulu olarak ortaya çıkmaktadır, 4-Katılma alacağı terekenin öncelikle ve peşin ödenmesi gereken borçları arasında yer almaktadır, 5-Katılma alacağı, miras bırakanın borcudur, 6-Miras bırakanın ölümü ile borçlu olma sıfatı mirasçılarına geçer ve mirasçılar TMK'nun 641.maddesine göre borçlardan müteselsilen sorumludurlar, 7-Davacı sağ eş, hem katılma alacağı nedeniyle tereke alacaklısı ve hem de tereke borcundan dolayı mirasçı sıfatıyla tereke borçlusudur....