Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; İlk Derece Mahkemesince, davaya konu on adet taşınmaz ve iki adet araç üzerinde, davacı lehine 188.531,85 TL katılma alacağına hükmedildiği, Bölge Adliye Mahkemesinin ise, davaya konu TOKİ konutunun davalı tarafından devri sonrası bedelinin davaya konu edilen üç adet taşınmazın edinilmesinde kullanıldığı kabul edilerek, bu taşınmaza ilişkin katılma alacağı hesaplanmasının hatalı olduğu gerekçesiyle bu taşınmaz dışındaki taşınmaz ve araçlar üzerinde hesaplanan 166.325 TL katılma alacağına hükmedildiği, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından hükme esas alınan 09.05.2019 tarihli hesap bilirkişi raporunda, davaya konu taşınmaz ve araçlardan dolayı artık değer toplamının 326.650 TL olması gerekirken, maddi hata sonucu 332.650 TL hesaplandığı görülmektedir. Buna göre davacı lehine 163.325 TL katılma alacağına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde 166.325 TL katılma alacağına hükmedilmesi doğru görülmemiştir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Katılma Alacağı Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Uyuşmazlık ve hüküm davacı tarafından açılan boşanma ve katılma alacağına ilişkin davada Dairemizce katılma alacağı bakımından tefrik kararı verilmesi yönündeki bozma ilamından sonra boşanma ve ferilerinin kesinleşmiş bulunmasına, mahkemece katılma alacağına hükmedilmesine ve hükmün katılma alacağı yönünden temyiz edildiği görülmekle, Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun 26.01.2009 tarih ve 1 sayılı kararının 3. maddesi gereğince dosyanın inceleme görevi Yargıtay 8. Hukuk Dairesine aittir. SONUÇ : Dosyanın görevli Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Yüksek Başkanlığına gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi.10.02.2010 (Çrş.)...
Keşfin yapıldığı tarih ile kararın verildiği tarih arasında yaklaşık 9 aylık bir süre bulunmakta olup taşınmazın karar tarihine en yakın tarihteki sürüm değeri dikkate alınarak davacının katılma alacağının belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde, keşif tarihinde teknik bilirkişi raporunda açıklanan değer üzerinden hesaplama yapılarak katılma alacağının belirlenmiş olması ve yine katılma alacağına ilişkin davalarda faizin başlangıç tarihi olarak karar tarihinin esas alınması gerekirken boşanma kararının kesinleştiği tarihin esas alınması doğru ve yerinde görülmemiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Katkı payı ve katılma alacağı ... (Yöndem) ile ... aralarındaki katkı payı ve katılma alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Şişli 3....
Dava; katılma alacağı isteğine ilişkindir. Bu tür davalarda eklenecek değerlerden (TMK.nun 229. m) ve denkleştirmeden (TMK.nun 230.m) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere davalının edinilmiş mallarının (TMK.nun 219.m) toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK.nun 231.m) yarısı üzerinden (TMK.nun 236/1.m) tarafların kazanılmış hakları da dikkate alınarak hüküm kurulur. Taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejimi, boşanma davasının açıldığı 10.04.2006 tarihinde sona ermiştir. (TMK. 225/2 m.) Mahkemece, taşınmazın 11.12.2003 satış tarihindeki değeri esas alınmak suretiyle davacının katılma alacağı belirlenmiştir. Oysa katılma alacağı hesabında tasfiye tarihi mal rejiminin sona erdiği tarih olmayıp tasfiyeye ilişkin karar tarihidir.(TMK. 232, 235/1. m.)...
Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanların kanunun kendilerine tanıdığı hak ve yetkileri haiz olarak davada Cumhuriyet savcısının yanında yer almasına öğreti ve uygulamada “davaya katılma” denilmekte, davaya katılma talebinin kabul edilmesi hâlinde ise davaya katılma isteminde bulunan kişi “katılan” sıfatını almaktadır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda, kamu davasına katılma konusunda suç bakımından bir sınırlama getirilmemiş, ilke olarak şartların varlığı halinde tüm suçlar yönünden kamu davasına katılma kabul edilmiştir. Öğreti ve uygulamada kamu davasına katılma yetkisi bulunan kişinin “suçtan zarar görmesi” şartı aranmış, ancak kanunda “suçtan zarar gören” ve “mağdur” kavramlarının tanımı yapılmadığı gibi, zararın maddi ya da manevi olduğu hususu bir ayrıma tâbi tutulmamış ve sınırlandırılmamıştır....
Mahkeme tarafından bu taşınmazın 425.000 TL.ye satıldığı ancak şirket defterlerine 33.000 TL olarak aktarıldığı, bu yüzden bakiye 392.000 TL üzerinde yarı oranda davacının 196.000 TL katılma alacağı bulunduğundan hareketle bu miktar da katılma alacağı toplamına eklenmiştir. Dava konusu taşınmaz davalı adına edinilmediğine, .... Limited Şirketi adına alındığına, ..... Limited Şirketinin mal varlığı ile ilgili olarak da ayrıca katılma alacağı hesabı yapılarak davacının alacak hakkı miktarı belirlendiğine, şirket üzerine kayıtlı olup davalı adına edinilmeyen taşınmaz bakımından katılma alacağı hesabı yapılamayacağına göre davacının toplam katılma alacağı miktarında 196.000 TL.nin dikkate alınmaması, bu durumda davacının diğer malvarlığından kaynaklı toplam katılma alacağı miktarının 235.849,28 TL olduğu ve bu miktar üzerinden katılma alacağına hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, .......
Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanların kanunun kendilerine tanıdığı hak ve yetkileri haiz olarak davada Cumhuriyet savcısının yanında yer almasına öğreti ve uygulamada “davaya katılma” denilmekte, davaya katılma talebinin kabul edilmesi hâlinde ise davaya katılma isteminde bulunan kişi “katılan” sıfatını almaktadır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda, kamu davasına katılma konusunda suç bakımından bir sınırlama getirilmemiş, ilke olarak şartların varlığı halinde tüm suçlar yönünden kamu davasına katılma kabul edilmiştir. Öğreti ve uygulamada kamu davasına katılma yetkisi bulunan kişinin “suçtan zarar görmesi” şartı aranmış, ancak kanunda “suçtan zarar gören” ve “mağdur” kavramlarının tanımı yapılmadığı gibi, zararın maddi ya da manevi olduğu hususu bir ayrıma tâbi tutulmamış ve sınırlandırılmamıştır....
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 28.02.2012 gün ve 294–64 sayılı kararında da, CMK'nın 237-238. maddelerinde belirtilen kamu davasına katılma ve katılma usulüne ilişkin sanıktan ve varsa müdafiinden katılma hususunda görüşlerinin sorulmaması gibi nisbi hukuka aykırılık teşkil eden hususlara rağmen Özel Dairece davaya katılma kararı verilebileceği vurgulanmıştır....
Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır." hükmü ile aynı yasanın 238.maddesi ise katılma usulünü " Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun tutanağa geçirilmesi suretiyle olur...." Şeklinde hüküm altına almıştır. Ceza Muhakemesi Kanununun kamu davasına katılma ve katılma usullerini belirleyen hükümleri katılma isteğini zorunlu bir şekle bağlamamıştır. Duruşmada tutanak altına alınan beyanda, sanık hakkında davacıyım, şikayetçiyim, cezalandırılmasını istiyorum, tanık dinlenilmesini ya da keşif yapılmasını istiyorum, şeklindeki ifadeler de davayı takip etme iradesini ortaya koyduğu için katılma isteği niteliğindedir....