Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Buna göre Burdur Aile Mahkemesinin 26/10/2022 tarih, 2021/419 esas ve 2022/699 karar sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması, gerektiğinde birleştirilmesinin değerlendirilmesi zorunludur. 2- Davacı kadının boşanmada davası ile birlikte mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı katılma alacağı talebi bulunduğu anlaşıldığından, bu davanın tefrik edilerek boşanma davasının bekletici mesele yapılması gerekirken mal rejimi davasınında derdestlikten reddi hatalı olmuştur. Sonuç olarak;Yukarıda gösterilen hususlar gözetilmeden karar verilmesi nedeniyle HMK. 353/1- a-6 anlamında tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin toplandığından ve bu delillerin değerlendirildiğinden söz edilemez....

DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Uyuşmazlık ve hüküm karşılıklı eşler arasındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, inceleme görevi Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun 26.07.2016 tarihli 263 sayılı kararının 2. maddesi ve 01.03.2016 tarihinde yürürlüğe giren 12.02.2016 tarih 2016/1 sayılı iş bölümü kararı gereğince Yargıtay 8. Hukuk Dairesine aittir. SONUÇ : Yukarıda belirtilen sebeple dosyanın görevli Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Başkanlığına gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 12.12.2016 (Pzt.) .......

    Davalı-karşı davacının bu talebi mal rejiminin tasfiyesi niteliğindedir. Mal rejimi sona ermeden tasfiyeye gidilemez. Rejim ise, evliliğin boşanma veya iptal kararıyla sona ermesi halinde buna ilişkin davanın açıldığı, ölümle sona ermesi halinde, ölüm tarihinden, mal ayrılığına geçilmesi kararı verilmesi halinde ise, buna ilişkin dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer (TMK m. 225). Bu hükme göre, boşanma kararı kesinleşmedikçe tasfiye talebi incelenemez. Boşanma hükmü kesinleşmediğine göre, tasfiyeye ilişkin bu talebin boşanma davasından tefrik edilmesi, boşanmanın kesinleşmesinin beklenmesi ve bundan sonra işin esasının incelenmesi gerekir. Bu hususun nazara alınmayarak yazılı gerekçe ile talebin kabulü hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir....

      HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2021/1494 KARAR NO : 2021/1610 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : ŞEFAATLİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 01/02/2021 NUMARASI : 2018/234 2021/11 DAVA KONUSU : Boşanma (Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Nedeni İle Boşanma (Çekişmeli))|Boşanma Ve Mal Paylaşımı (Temelden Sarsılma Nedenli Boşanma Ve Mal Paylaşımı) KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen karara davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmakla, HMK'nun 353/1- b-1- son cümle uyarınca duruşma yapılmadan dosya incelendi gereği düşünüldü; TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı dava dilekçesinde özetle: "Davacı, davalı eşinin teyzesinin oğlu olduğunu, görücü usulü ile 2003 yılında evlendiklerini, evlendikten sonra İzmir'e yerleştiklerini, o dönemde eşinin berberlik yaptığını, son 12 yıl da bekçilik yaptığını, bu evlilikten...

      Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki iddiaların yerinde olmadığını, tarafların Almanya Mahkemelerinde anlaşmalı olarak boşandıklarını, karşı tarafın itiraz etmemesi nedeniyle kararın kesinleştiğini, açılan davanın haksız olduğunu, Almanya'daki boşanma kararında boşanmanın mali sonuçlarını kapsar şekilde karar verildiğini, belirterek haksız ve mesnetsiz davanın ve taleplerin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda: "davanın reddine " karar verilmiştir. Davacı vekili; boşanmanın anlaşmalı olarak gerçekleşmediğini, boşanmanın eki sayılan bir protokolün olmadığını, davalı ile aralarında boşanma tazminat ve mal paylaşımı konularında yapılan bir anlaşma olmadığını, dosya kapsamından davalının kusurlu olduğunun ispat edildiğini, beyanla kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi yönlerinden istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinafa cevap vermemiştir....

      TMK'nın 225/2 maddesi gereğince mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih olan 26/11/2013 tarihi itibariyle sona ermiştir....

      Maddesi gereğince mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesinde veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde, mal rejiminin dava tarihinden geçerli olmak üzere sona ereceği, yine TMK 235. maddesi uyarınca mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş malların tasfiye andaki değerleriyle hesaba katılacağının belirtildiği, somut olayda taraflar arasındaki mal rejiminin boşanma dava tarihi olan 23/11/2010 tarihi itibariyle sona erdiği, sona erme tarihi itibariyle dava konusu aracın davalının malvarlığında bulunduğu, mal rejimi sona erdikten sonra ancak evlilik birliği devam ederken aracın satılmış olmasının davacının katılma alacağı hakkını etkilemeyeceği, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya, hakkaniyet ilkesine uygun olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1- b-1 maddesi uyarınca esastan reddine oybirliği ile karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur....

        Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu'nun 50 ve 51. maddesi hükümleri nazara alınarak, daha uygun miktarda maddi tazminat (TMK m. 174/1) takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. 3-Davacı-karşı davalı kadın boşanma davası ve fer'ilerinin yanında mal rejiminin tasfiyesi talebinde bulunmuştur. Dava açılırken alınan başvurma harcı dava dilekçesindeki tüm talepleri kapsar. Kadının mal rejiminin tasfiyesine ilişkin talebi yönünden peşin nispi harcı alınmamıştır. Boşanma kararı temyiz edilmeyerek kesinleşmekle taraflar arasındaki mal rejimi sona erdiğinden davacı kadının mal rejiminin tasfiyesine yönelik davası da görülebilir hale gelmiştir....

          Davacı temliklerin vekaletin kötüye kullanılması suretiyle yapıldığını ileri sürmüş, davalı taşınmazların murislerinden kaldığını, bölgenin gelenekleri nedeniyle taşınmazları ağabeyi davacı adına tescil ettirdiklerini, ancak murislerinin vefatından sonra mal paylaşımı yaptıklarını, bu paylaşım gereği davacıya 100.000,00- TL nakit para, bir adet otomobil ve Ankara'da bulunan bir daire verildiğini, dava konusu taşınmazların da mal taksimi gereği kendisine devredildiğini savunmuştur. 4721 sayılı TMK'nun 6. maddesi uyarınca, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." 6100 sayılı HMK’nun 190/1. maddesi uyarınca, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."...

          Boşanma dosyasında az yukarıda yazılı protokol ve beyanlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.05.2009 gün 2009/2-158 Esas - 2009/217 Karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi boşanmanın mali sonuçları üzerindeki 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 174.maddesinde düzenlenen boşanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat, 175.maddesinde düzenlenen yoksulluk nafakası, şahsi eşyalarla ilgili anlaşmaya, kısaca boşanmanın ferilerine ilişkin olup, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan katılma ve değer artış payı alacağına konu yukarıda özgülenen taşınmazlar ve araç bu beyanlar içinde değildir. Başka bir anlatımla, somut olayda boşanma dosyası içeriğindeki protokol ve beyanlarla tarafların aralarındaki mal rejimini tasfiye ettikleri kabul edilemez....

            UYAP Entegrasyonu