Dava konusu taşınmazın kamulaştırılması üzerine davalı idarece 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesi gereğince kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası açıldığı, iş bu davanın da ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2014/322 Esas - 2015/635 Karar sayılı dosyası ile sonuçlandığı anlaşılmıştır. Bu durumda, davalı idarece açılan bedel tespiti ve tescil davasına ilişkin kararın kesinleşmesi beklenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davacının fiilen el atıldığı yolundaki iddiası yönünden mahallinde keşif yapılarak bu husus bilirkişi raporuyla açıklığa kavuşturulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı idare vekili istinaf talebinde; İdari yargının görevli olduğunu, kuru tarım arazisi olarak değerlendirilmesi ve geçen dere nedeniyle arta kalan kısımda değer artışı hesaplaması gerektiğini belirterek istinaf talebinde bulunmuştur. HUKUKİ SEBEP, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dava; Elatmanın Önlenmesi (Kamulaştırmasız El Koyma Nedeniyle) istemine ilişkindir....
Dava konusu taşınmazların bir bütün iken; doğalgaz boru hattına ilişkin güvenlik yolu yapılması için Eleşkirt Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/109 Esas 2003/121 Karar sayılı dosyasından 04.07.2003 tarihli acele el koyma kararı alındığı, 01.04.2009 yılında kadastro tespiti sırasında yolun tescil harici bırakıldığı, kalan kısmın davalı adına dava konusu taşınmazlar olan 103 ada 66 ve 103 ada 67 parseller olarak tescil edildiği anlaşılmıştır. Davalı idarenin 28.01.2014 tarihli yazısına ve T.C. Ziraat Bankası Eleşkirt Şubesinin 23.12.2013 tarihli cevabi yazılarına göre acele el koyma kararında belirlenen bedel davacıya ödenmediği gibi bedel tespit tescil davası da açılmamıştır. Bu durumda; arazi niteliğindeki taşınmazlara, olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri esas alınarak değer biçilmesinde ve el atılıp, yol haline getirilen 704,30 m2'lik kısmın bedelinin ödenmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir....
Kanunun lafzı ve ruhu göz önüne alındığında; ana ilke taşınmazın ve üzerinde bulunan muhtesatın gerçek değerinin tespit edilmesidir. 16.5.1956 gün ve 1/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre taşınmazına el konulan kimse mülkiyet hakkının kamu tüzel kişiliğine devrine razı olarak, taşınmaz malın bedelini dava ettiği takdirde ödenecek bedel, taşınmazın el koyma tarihindeki özelliklerine göre, dava tarihindeki değeri olacaktır. Dolayısıyla kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat davalarında da amaç taşınmazın gerçek değerinin tespiti olup, kamulaştırma ile denklik sağlanabilmesi için Kamulaştırma Kanununun değer tespitine ilişkin hükümleri kısmen uygulanmaktadır....
Kanunun lafzı ve ruhu göz önüne alındığında; ana ilke taşınmazın ve üzerinde bulunan muhtesatın gerçek değerinin tespit edilmesidir. 16.5.1956 gün ve 1/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre taşınmazına el konulan kimse mülkiyet hakkının kamu tüzel kişiliğine devrine razı olarak, taşınmaz malın bedelini dava ettiği takdirde ödenecek bedel, taşınmazın el koyma tarihindeki özelliklerine göre, dava tarihindeki değeri olacaktır. Dolayısıyla kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat davalarında da amaç taşınmazın gerçek değerinin tespiti olup, kamulaştırma ile denklik sağlanabilmesi için Kamulaştırma Kanununun değer tespitine ilişkin hükümleri kısmen uygulanmaktadır....
Kanunun lafzı ve ruhu göz önüne alındığında; ana ilke taşınmazın ve üzerinde bulunan muhtesatın gerçek değerinin tespit edilmesidir. 16.5.1956 gün ve 1/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre taşınmazına el konulan kimse mülkiyet hakkının kamu tüzel kişiliğine devrine razı olarak, taşınmaz malın bedelini dava ettiği takdirde ödenecek bedel, taşınmazın el koyma tarihindeki özelliklerine göre, dava tarihindeki değeri olacaktır. Dolayısıyla kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat davalarında da amaç taşınmazın gerçek değerinin tespiti olup, kamulaştırma ile denklik sağlanabilmesi için Kamulaştırma Kanununun değer tespitine ilişkin hükümleri kısmen uygulanmaktadır....
Kanunun lafzı ve ruhu göz önüne alındığında; ana ilke taşınmazın ve üzerinde bulunan muhtesatın gerçek değerinin tespit edilmesidir. 16.5.1956 gün ve 1/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre taşınmazına el konulan kimse mülkiyet hakkının kamu tüzel kişiliğine devrine razı olarak, taşınmaz malın bedelini dava ettiği takdirde ödenecek bedel, taşınmazın el koyma tarihindeki özelliklerine göre, dava tarihindeki değeri olacaktır. Dolayısıyla kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat davalarında da amaç taşınmazın gerçek değerinin tespiti olup, kamulaştırma ile denklik sağlanabilmesi için Kamulaştırma Kanununun değer tespitine ilişkin hükümleri kısmen uygulanmaktadır....
Kanunun lafzı ve ruhu göz önüne alındığında; ana ilke taşınmazın ve üzerinde bulunan muhtesatın gerçek değerinin tespit edilmesidir. 16.5.1956 gün ve 1/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre taşınmazına el konulan kimse mülkiyet hakkının kamu tüzel kişiliğine devrine razı olarak, taşınmaz malın bedelini dava ettiği takdirde ödenecek bedel, taşınmazın el koyma tarihindeki özelliklerine göre, dava tarihindeki değeri olacaktır. Dolayısıyla kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat davalarında da amaç taşınmazın gerçek değerinin tespiti olup, kamulaştırma ile denklik sağlanabilmesi için Kamulaştırma Kanununun değer tespitine ilişkin hükümleri kısmen uygulanmaktadır....
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; davanın yasal süre içerisinde açılmadığını, davanın zamanaşımı nedeniyle reddinin gerektiğini, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları ihlal edildiğini iddia edenlerin açacakları tazminat davalarında idari yargı yolu mahkemelerinin görevli olduğunu, davanın görev yönünden reddinin gerektiğini, dava konusu taşınmazın 18/04/2016 tarih 2016/8774 sayılı kamulaştırma kararı ve 2942 sayılı kanunun 27. Maddesi gereğince acele kamulaştırma kararı alınmış bu karar gereğince müvekkil idare tarafından dava konusu taşınmazlara acele el koyulacağından el koyulacak kısmın bedelinin tespiti ile acele el koyma karar verilmesi için dava açıldığı ve Alanya 2....
Bu durumda; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 gün ve 1/6 sayılı kararı ile HGK.nun 15.12.2010 gün ve 2010/5- 662/651 sayılı kararı da gözetildiğinde, uzun yıllar programa alınmayan imar planının hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı İdarece, pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği; bu haliyle idarenin, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bu eylemi ile kamulaştırmasız el koyma olgusunun gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığının doğal sonucu, idarenin hukuka aykırı eylemiyle mülkiyet hakkı engellenen taşınmaz mal sahibi davacının, dava yoluyla kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesini, eş söyleyişle idareden değer karşılığının verilmesini isteyebileceği açıktır....