Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna(müterafık kusura) yansıyan sosyal güvenlik ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen sosyal güvenlik ödemelerindeki artışlar, kısmi kaçınılmazlık ve teknik arıza halindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez.” Öte yandan, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun 2. maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır”.Dairemizin ve giderek Yargıtay'ın yerleşmiş görüşleri, Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici işgöremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir....

    Bu durumda ise; Kurumun 63. maddeye dayalı rücu alacağının; gelir ya da aylığın bağlandığı ve bu işlemin yetkili makamca onaylandığı, masrafların yapıldığı tarihte mi yoksa zararlandırıcı sigorta olayının meydana geldiği tarihte mi muaccel olacağı konusunun çözümlenmesi gereği açıktır. Anılan konuda sonuca ulaşılabilmesi için de öncelikle 63. maddeye göre tanınan rücu hakkının hukuksal temelinin ne olduğu üzerinde durulmalıdır. Dairemizin ve Yargıtay’ın son yıllardaki yerleşmiş içtihadına göre, söz konusu rücu hakkı; hukuki nitelikçe, halefiyet ilkesine dayandığına ilişkin yasada açık bir hüküm bulunmaması nedeniyle kanundan doğan, Kurumun sigortalı ya da hak sahiplerine tanınan haktan bağımsız olarak kullanılabileceği basit rücu hakkı vasfındadır....

      Diğer yandan Sorumluluk Hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da; bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır. Davaya konu edilen olayda; .. doktor olarak çalışan ve kamu görevlisi olan davalıların, teşhis, tedavi ve müdahalede kusurlu davranmak suretiyle, görevleri sırasında ve görevlerinden dolayı davacıyı zarara uğrattıkları ileri sürülmektedir. Anayasa’nın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 13/1. maddesi gereğince; kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen koşullara uygun olarak, idare aleyhine açılabileceğine göre; davalılara husumet tevcih edilmesi doğru değildir....

        Kamu hizmetinin görülmesi sırasında ve hizmet kusurundan doğan zararların gideriminde ise idari yargı görevlidir. (2577 sayılı İYUY. m.2) Görev sorunu, kamu düzenine ilişkin olup açıkça veya hiç ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözetilir. Açıklanan nedenle; mahkemece, davalı ... yönünden yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın esastan reddine hükmedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir. 2-Davacının, davalı ...'a yönelik temyiz itirazları yönünden; Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi, ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır. (TC Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy. K.13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler, emredici hükümler içermektedir....

          Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna (müterafik kusura) yansıyan sosyal güvenlik ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen sosyal güvenlik ödemelerindeki artışlar, kısmi kaçınılmazlık ve teknik arıza halindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez.” 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun 2. maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır.” Dairemizin ve giderek Yargıtay'ın yerleşmiş görüşleri, Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici iş göremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir....

            Dava, rücuen tazminat talebine ilişkin olup davalı cevap dilekçesinde açıkça yetki itirazında bulunmuştur. Mahkemece yetki itirazı ile ilgili olumlu veya olumsuz bir herhangi bir hüküm kurulmadan işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkeme kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 11/09/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi....

              Mahkemenin maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne, manevi tazminat talebinin kabulüne dair kurulan hükmü davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 22.10.2015 tarih 2015/4193 Esas 2015/18957 Karar sayılı ilamıyla "İş kazalarından kaynaklanan maddi tazminat davalarında kazalının sürekli iş güçü kaybı zararının hesaplanmasında Kurumun iş kazası nedeniyle kazalıya bağladığı gelirin ilk peşin sermaye değerinin ve geçici iş göremezlik ödeneğinin rücu edilebilir kısmının düşülmesi esastır. Rücu edilebilir sosyal güvenlik ödemesi ise kazalının kusuru oranında indirim yapılan ödemedir....

                Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle, iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelir nedeniyle uğranılan Kurum zararının 506 sayılı Yasa'nın 26. maddesi uyarınca tahsili istemine ilişkin olan davada, Kurumun toplam rücu alacağı bağlanan gelirin ilk peşin değeri olan 61.101,07 TL'nin davalının % 75 Kusur karşılığına isabet eden miktarı ile sınırlı olup, toplam rücu alacağının altında kalan talep miktarı ile sınırlı olarak karar verildiğinden, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davalıdan alınmasına, 05.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                  Sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur tespitine ilişkin bilirkişi raporuyla ulaşılan sonuçlar, rücu davasında kurumun taraf olmaması nedeniyle bağlayıcı nitelikte olmayıp, kesinleşmesi halinde ancak güçlü delil niteliğinde sayılması mümkün olmaktadır. Mahkemece, kesinleşen tazminat davasında verilen kararın güçlü delil oluşturduğu hususu gözetilmek suretiyle, tazminat dosyasında alınan kusur raporu dikkate alınarak, trafik/ iş kazasının meydana geldiği konuda uzman kişilerden seçilecek bilirkişi heyetinden maddi oluşa ve kanuna uygun olarak kusur oran ve aidiyeti yönünden yeniden kusur raporu alınarak hüküm kurulmalıdır....

                    Kanunun 2. maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır”.Dairemizin ve giderek Yargıtay'ın yerleşmiş görüşleri, Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici işgöremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, 6098 sayılı Kanunun 55. maddesi de emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanmalıdır....

                      UYAP Entegrasyonu