Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili yasal süresi içerisinde verdiği istinaf dilekçesinde özetle; Davalının, müvekkilini davadan feragat etmesi için ikna ettiğini, feragatten sonra davalının eski tavırlarına devam ettiğini, müvekkilinin, davalının hile ve aldatması sonucunda davasından feragat etmiş olduğunun bariz olarak ortada olduğunu, davadan feragatın irade bozukluğu durumlarında iptal edilebilmesinin de mümkün olduğunu, HMK MADDE 311- (1) Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebileceğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kaldığı yerden devamına karar verilmesini talep etmiştir....

Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın (yanılmanın) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf, yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Yeter ki hatanın ileri sürülmesi TBK'nin 35. (BK'nin 25.) ve TMK'nin 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın. Hemen belirtmek gerekir ki, sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir....

    Kısaca, iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın(yanılmanın) esaslı kabul edilebilmesi için uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf yönünden (sübjektif unsur) hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Yeter ki hatanın ileri sürülmesi TBK'nin 35. (BK'nin 25.) ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun(TMK) 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın....

      nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı, mirasbırakan ...’in maliki olduğu 5782 parsel sayılı taşınmazı mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalıya devrettiğini, mirasbırakanın 1996 yılında geçirmiş olduğu kaza nedeniyle şuurunu kaybettiğini, davalının mirasbırakanın bilincinin yerinde olmamasından yararlandığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının miras payı oranında iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı, temlikin mirasbırakana bakması karşılığında yapıldığını, mirasbırakanın ehliyetli olduğunu ve terekesinde başka taşınmazların da mevcut olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir....

        Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davacı aldatma hukuksal nedenine dayanmış, ancak mahkemece TBK'nun 235. madde hükmüne dayalı olarak uyuşmalığın satış bedelinin ödenmemesinden kaynaklı olduğu kabul edilmek suretiyle sonuca gidilmiştir. Hâl böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde iddia ve savunma doğrultusunda, aldatma iddiası bakımından araştırma ve inceleme yapılması, tarafların bildirdikleri ve bildirecekleri delillerin eksiksiz toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir....

          Mahkemece, ... vekilinin 31/12/2019 tarihli dilekçesi sunmuş bunda hiçbir menfaat sağlamadan alacağından vazgeçmesinin, davayı kabul etmesi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ileri sürdüğü, değeri yüksek bir davada çeşit saiklerle (daha az vekalet ücreti ödemek, daha az harç vb.) davalının davayı kabul etmesinin mümkün olup, başlı başına dava değerinin yüksek olması ve maddi menfaat olmaksızın davanın kabul edilmeyeceğini ileri sürmek mümkün olmadığı gibi, irade fesadı nedeni ile kabul beyanın iptali gerektiren nedenlerin oluşmadığı gerekçeleriyle, kabul beyanının iptali talebinin reddine karar verilmiştir. Karara karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davacıların müvekkilini ...'...

            Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf yönünden (subjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Yeter ki hatanın ileri sürülmesi B.K'nın 25 ve M.K'nın 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın. Sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir....

              (TBK.36 ve 37/1) şeklindeki ibareler kullanılmak suretiyle irade bozukluğuyla yapılan sözleşmelerin, iradesi hata, hile veya ikrahla sakatlanan kimseyi bağlamayacağı öngörülmüş ve bu kişiye belli bir süre içerisinde kullanabileceği iptal hakkı tanımıştır. Ancak karşı taraf sözleşme ile bağlı olup, irade bozukluğu hâllerinin yaptırımı tek taraflı bağlamazlıktır. Görüleceği gibi irade bozukluğu hâlleri, tüm hukuki işlemler yönünden oldukça önem taşımakta ve koşulları oluştuğu takdirde yapılan işlemin iptal edilmesi sonucunu doğurmaktadır. 17. Kanunlarımızda iradeyi bozan sebepler üç durum olarak hüküm altına alınmış olup, yanılma (hata), aldatma (hile) ve korkutma (ikrah) gerçekleşme biçimleri bakımından birbirinden farklıdırlar. Ayrıca irade bozukluğu sadece sözleşmelere özgü bir sakatlık hâli olmayıp, tek taraflı hukuki işlemler için de geçerlidir. 18....

                Vergi Dairesi Müdürlüğü,söz konusu giderlerin kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınmasının yerinde olduğunu ileri sürerek mahkeme kararının bozulmasını istemektedir. Davacı şirketin 1985 yılında Suudi Arabistan'a yaptığı ihracattan dolayı dönem hesaplarına gider olarak intikal ettirilen harcamaların kanunen kabul edilebilir gider olma özelleğini taşımadığı ileri sürülerek gelecek dönemlere devreden zararın azaltılması yolunda düzenlenen inceleme raporu ile bu rapora göre 1989 yılına 294.810.868 lira yatırım indiriminin devretmesi gerektiğini bildiren 11.1.1990 gün ve 1086 sayılı yazıya karşı dava açılmıştır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2.maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde, idari işlemler hakkında, yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı, kişisel hakları ihlal olunanlar tarafından iptal davacı açılabileceği belirtilmiştir....

                  KARAR Davacılar, davalıya ait işyerini kiraladıklarını, sözleşme devam ettiği sırad davalının işyerinde esaslı tedilat yapacağını belirterek tahliye ve kiranın artırımını talep ettiğini, kendilerininde yeni şartlar ve hükümler içeren yeni bir sözleşmenin imzalanması halinde bunu kabul edeceklerini bildirdiklerini, davalının kabul etmesi üzerinede davalıca hazırlanan sözleşmeyi okumadan imzaladıklarını, ancak sonradan okuduklarında kaldırılmış olduklarını anladıklarını, iradelerinin fesada uğratıldığını ileri sürerek sözleşmenin irade fesadı nedeniyle iptalini istemişlerdir. Davalı, davacıların kira sözleşmesini okuyarak ve özgür iradeleriyle imzaladıklarını savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, kira sözleşmesinin iptali davasına bakmanın sulh hukuk Mahkemesinin görevi olduğu gerekçesiyle görevsizlki kararı verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir....

                    UYAP Entegrasyonu