Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Efeninde vekaletnamedeki tevkil yetkisine dayanarak 8.10.2008 tarihinde diğer davalı ... " a vekalet verdiğini, davalı ... tarafından adına kayıtlı taşınmazları 3.kişilere sattığı halde satış bedellerini ödemediğini, vekalet hakkını kötüye kullandığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Dava, hukuki niteliği bakımından Borçlar Kanununun 392. maddesinde belirtilen vekilin hesap verme yükümlülüğüne dayanmaktadır. BK.nun 392. maddesi, vekilin vekaleti ifa için veya ifa dolayısıyla aldığı şeyleri müvekkile verme borcu ile borç para borcu ise zamanında yerine getirilmemesi yüzünden faiz ödeme borcunu düzenlemiştir. Vekil, müvekkilden veya üçüncü kişilerden aldığı değerler, kendi ücret, masraf ve tazminat alacakları hakkında hesap vermek zorundadır. Taraflar arasındaki ilişkinin vekalet sözleşmesine dayandığı, mahkemenin de kabulündedir. Vekalet sözleşmesinin en önemli unsurları arasında; vekilin talimata uygun hareket etme borcu, özen borcu ve hesap verme borcu gelmektedir....

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : KAYIT DÜZELTİM İSTEMLİ -KARAR- Mahkeme kararındaki nitelendirmeye göre dava; kişisel haktan kaynaklanan vekaletnamedeki ismin düzeltilmesi istemine ilişkindir. Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 24.01.2014 tarih ve 1 sayılı kararı ile aynen kabul edilen ve 29.01.2014 günü Resmi Gazetede yayımlanarak 01.02.2014 tarihinde yürürlüğe giren hukuk dairelerine ilişkin işbölümü uyarınca temyiz incelemesi Yargıtay 14.Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan nedenlerle, dosyanın ilgisi yönünden anılan Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE,30.6.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. .......

      Bu haliyle de satış tereke dışında üçüncü bir kişiye yapıldığından satış vaadi sözleşmesinin konusunda ifa imkansızlığı vardır. İfa imkansızlığında, ifa konusu yerine getirilemez. Akdin sıhatine tesir etmeyen ancak akdin yapılışı sırasında var olan subjektif imkansızlık durumunda, akit geçerli olarak doğmuş olarak kabul edilir ve borçlu bu taahhüdü ile bağlı sayılır. Fakat borcun subjektif imkansızlığın varlığı nedeniyle, alacaklı alacağını elde edemezse (aynen ifa mümkün olmazsa) borçlunun aynen ifa yerine alacaklıya tazminat ödemesi gerekir. Buradaki tazminat alacaklının müsbet zararıdır. Tazminatın nedeni ise borçlunun taahhüdünü ihlal etmesidir. O yüzden mahkemece satış vaadi sözleşmesine konu payın dava tarihindeki rayiç değeri hesaplanarak bunun davacıya müspet zararı karşılığı ödetilmesinde kural olarak yasaya aykırılık yoktur....

        Başka bir anlatımla, satış vaadi sözleşmesine konu “A bloktaki 6. kat denize bakan daire” mülkiyetinin davacıya geçirilmesi olanaksızdır. 18.10.1995 tarihli satış vaadi sözleşmesinin aynen ifası mümkün olmadığından davacı bu sözleşmeye dayanarak mülkiyet aktarımı isteyemez. Zira, satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda davanın kabulüne karar verilebilmesi için sözleşmenin aynen ifa olanağı bulunmalıdır. Sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerli ve davacı koşulları varsa Borçlar Kanunu m.96’ya dayanarak davalıdan adem-i ifa sebebiyle tazminat talep edebilirse de aynen ifa olanaksız bulunduğundan münhasıran mülkiyet aktarımına ilişkin davanın reddi açıklanan nedenlerle doğrudur. Davalının karar düzeltme isteminin kabulü gerekir....

          Noterliği'nin 29/01/2015 tarih ve 1524 yevmiye numaralı vekaletnamedeki yetkilerin devam ettiğinin tespiti bu talep yerinde görülmez ise sözleşmenin aynen ifası için yetki ve izin verilmesini talep ettiği, davalı tarafın azletmesinin sebebi olarak davacı tarafça tehdit ve darp edildiğini, aralarında güven sorunu olduğunu belirttiği, alınan 15/05/2017 havale tarihli bilirkişi heyeti raporunda azilnamenin haklı nedene dayalı olmadığı ve satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin ifası için vekaletnamedeki tüm yetkiler için davacıya izin ve yetki verilmesi gerektiğinin belirtildiği, davalının davacı ile aralarında imzladıkları Salihli 1. Noterliği'ne ait 29/01/2015 tarih ve 1523 yevmiye nolu taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshine dair bir ihbarda bulunmayıp, vekaletmeden azledildiğine dair Salihli 2....

          Mahkemece, iddia, savunma, benimsene bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre dava konusu uyuşmazlığın eser sözleşmesi ve kat mülkiyeti kanununa dayandığı, davalının edimini ifa etmediği, bu durumun eksik ifa sayılacağı gerekçesi işe davanın kabulüne, davacıya ait bağımsız bölümlerin kat mülkiyetine geçişinin sağlanması için gereken işlemlerin ... ay içinde davalı tarafça yapılmasına aksi takdirde maliye harçları, vergiler, belediye harçları, tapu harçları ve yapı ruhsatı alınması için gereken masraflar davalıya ait olmak üzere davacı tarafından yapılmasına izin verilmesine karar verilmiştir. Karar, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. ...) Dava arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı, 6098 S. TBK'nın 113. maddesi uyarınca öncelikle aynen ifa mümkün olmadığı takdirde nama ifa istemine ilişkin olup, dava tarihindeki harca esas değer de dikkate alındığında uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde çözümlenmesi gerektiği dikkate alınarak 6100 S. HMK’nın 114/......

            Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: YARGITAY KARARI 1- Davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde karar temyiz edilmişse de vekaletnamedeki yetkiye dayalı olarak temyizden feragat edilmiş olmakla davacının vazgeçme nedeni ile TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE 2- Dosyadaki bilgi ve belgelere ve delillerin taktirinde bir isabetsizlik görülmemesine ve özellikle işyerinden yaşlılık aylığı tahsisi suretiyle ayrılan davacı işçinin emekliliğinin işverene bildirmediğinin bu nedenle kıdem tazminatı faizinin emeklilik tarihi olan 09.10.2014 yerine dava tarihi olarak öngörülmesi gerekirken mahkemece faiz başlanğıcının dava tarihinden sonraki bir tarih olan 21.10.2015 olarak gösterilmesi ve davacı vekili tarafından vekaletnamedeki yetki çerçevesinde temyizden feragat edilmesi nedeni ile ve bu hususun sonucu itibari ile davalı yararına olduğunun anlaşılmasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz...

              Satış vaadi sözleşmesi geçerli olmakla birlikte davanın açıldığı tarihte davalı vaat olunan taşınmazın maliki olmadığından aynen ifa mümkün değildir. Kural olarak, borcun ifa edilmemesi borçlunun sorumluluğunu meydana getirir ve borcun ifa edilmemesinde kusurlu kabul edilir. Bu durumda, vaat alacaklısı davacı aynen ifa yerine B.K. 96. ve devamı maddeleri uyarınca tazminat talep edebilir. Buradaki tazminat, alacaklının müspet zararıdır. Müspet zarar ise, alacaklının gereği gibi ve vaktinde olan ifaya taalluk eden menfaatine tekabül eder. Yani borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne vaziyette bulunacak idi ise bu vaziyet ile mamelekin hali hazır vaziyeti arasındaki farktır. Diğer bir ifadeyle müspet zarar aktin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden doğan zarardır. Somut olayda, davacı 09.04.1991 tarihli satış vaadi sözleşmesine dayanmaktadır....

                Maddesinde sayılan ( 1-aynen ifa ve gecikme tazminatı isteme; 2- Sözleşmenin ifasından vazgeçilerek olumlu zararı isteme; 3- Sözleşmeyi feshederek olumsuz zararı isteme ) hangi seçimlik hakkı talep ettiği, aynen ifa ile birlikte teslimde gecikmeye rağmen fazla ödenen bedelin iadesini ve menfi zararlarının tahsilini istemesinin sözleşmenin feshi olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği, davacının aynen ifa ile birlikte hangi zarar kalemlerini talep edebileceği konularında toplandığı, davada davacının seçimlik haklardan aynen ifa ve gecikme tazminatını talep ettiği, dosya içine celpedilen ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen İstanbul 38....

                  Ancak, somut uyuşmazlıkta, gerçek kişiler arasındaki bu çekişmenin çıkmasına vekaletnamedeki sınırlı yetkiyi göz ardı ederek işlem yapan Tapu Sicil Müdürlüğü neden olduğundan davada Tapu Sicil Müdürlüğüne de husumet düşer. Öte yandan, Borçlar Kanununun 390.maddesi hükmünce vekil müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir. Bu nedenle vekil, vekil edeninin iradesine uygun olarak hareket etmek onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınmak ile yükümlüdür. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm varsa temsil yetkisini bu sınırlar içerisinde kullanılması vekilin önde gelen borcudur. Esasen dürüstlük kuralları, vekilin sadakat ve özen borcu bunu gerektirdiği gibi vekaletnamede açık olarak yazılan yetki dışına çıkılarak işlem yapılmışsa bu olgu vekille işlem yapan herkese karşı ileri sürülebilir....

                    UYAP Entegrasyonu