Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Somut olayda, taşınmazın mülkiyetinin naklini sağlayan vekaletnamedeki mirasbırakana ait imzanın sahte olduğu iddia edildiğine göre, bunun sübutu halinde sicilin geçerli bir hukuki sebebinin bulunmayacağı, buna bağlı olarak da T.M.K.'nun 1025. maddesi uyarınca yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı tartışmasızdır. Hal böyle olunca, sahtecilik iddiasının açıklığa kavuşturulması bakımından öncelikle mirasbırakanın çeşitli resmi ve özel kurumlarda bulunan imza ve yazılarını havi belgelerin temin edilmesi, mirasbırakanın tatbike esas alınan imza örnekleriyle birlikte dosyanın bilirkişiye tevdi edilerek 01.03.2011 tarihli vekaletnamedeki imzanın mirasbırakanın eli ürünü olup olmadığı hususunda rapor alınması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacıların, bu yöne değinen temyiz itirazlarının kabulü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca ......

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Taraflar arasında görülen davada; Asıl davada davacı, mirasbırakan babasından intikal eden çekişme konusu 30764 ada 11 parsel sayılı taşınmazda bulunan B Blok 12 nolu bağımsız bölümün kendi uhdesinde kalması kaydı ile C Blok 6,7 ve 14 nolu bağımsız bölümlerin satışına ilişkin olarak davalılardan yüklenici ...’e vekaletname verdiğini, ...’in 12 nolu bağımsız bölümün özellikleri itibari ile 6,7 ve 14 nolu bağımsız bölümlerden üstün olduğu bu yüzden değiştireceği konusunda aldatıcı söz ve davranışlarla kendisinden vekaletname aldığını, ancak vekaletnamedeki yetkisine aykırı olarak 12 nolu bağımsız bölümü adına tescili sağlamadan 6 nolu bağımsız bölümü davalı ...’e, 7 nolu bağımsız bölümü davalı ...’ye, 14 nolu bağımsız bölümü davalı ...’ye satış suretiyle devrettiğini, diğer davalıların vekille el ve işbirliği içinde hareket ettiğini, davalı ...’nün ise vekaletnamedeki açık hükme rağmen devirleri gerçekleştirerek sorumluluğunu...

      Halbuki, burada borçlu, borcu ifa yerine bizzat ceza koşulu ödemek suretiyle borçtan kurtulma olanağına sahiptir. Bir başka ifadeyle, burada borçlu borca aykırı davranmamakta, borcu ifa yerine ceza koşulunu ödeyerek sözleşmeden dönebilmektedir. Bu nedenle, ceza koşulu ifanın yerini almaktadır (KILIÇOĞLU, a.g.e., s. 775- 777). Davacı vekili, protokolde kararlaştırılan cezai şartın TBK. m. 179 f. II ye göre ifaya eklenen cezai şart olduğunu ileri sürmüş ise de protokol hükümlerinden TBK. m. 179 f. I maddesi gereği seçimlik cezai şart olduğu değerlendirilmiştir. Yukarıdaki açıklamalar muvacehesinde; davacı aynen ifayı talep edebilir ise de; davacı aynen ifa talepli olarak Fatsa 2....

      DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dairemizce HMK'nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen hususlarla sınırlı olmak üzere ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen dikkate alınarak yapılan inceleme neticesinde; Dava; 6098 sayılı TBK'nın 138.maddesine dayalı olarak (aşırı ifa güçlüğü) asgari ücret fiyat farkının tahsili istemine ilişkindir. Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda ) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmaktadır. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır....

      Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davalının kardeşlerine daha fazla pay verildiği yönündeki itirazları, dava dışı kardeşlerine yöneltmesi gerektiği, yüklenicinin diğer kardeşlerle birlikte hareket ettiği şeklindeki iddiasını tanıkla ispat edemeyeceği, sözleşmenin haklı sebeple feshini gerektiren bir durumun varlığının kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın yetki izin verilmesi ve ifa süresinin uzatılması talebi yönünden kabulüne, davacı yükleniciye sözleşmede belirtilen inşaatı tamamlayabilmesi hususunda yetki verilmesine, sözleşmedeki ifa süresinin davalının temerrüde düştüğü (vekaletten azlin gerçekleştiği ....03.2011) tarihinden itibaren sözleşmedeki (bakiye süre kadar) uzatılmasına, (sözleşmenin genel şartlarının (a) maddesinde inşaatın ruhsat alım tarihinden itibaren bir yıl içinde bitirileceği belirtilmiş olup azilnamenin düzenlendiği ....03.2011 tarihinden davanın karara bağlandığı ....06.2012 tarihine kadar 361 günlük sürenin ifa süresine eklenmesine), terditli...

        Açıklanan hukuksal çerçeve kapsamında; taraflar arasındaki sözleşme uyarınca eserin ve bu anlamda inşaatın teslim tarihi 29.01.2000 olup, davalı yüklenicinin teslim borcunu kesin vade olarak belirlenen bu tarihte yerine getirmediği gibi ortaya teslimi mümkün olmayan kaçak bir eser çıkardığı, aynen ifa olanağı bırakmadığı ve bu suretle edimini ifa etmediği, haliyle temerrüde düştüğü, keza temerrüde düşmesinde bir kusuru olmadığını da ispat edemediği, davacının da BK'nın 106/II. maddesi hükmünde kendisine tanınan haklardan“ifa yerine geçen olumlu zararını” istediği anlaşılmakla, mahkemece davacıya verilmesi gereken dairenin teslimi gereken 29.01.2000 tarihi itibariyle bitmiş haldeki rayiç bedelinin keşif yapılarak konusunda yetkin bir bilirkişiye hesaplatılarak hüküm altına alınması yerine yorumda hataya düşülerek soyut olarak kaçak bir bağımsız bölümün bedelinin tahsili istemi varmışcasına ifa yerine geçen olumlu zarar talebinin reddi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir....

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Uyuşmazlık, 08.05.2008 tarih ve 10073 yevmiye nolu Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinden kaynaklanan aynen ifa istemine ilişkindir. Davanın bu niteliğine göre, inceleme görevi Yargıtay 23. Hukuk Dairesinindir. Ancak 11.04.2015 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 2797 Sayılı Yargıtay Kanunu'nun 6644 sayılı Kanun ile değiştirilen 60. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince dosyanın gerekli inceleme yapılmak üzere Hukuk İşbölümü İnceleme Kurulu'na gönderilmesine, 06.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....

            İİK.nun 50. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken HMK'nun yetkiye dair hükümleri gereğince, takip dayanağı sözleşmeye dayalı olarak, borçlunun ikametgahının bulunduğu yerdeki genel yetkili icra dairesinde (HMK. 6.md.), sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesinde (HMK 10. md.), para borçları götürülecek borçlardan olduğundan alacaklının ikametgahı icra müdürlüğünde icra takibi yapılabilir. Sözleşmenin yerine getirileceği yer, öncelikle tarafların açık veya zımni isteğine göre tespit edilir. Sözleşmede karşılıklı olarak değişik yerlerde yerine getirilecek borçlar varsa (malın teslim edileceği yer-borcun ödeneceği yer), mal teslimi için açılacak dava teslim yeri mahkemesinde- borcun ödenmesi için açılacak dava ise borcun ödeneceği yer mahkemesinde açılabilir. Ancak sözleşmede açık ve zımni olarak sözleşmenin yerine getirileceği yerin anlaşılamadığı hallerde yetkili yer, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 89....

            hakkında Adalet Bakanlığından soruşturma izni alınması için ayırma kararı verilerek vekaletnamedeki sahtecilik suçu yönünden ayrı bir hazırlığa kaydedilen dosyanın 29.07.2010 tarihli iddianameyle Beyoğlu 1.Asliye Ceza Mahkemesin de 2010/346 esasla yargılamasının yapıldığı anlaşılmasına göre; Sahte noter vekaletnamesine dayanarak yapılan menkul ve gayrımenkullerin başkalarına devir edilmesi işlemleriyle, Tapu Sicil Müdürlüğünde yapılan işlemlerinde sahte olduğu,bu nedenle vekaletnamedeki sahtecilik suçundan sonra işlenen tapudaki resmi belgede sahtecilik suçları ile güveni kötüye kullanma suçunun bağlantılı olması nedeniyle davalarının birlikte görülmesi gerektiği, gözetilerek davaların birleştirilmesi, mümkün olmaması halinde anılan dosyadaki delillerin onaylı örneklerinin dosya içine konulmasından sonra sahtecilik suçundan zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerekip gerekmediği tartışılarak, ayrıca katılanın şikayetine konu tapu devir işlemlerinin yapıldığı tarihler ve hisse...

              e vekil olarak atandığına dair vekaletnamenin sahte olarak tanzim edildiği, soruşturma aşamasında 24.05.2010 tarihli oturumda sanık ... hakkında Adalet Bakanlığından soruşturma izni alınması için ayırma kararı verilerek vekaletnamedeki sahtecilik suçu yönünden ayrı bir hazırlığa kaydedilen dosyanın 29.07.2010 tarihli iddianameyle ......

                UYAP Entegrasyonu