CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin eki olarak herhangi bir belge, delil vs. müvekkili şirket'e tebliğ edilmediğini, davacının aynen ifa talebi haksız olup taraflar arasındaki sözleşmeye ve hukuka aykırılık teşkil ettiğini, huzurdaki davanın konusu aynen ifa olduğundan ve aynen ifayı hiçbir şekilde kabul etmediklerinden müvekkili şirket'in 17.964,42 TL'yi iade etmek istemesine karşın davacı'nın haksız kazanç elde etmek için banka hesap bilgilerini paylaşmamada ısrar etmesi üzerine taraflarınca tevdi mahalli tayini talep edilmiş olduğununu haksız davanın reddi gerektiğini savunmuştur. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, TBK m. 125 gereği aynen ifa talebine ilişkindir. 20/09/2022 tarihli ara karar ile dosyanın bir inşaat mühendisi bilirkişisine tevdi edilerek bilirkişi raporu alınması yönünde ara karar kurulmuş ve 21/11/2022 tarihli bilirkişi raporu mahkememize teslim edilmiştir....
şeklinde olup yukarıya aynen aktarılan dava dilekçesinde ileri sürülen sebeplere bağlı olarak söz konusu çekler hakkında tedbiren ödeme yasağı kararı verilmesi ile birlikte davacının iradesi dışında elinden çıktığı ileri sürülen söz konusu çeklerin iptaline karar verilmesi talep ve dava edilmiş ise de davacı vekili tarafından ön inceleme öncesi aşamada UYAP üzerinden gönderilen 10/05/2024 tarihli dilekçe ile vekaletnamedeki özel yetkiye de dayalı olarak davadan feragat edildiği belirtilerek karar verilmesi talep edildiğinden davayı sona erdiren taraf işlemi, davanın hasımsız niteliği ve dosya kapsamı gözetilerek resen ele alınan bu dosya üzerinden işlem gören davanın tensibiyle birlikte oluşturulan tedbir kararının teminat şartı yerine getirilmediği ve uygulanmadığı ve ihtimale göre de dosyaya üçüncü şahıslar adına herhangi bir başvurunun bulunmadığı belirlenmiş olup, bu veriler de gözetilerek sonuçta davanın feragat nedeniyle reddine ilişkin olmak üzere aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
SONUÇ VE İSTEM:Yukarıda açıkladığımız nedenlerle, ---- kullanım ve işletme hakkının ---yıl süreyle ve yine ---- alanın----kullanım ve işletme hakkının --- yıl süreyle devri vasıtasıyla ayni sermayeye katmak için, mahkemece belirlenecek ----heyetince değerinin tespitine karar verilmesini Sayın Mahkemenizden saygıyla talep ederim.şeklinde olup yukarıya aynen aktarılan dava dilekçesi ile açıklanan şekilde öz sermaye tespiti talebinde bulunulmuştur.Tahkikat aşamasında davacı vekili tarafından ---üzerinden gönderilen--- tarihli dilekçe ile vekaletnamedeki özel yetkiye dayalı olarak davadan feragat edildiği belirtilerek bu doğrultuda karar verilmesi istendiğinden sonuçta davayı sona erdiren taraf işlemi ve dosya kapsamı gözetilerek resen ele alınan bu dosya üzerinden işlem gören davanın feragat nedeniyle reddine ilişkin olmak üzere aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
A.Ş vekili, 18/09/2006 tarihli sözleşmede bedeli ödenmeyen mallar için aynen ifa hükmü bulunmadığını, dava dilekçesinde aynen ifanın mümkün olmaması halinde bedel talep edilmediğinden davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda toplanan delillere göre davacı ... davalı ... Gıda San. Ve Tic. A.Ş arasında 18/09/2006 tarihli sözleşmenin yapıldığı, sözleşme gereğince davacı şirketin buğday teslimine yönelik edimini ifa ettiği, ancak sözleşmenin yapılmasından kısa bir sonra sözleşmenin ifa edilebilmesi için unun öğütüleceği fabrikanın bulunduğu taşınmazın 20/10/2006 tarihinde diğer davalı ... San ve Tic....
Mad.) gereğince teslim borcunda temerrüde düşen davalılardan aynen ifasını istemektedir. Davacı aynen ifa istediğine göre aynen ifaya bağlı cezai şart bedelini isteyemez. Mahkemece, sözleşmenin aynen ifasına, cezai şart isteminin ise reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde tam tersine hüküm kurulması doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır. SONUÇ:Hükmün yukarda açıklanan nedenle davalı ve davacının temyiz itirazlarnın kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 12.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Davaya konu eşyalar yönünden davalı, ifa için tayin olunan yer ve zamanda hazır olmalı ifanın tüm gereklerini yerine getirmelidir. Somut olay incelendiğinde davalının ifa teklifinin belirtilen şartları taşımadığı açıktır. Davacı, usulüne uygun olmayan ifa teklifini kabule zorlanamaz. Kabul şekline göre de ifa teklifinin haklı bir neden olmaksızın reddedilmiş olması davacı yönünden alacaklının temerrüdünü doğuran hukuki sonuç olup davalıyı teslim borcundan kurtarmaz. Tüm bu nedenler göz önünde bulundurularak davaya konu eşyalar yönünden davanın kabulü gerekirken reddine karar verilmesi doğru değildir....
Bu gibi durumlar Borçlar Hukukunda ifa imkansızlığı olarak bilinmekte ve yine bu ad altında incelenmektedir. İfa imkansızlığında, borcun yerine getirilememiş olması dolayısıyla borçlu ifadan kurtulacağından, karşı taraf sözleşme ilişkisine dayanarak edimin aynen ifasını talep edemez. Ne var ki bu gibi durumlarda, edime karşılık bedel olarak alınanın alacaklıya iade edilmesi gerekir. Bunun nedeni ise, Borçlar Kanununun 61 vd. maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmedir. Aksi takdirde, bir kimsenin malvarlığı haklı bir sebep olmaksızın, diğer bir kimsenin malvarlığı aleyhine çoğalmış olur. Bütün bu anlatılanlardan sonra mahkemece yapılması gereken iş, sözleşmede satış bedeli olarak kararlaştırılan 1.000,00 TL’nin dava tarihindeki güncelleştirilmiş değerini bilirkişilere hesaplatmak, bulunacak bu değeri sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalılardan tahsil etmek olmalıdır. Değinilen yön gözardı edildiğinden, karar bozulmalıdır....
Satış vaadi sözleşmesi geçerli olmakla birlikte davanın açıldığı tarihte sözleşmeden doğan edimlerin aynen ifasının mümkün olmaması halinde davacının aynen ifa yerine Borçlar Kanununun 112. maddesine göre tazminat talep edebilir. Bu tazminat niteliği itibariyle alacaklının müspet zararını oluşturur. Geçerli bir sözleşmeden doğan edimin ifasının imkansız hale geldiği tarih itibariyle zararın ya da tazminat miktarının belirlenmesi gerekir. Bu da sözleşmenin imkansız hale geldiği tarihteki taşınmazın rayiç değeridir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 28.04.2010 gün ve 2010/15- 193E-235K sayılı ilamı ile; "...İfa imkânsızlığı ortaya çıkış nedenlerine göre bazı ayırımlara tabi tutulmaktadır. Bu ayırımlardan birisi de objektif imkânsızlık (daimi imkânsızlık) - geçici imkânsızlık ayırımıdır. Şayet ifa imkânsızlığı sadece sözleşmenin tarafları bakımından değil, herkes için söz konusu ise buna objektif imkânsızlık denilmektedir....
Ancak davalı yükümlülüğünü süresinde ifa etmediğinden, davacılar tarafından aynı mahkemenin 2001/156 Esas sayılı dosyasında açılan davada, 20 adet dairenin aynen teslimi ve adlarına tescili, olmadığı takdirde bedelinin, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak tahsili talep edilmiş, mahkemece, sözleşme uyarınca davalının edimlerini yerine getirmediği anlaşıldığından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar derecaattan geçmek suretiyle 17.03.2008 tarihinde kesinleşmiştir. Görülüyor ki, davacı arsa sahiplerinin açılan bu davada öncelikli istemleri sözleşmenin aynen ifasına da ilişkindir. Yapılan yargılamada aynen ifa mümkün görülmeyerek, tazminat ödenmesi kabul edilmiştir. Bu nedenle davacılar, anılan kararın kesinleşmesi ile aynen teslimin mümkün olmadığını öğrenmiş olduklarından BK’nın 126/IV maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımı süresi, 17.03.2008 tarihinde başlar....
Bu hükme göre, borçlunun borca aykırı davranışı halinde, alacaklı hem aynen ifayı, hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilecektir. Bu nedenle, burada ceza koşulunun aynen ifaya ilave olarak (kümülatif) talep edilebilmesi olanaklıdır. Seçimlik ceza koşulundan farklı olarak, alacaklı ya aynen ifayı ya da cezayı talep etmek zorunda bırakılmamıştır. Alacaklı burada her ikisini de talep yetkisine sahiptir. Borçlunun borca aykırı davranışı halinde alacaklının ifaya ek olarak talep ettiği alacak bir ceza koşulu alacağı ise, zarar koşulunu gerektirmez. Alacaklı borca aykırılık nedeniyle bir zarara uğramasa bile ifaya ek olarak ceza koşulu talep edebilir. İfaya eklenen ceza koşulu zarar koşulunu gerektirmez. Alacaklı borçlunun borca aykırı davranışı nedeniyle zarara uğramasa dahi kararlaştırılan ceza koşulunu talep edebilir. İfa yerine cezai şart (dönme cezası); 6098 s. TBK. m. l79 f. III (818 s. BK. m. 158 f....