Duruşma günü yapılan tebligata rağmen taraflar adına kimse gelmediğinden incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davalı vekili tarafından karar temyiz edilmişse de 05.04.2013 tarihli dilekçesiyle davalı vekili vekaletnamedeki yetkisine dayalı olarak temyizden feragat etmiş olmakla davalının temyizinin REDDİNE, nisbi temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 09.04.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Bu durumda davacının davadan feragat etme hakkı, tarafların temyizden feragat taleplerine nazaran öncelikli hak olduğundan mahalli Mahkemede davacı vekilinin vekaletnamedeki davadan feragat yetkisine dayalı olarak davadan feragati hakkında, bir hüküm verilmesi için kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin davadan feragat etmesi sebebiyle kararın BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, taraflarca İİK'nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde iadesine 03.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Noterliğince düzenlenmiş olan 27.8.2014 tarih ve 6720 sayılı vekaletnamedeki temyizden vazgeçme yetkisine dayalı olarak aynı vekil tarafından 2.11.2015 tarihinde temyiz isteğinden vazgeçtiklerinin bildirilmiş olması karşısında, temyiz dilekçesinin feragat sebebiyle reddine karar vermek gerekmiştir. 2- Davalı Kurum Vekilinin temyizi yönünden; Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 21.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiş ise de; Davacı vekilinin dosyaya ibraz olunan tarihsiz dilekçesi ile vekaletnamedeki yetkisine dayalı olarak açmış olduğu iş bu davasında feragat ettiği anlaşıldığından, H.M.K 310 maddesi hükmüne göre feragat hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceğinden ve H.M.K 311 maddesine göre de feragat kesin hükmün hukuki sonuçların doğuracağından öncelikle mahalli mahkemece davadan feragat hakkında bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici ....madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca davacı vekilinin feragatı ile ilgili bir karar verilmesi üzere hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, ........2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Davalı vekilinin 21/10/2016 günlü dilekçesi ile temyiz talebinden feragat ettiği, davacı vekilinin vekaletnamedeki yetkisine dayalı olarak, 21/10/2016 tarihli dilekçesi ile de davadan feragat ettiği anlaşıldığından, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun'unun 310 ve devamı maddelerine göre, davadan feragat kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurup, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceğinden, bu durumda, yerel mahkemece davacı vekilinin feragatı ile bir karar verilmesi için kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428 ve İİK.nın 366.maddesi uyarınca kararın BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 03/11/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Mahallesi 675 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 parseller, 679 ada 1 parsel, 680 ada 1 parsel ve 674 ada 1 parsele ayrıldığını, imar uygulaması ve ifraz ile beraber sözleşmenin ifa olanağı oluştuğu halde sözleşmenin ifa edilmediğini, açtıkları tapu iptali ve tescili davası sonucu ......
Alacaklının aynen ifa ve gecikmeden dolayı tazminat isteyebilmesi için BK 106/1 maddesi gereğince borçluya uygun bir mehil verilmiş olması ve bu mehilden sonuç alınamaması şarttır. Ne var ki, sözleşmede ifa tarihinin tam olarak tayin edilmiş olması, borçlunun hal ve davranışlarından süre verilmesinin etkisiz olacağının anlaşılması veya temerrüdün alacaklı yönünden aynen ifayı faydasız hale getirmesi hallerinde alacaklı borçluya mehil vermeden de BK 106. maddedeki seçeneklerden birini kullanabilir. Dava konusu 1998 tarihli sözleşmede teslim için belli bir süre öngörülmemiştir. Davacının davalıya taşınmazların teslimi yönünde gönderdiği 2012/7880 2013/3423 ihtarnamenin 1.6.2009 tarihinde tebliğ edildiği, sonuç alamayınca tapu iptal ve tescil davası açtığı ve lehine kararın 31.1.2011 tarihinde kesinleştiği, fiilen teslimin ise 4.2.2011 tarihinde gerçekleştiği ihtilafsızdır....
Yukarıdaki benzer davalarda alınan bilirkişi raporlarından da açıkça görüleceği üzere, ----- Çeki verilmesinin borcu söndüren bir işlem olmadığı; edimin "ifa uğruna" mı "ifa yerine" mi olduğunun kararlaştırılmadığı hallerde "ifa uğruna edim" olduğunun kabulü gerektiği ve bu halde çeki devralan alacaklının çeki devreden borçluya karşı alacaklı sıfatını koruduğu hususları açık bir şekilde tespit edilmiş durumdadır. Somut olayda, Müvekkil Şirket ile Davacı Şirket arasında da imzalanan Sözleşme ekinde yer alan Ödeme Şekli ve Planında sadece, ödemenin %50'lik kısmının ------ Çeki ile yapılacağı kararlaştırılmış ancak bu teslimin "ifa yerine" mi "ifa uğruna" mı olduğu kararlaştırılmamıştır. Bu halde ise doktrinde kabul edilen görüş uyarınca ----- Çeki ile ödemenin "ifa uğruna edim" olarak kabul edilmesi gerekliliği ortadadır. ......... 4-AŞAĞIDA AYRINTILI OLARAK İZAH EDİLECEK ÜZERE BİRTAKIM MÜCBİR SEBEPLER NETİCESİNDE İNŞAAT HEDEFLENEN SÜREDE TAMAMLANAMAMIŞTIR....
Davalı T5 vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının dayanağı olan senedin 2000 yılında düğün esnasında düzenlendiğini, davacının altınlarının senedin düzenlenmesinden sonraki bir tarihte depo kazdırılması ile alındığını, yani senede dayalı borç ifa edildiğini, ifa edilmiş bir senedin tekrar mahkemece davaya konu edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte mahkemece altınların depo kazdırılması amacıyla alındığı iddiasının ispatına yönelik mahkeme karar verilmesi gerektiğini, ziynetlerin geri ödemek kaydıyla davalılarca alındığının ispat edilemediğini, senetteki imzaların T5'e ait olmamakla birlikte senedin de ifa edildiği yani eşyaların ve altınların düğün sonrası davacıya verildiğini davanın reddi gerektiğini, dosyada alınan iki bilirkişi raporu arasında çelişki olduğunu yeniden rapor alınmasını talep ettiklerini, bu nedenle yerel mahkeme kararının müvekkili lehine kaldırılmasını talep etmiştir...
e- Taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkide haksız dönme beyanına muhatap olan kişi karşı tarafın edimlerinin muacceliyetiyle birlikte aynen ifa talebinde bulunabilir (Barış Demirsatan, Türk Borçlar Kanunu Çerçevesinde Sözleşmenin Haksız Olarak Sona Erdirilmesi, yayınlanmış doktora tezi, s.121). Haksız dönme beyanı, aynen ifa talebini ortadan kaldıramaz. f- Doktrinde tartışma konusu olan husus, alıcının temerrüdü halinde, satıcının hem satış bedelinin ödenmesi, hem de “satılanın aynen teslim alınması” talebiyle dava açıp açamayacağı, teslim almanın borç (asli edim) mu mükellefiyet (yan edim) mi olduğu noktasında toplanmaktadır. Konu mehaz İsviçre Borçlar Kanunu’nun 211. maddesinde düzenlenmiş olup, TBK’nın 210. maddesi de bu maddenin birebir çevirisinden ibarettir....