da "...Yapı Ruhsatı alıp da yapı kullanma izin belgesi almamış veya yapı ruhsatı bulunmayan yapılarda, Yapı Kayıt Belgesi ile maliklerin tamamının muvafakatinin bulunması ve imar planlarında umumi hizmet alanlarına denk gelen alanların terk edilmesi halinde yapı kullanma izin helgesi aranmaksızın cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis edilebilir." hükmünün getirildiği, 06/06/2018 tarih ve 30443 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar’ın 6. maddesinde; “Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılarda işyeri açma ve çalışma ruhsatı yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın verilir.” denildiği, 9. maddesinde; “Yapı Kayıt Belgesi, yapının yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerlidir. Yapı Kayıt Belgesi düzenlenen yapıların yenilenmesi durumunda yürürlükte olan imar mevzuatı hükümleri uygulanır....
Sulh Hukuk Mahkemesinin 1986/1185 E-1986/888 K sayılı husumete izin kararın kaldırılması için açılan davanın iş bu davanın, sounucuna etkili olacağı bu kez yapılan incelemede anlaşılmakla; Bu nedenle davacılar vekilinin karar düzeltme isteminin bu yönden kabulü ise Dairemizin 15/10/2018 gün ve 2017/7256-2018/17365 sayılı onama ilamının kaldırılmasına karar verildikten sonra yapılan incelemede; Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre davacılar vekilince ... 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/752 Esas sayılı dosyasında ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1986/1185 E-1986/888 K sayılı husumete izin kararın kaldırılması için açılan davanın iş bu davanın, sounucuna etkili olacağından bekletici mesele yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle karar verilmesi Doğru görülmemiştir....
Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 18.06.2002 tarih ve 676-616 sayılı dosyasının veya onaylı suretinin temini ile ayrıca adı geçen bakımından eldeki davaya ilişkin olarak husumete izin kararı verilip verilmediğinin araştırılarak verilmişse husumete izin kararının onaylı suretinin dosyaya konulması, 3) Mahkemece verilen “dahili davalı ...’ın temyiz talebinin yasal süresinde yapılmamış olması sebebiyle reddine” ilişkin ek kararın adı geçene tebliğinin, vesayet altındaki Süreyya’ya yapılması nedeniyle usulüne uygun olmadığı gözetilerek, anılan ek kararın dahili davalı ...’ye usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi ve temyiz süresinin beklenilmesi, 4) Aralık 1928 tarih 24 sıra nolu, Aralık 1929 tarih 24 sıra nolu, Kasım 1964 tarih 35 ve 47 sıra nolu, Kasım 1954 tarih 16 sıra nolu, 18.11.1954 tarih ve 5 sıra nolu tapu kayıtlarının ilk tesislerinden itibaren tüm tedavülleriyle birlikte getirtilmesi, 5) Yargılama sırasında davaya dahil edilen ancak karar başlığında gösterilmeyen dahili davalılar ..., .....
bu işletmelerin faaliyette bulunabilmeleri için öncelikle geçici faaliyet belgesi almak ve geçici faaliyet belgesi alan işletmelerin belge tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde çevre izin veya çevre izin ve lisans belgesi almak zorunda oldukları düzenlenmiştir....
Maddesi gereğince husumete izin belgesi alınmaksızın dava açılmıştır. Mahkemece davacı tarafa husumete izin belgesini almak üzere süre verilerek sonucuna göre yargılamaya devamla esas hakkında karar verilmesi gerekirken bu usulü eksiklik giderilmeksizin karar verilmesi yerinde değildir. (Y 19. HD 2011/15842 Esas 2012/435 Karar sayılı ilamı) 2-Davacı taraf, ehliyetsizlik yanında aynı zamanda hile hukuksal nedenine de dayanmıştır. Mal teslim edilmediğini de ileri sürmüştür. Yargıtay 19 HD 2016/7961 Esas 2017/5343 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere, çek kural olarak bir ödeme vasıtası olup, satış işleminin peşin yapıldığı konusunda kanuni bir karinenin varlığı kabul edilmektedir....
kendi adına asaleten, diğer davacı ... adına vasi sıfatı ile terekeye iade istekli olarak eldeki davayı açmış, ancak husumete izin kararı alınmamış, ayrıca 27.03.2008 tarihinde de davacılar vekili davadan feragat etmiş, mahkemece feragat nedeni ile davanın reddine karar verilmiş, davacılar vekili davacı ...’nin hataya düşürülerek feragat etmesinin sağlandığı gerekçesi ile hükmü temyiz etmiştir....
Bunun yanısıra 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 54/1. maddesine göre “ Kanuni temsilciler, davanın açılıp yürütülmesinin belli bir makamın iznine bağlı olduğu hallerde izin belgelerini, dava veya cevap dilekçesiyle mahkemeye vermek zorundadırlar; aksi taktirde dava açamaz ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamazlar. Aynı maddenin 2. fıkrasına göre “ İzin belgesinin alınması için mahkemeye müracaat edilmesi gerekiyorsa ilgiliye, müracaatı için kesin süre verilir. Bu süre içinde mahkemeye başvurulması halinde bu konuda karar verilinceye kadar beklenir.” 3. fıkrasına göre “ Süresi içinde belgelerin ibraz edilmemesi veya mahkemeye başvurulmaması halinde, dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılır.” şeklinde düzenlemelere yer verildiği de açıktır. Ne var ki somut olayda vasi, vesayet dosyasından aldığı yetki belgesiyle eldeki davayı açıp takip etmiş ise de TMK 462/8. maddesi uyarınca vesayet makamından husumete izin kararı alıp dosyaya sunmamıştır....
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının davalı şirket işçisi olduğunu, davalı kurum ile davalı şirket arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunmadığını, davanın husumetten reddinin gerektiğini, davacının işvereni konumunda bulunmayan davalı kuruma yöneltilen kıdem ve ihbar tazminatı isteminin reddinin gerektiğini, davacının ücret ve yıllık izin ücreti alacağının dayanağı bulunmadığını, alacakların zaman aşımına uğradığını beyanla mahkeme kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; husumete, zaman aşımına, kıdem ve ihbar tazminatı ile ücret ve yıllık izin ücreti alacağına ilişkindir. Ankara 4....
beklenildiğini, bu beyanı mahkemeye sunmalarına rağmen mahkemenin bekletici mesele talepleri ile ilgili olumlu ya da olumsuz karar vermediğini, husumete dair değerlendirmenin sadece ön izin sürecine dair olmak üzere değerlendirilmemesi gerektiğini, fiili kullanımın da aynı zamanda dikkate alınması gerektiğini, müvekkilinin davada aktif husumeti bulunduğunu ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir....
'in vasi tayin edildiği ve davanın vasi tarafından sürdürüldüğü, ancak husumete izin kararının bulunmadığı, her ne kadar Adli Tıp 4. İhtisas Kurulu ve Adli Tıp Genel Kurulundan raporlar alınmışsa da, raporların davacının satış vaadi sözleşmesi düzenlediği 11.01.2007 tarihinde ehliyetli olduğuna ilişkin olduğu, vekaletname ve akit tarihinde ehliyetli olup olmadığının saptanmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, öncelikle vasi için husumete izin kararının dosya arasına alınması, bu eksiklik giderildikten sonra davacının vekeletname tarihi olan 9-10-2007 tarihi ile akit tarihi olan 10-10-2007 tarihinde fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı konusunda Adli Tıp 4. İhtisas Kurulundan rapor alınması, ehliyetsiz olduğu saptanırsa davanın kabul edilmesi, ehliyetli olduğu saptanırsa vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedeni üzerinde durularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir....