Yine aynı yasanın 77.maddesinde( 6100 sayılı HMK'nın 30.md)Mahkemenin yargılamayı, mümkün olduğunca hızlı ve bir düzen içerisinde seyretmesini sağlamakla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Hizmet tespiti davalarının yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa'nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa'nın 86/9. maddeleri oluşturulup bu davalar için özel bir ispat yöntemi öngörmemiştir. Hizmet tespiti davaların niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği için yargılamasının özel bir duyarlılık ve itina ile yürütülmesi gerektiği Yargıtay'ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihatlarındandır. İşçilik alacağı davasına gelince; bu tür davalar 4857 sayılı Yasa'dan kaynaklanmakta olup,işçilik alacağına esas alınacak hizmet saptandıktan sonra talep edilen işçilik alacağının hesaplanması gerekir. Bu açıklamalardan olarak, hizmet tespiti ve işçilik alacakları davaları için izlenecek yöntem ve esas alınacak kıstaslar tamamen birbirinden farklıdır....
ya bildirilmediğini ifade etmiş ve müvekkilinin 22.04.2009-13.07.2010 tarihleri arasında davalıya ait iş yerinde çalıştığını iddia ederek hem alacak hem de hizmet tespiti davasını aynı anda açtığı görülmüştür. Mahkemece, 10.02.2011 tarihli celsede davacının hizmet tespiti talebinin dosyadan tefrik edilmesine karar verilerek, davacının hizmet tespiti davasına konu süreler dahil edilerek alacak talepleri konusunda davanın sonuçlandırıldığı anlaşılmıştır. Hizmet tespiti davasının sonucu iş bu tazminat ve alacak davasında hüküm altına alınacak hakların hesap unsurları olan hizmet süresini ve ücreti doğrudan etkileyeceğinden bu davanın bekletici mesele yapılması gerekmektedir. Mahkemece, davacının hizmet tespit davasının neticelenip kesinleşmesi beklenerek tazminat ve işçilik alacakları talebinin buna göre hüküm altına alınması gerekirken, hizmet tespiti davasının kesinleşmesi beklenilmeksizin hüküm kurulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :İş Mahkemesi DAVA : Davacı, hizmet süresinin tespiti ile kıdem tazminatı alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı İsteminin Özeti: Davacı vekili, üç aylık deneme süresinin bitiminde Sosyal Güvenlik Kurumu bildiriminin yapılması gerekirken 10 ay sigortasız çalıştırıldığını, bunun üzerine iş sözleşmesini noter aracılığıyla çektiği 13.08.2012 tarihli ve 37679 sayılı ihtarname ile feshettiğini, bunun üzerine 14.08.2002 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu girişinin yapıldığını belirterek; hizmet süresinin tespiti ile 600,00 TL kıdem tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı Savunmasının Özeti: Davalılar davanın reddini savunmuştur....
İş Mahkemesinden verilen 24.03.2015 tarih 2013/253 E, 2015/399 K sayılı hükmün, temyizen incelenmesi davalı Kurum vekili tarafından istenilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Davacı tarafından, 30.09.2011 tarihinden iş kazasının olduğu tarih ve sonrasında gerçekleşen sigortasız çalışmalarının ve iş kazasının tespiti talep edilmiştir. Hizmet tespitine ilişkin davanın tefrikine karar verilmiştir. Tefrik edilen hizmet tespiti talebine ilişkin davanın görüldüğü mahkeme ve esas numarası belirlenip, dava dosyasının istenilerek celbi ile gönderilmek üzere dosyanın mahalline GERİ ÇEVRİLMESİNE, 16.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....
İŞ MAHKEMESİ TARİHİ : 09/09/2020 NUMARASI : 2019/183 2020/150 DAVA KONUSU : Hizmet Tespiti KARAR : Taraflar arasındaki hizmet tespiti davasının yapılan yargılaması sonunda mahkemece verilen 14/07/2021 tarihli ek karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizce dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda gereği görüşülüp düşünüldü. TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı dava dilekçesinde özetle; bir kısım işçilik alacakları ile geçirdiği iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat taleplerinin tahsiline ve bildirilmeyen sigortalılık süresi bakımından hizmet süresinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı, davasını ilk olarak Ankara 20. İş Mahkemesinde açmış olup mahkeme tarafından hizmet tespiti davasının tefrikine karar verilmesinden sonra hizmet tespiti davasına eldeki dava dosyası üzerinden devam edilmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, "......
“Çalıştıran” olgusu, tespiti istenen sürelere ilişkin hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen “işvereni” ifade etmektedir. 506 sayılı Yasa’nın 87. maddesinde; “ Bu Kanun'un işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işverenin de sorumlu olacağı ” bildirilmiştir. 506 sayılı Yasa’nın 87. maddesi ile; asıl işveren ile alt işveren arasındaki ekonomik ve mali yönden sorumluluk hukukunun sınırlarının belirlendiği, maddede geçen “ bu Kanun'un işverene yüklediği ödevler ” tanımlamasının asıl işverene, alt işverenin taraf olduğu hizmet sözleşmeleri nedeniyle açılacak hizmet tespiti davalarında pasif husumet ehliyetini amaçlamadığı anlaşılmaktadır. 506 sayılı Yasa’nın 79/10. maddesinde ifadesini bulan hizmet tespiti davaları kural olarak bu ödevi yerine getirmeyen işverene karşı açılmalıdır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : İŞ (HİZMETLERİN BİRLEŞTİRİLMESİNDEN KAYNAKLANAN) Yargıtay Büyük Genel Kurulunun dairelerin iş bölümüne ilişkin 30.01.2019 tarihli ve 2019/1 sayılı kararı, 31.01.2019 tarihli ve 30672 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak 01.02.2019 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 6723 sayılı Kanun 23.07.2016 tarih ve 29779 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Davacı dava dışı işveren kurum nezdinde 1992 yınını Eylül ayında kaloferci, temizlikçi olarak işe başladığını ve Mayıs 2011 yılında işine son verildiği, arada geçen sürede kesintisiz olarak çalıştığını ancak Sosyal Güvenlik Kurumuna bu çalışmasının bildirilmediğini ileri sürerek hizmet tespiti ile birlikte bir kısım işçilik alacaklarının tahsili için dava açmış, tefik kararı üzerine yargılamaya hizmet tespiti yönünden devam edilerek karar verilmiştir....
Somut olayda; davacının davalı işveren işyerindeki çalışma süresinin tespiti amacıyla açtığı hizmet tespiti davasında 01.09.2007-13.05.2010 tarihleri arasında asgari ücretle çalıştığı tespit edilmiş ve karar davalı işveren ile dava dışı Kurum temyizi üzerine Yargıtay’ca onanmıştır. Davacı vekili her ne kadar davacının net 2.000,00 TL ücretle çalıştığını ileri sürmüş ve Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda da hesaplamaya esas ücret 2.000,00 TL kabul edilmişse de; kesinleşen hizmet tespiti davasında ücretin asgari ücret olduğunun tespit edildiği ve hükmün bu yönden davacı tarafından da temyiz edilmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda; davacının ücreti, kesinleşen hizmet tespiti dosyasında belirlendiği üzere asgari ücret olarak kabul edilmeli ve dava konusu alacaklar asgari ücret üzerinden hesaplanıp hüküm altına alınmalıdır. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir....
Somut olayda; Dairemizce ücretin tespiti yönünden yapılan ikinci bozma üzerine aldırılan ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda, dava konusu alacakların asgari ücret üzerinden hesaplandığı anlaşılmaktadır. Dairemizce, davacının ücretinin hizmet tespiti davasında belirlenen ücret esas alınarak belirlenmesi ve buna göre dava konusu alacakların hesaplanması gerektiği belirtilmiştir. Ücret tespit edilirken asgari ücretin altında kalmamak kaydıyla hesap yapılması gerektiğine yönelik açıklama, davacının ücretinin asgari ücret olarak kabul edilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen bozma gerekleri yerine getirilmemiştir. Belirtilen sebeple; davacının ücreti, hizmet tespiti davasında kabul edilen günlük ücrete göre belirlenmeli ve hüküm altına alınan alacaklar bu ücret üzerinden yeniden hesaplanmalıdır. Bozmaya uyulmasına rağmen, bozma ilamına aykırı şekilde karar verilmesi hatalı olup yeniden bozmayı gerektirmiştir....
Bilindiği üzere, işçi ve sigortalı kavramlarının tanımında hizmet sözleşmesinden hareket edilmekteyse de, 4857 sayılı İş Kanunu (4857 sayılı Kanun) ile yürürlükten kaldırılan 1475 sayılı İş Kanunu’nda ve 506 sayılı Kanun’da bu sözleşmenin tanımına ilişkin bir hükme yer verilmemiştir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 8. maddesinde, “İş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir.” tanımlaması yapılmıştır. Belirtmek gerekirse, 4857 sayılı İş Kanunu’nda “Hizmet akdi” sözcüğü terkedilmiş, yerine “İş sözleşmesi” ifadesi kullanılmıştır. Hizmet akdi, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 313. maddesinin birinci fıkrasında ise, “Hizmet akdi, bir mukaveledir ki onunla işçi, muayyen veya gayri muayyen bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibi dahi ona bir ücret vermeği taahhüt eder.” şeklinde tanımlanmıştır....