WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır. Kanun koyucu tarafından, tahsil edilmesi istenen alacak, kamusal nitelikte imtiyazlı olduğundan sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsilinin sağlanması istenmiş, bu nedenle kamu alacağına ilişkin takip kesinleştikten sonra, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılması yönünde herhangi bir hüküm öngörülmemiştir. . İtiraz etmezse borç kesinleşmiş olur....

    Esas sayılı dava dosyasında menfi tespit davasının davacı ... tarafından değil, dava dışı ......

      Ancak;Mahkemece 16.10.2019 tarihli celsede ödenmeyen çekler nedeniyle menfi tespit talebi(1.750.000-TL) için eksik harç yatırılmadığından menfi tesbit davasının işlemden kaldırılmasına, 3 ay içinde harç yatırılmazsa davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine ilişkin ara karar verilmesine ,harç da yatırılmadığı halde çeklere ilişkin menfi tespit davası yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken bir karar verilmediği anlaşılmakla ,menfi tesbit talebinin de ,hisse devir sözleşmelerinin iptali alacak davası kapsamında karara bağlandığı, bu durumun tereddüde yol açacağından açıkça istinaf sebebi olarak gösterilmese de re'sen incelenerek ; davacı ... vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılmasına , yapılan hata nedeniyle yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığından yeniden karar verilerek menfi tesbit talebi bakımından davanın açılmamış sayılmasına ,hüküm davacı ... dışındaki taraflarca istinaf edilmediğinden hükmün kesinleşen diğer...

        HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE : Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun Dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 5/A- (Ek:6/12/2018-7155/20 md.) maddesinin birinci fıkrası "(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar para olan alacak, tazminat, itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır." hükmünü düzenlemiştir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun Dava Şartı Olarak Arabuluculuk Dava şartı olarak arabuluculuk ana ve alt başlıklı 18/A- (Ek:6/12/2018-7155/23 md.) maddesinin ikinci fıkrası "(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır....

          Mahkemece yapılan yargılamaya ve toplanan delillere göre; davaya konu senetlerin hisse devri karşılığında verildiği, bir senet bedelinin ödendiğine dair davacının imzasını içeren belge ibraz edildiği ve hisse devrinin de gerçekleşmediği, diğer senet aslının da davalıda olduğununn anlaşıldığı, bu nedenle davacı tarafın senetlerin bedeli alınmadan davalıya iade edildiğini ve 20.06.2008 vadeli bononun ödenmediğini savunduğu, iddianın ispatının davacı tarafa ait olduğu, bu bağlamda davacı vekilinin yemin deliline başvurmayacaklarını yazılı olarak bildirdiği, bu durumda senetlerin hisse devri karşılığında alındığı, davacının taahhüt ettiği hisse devrini gerçekleştirmediği, davalının sunduğu ve davacı tarafından imzası inkar edilmeyen belgeye göre de senetlerden birinin bedelinin davacıya ödendiği ve senet aslının alındığı, diğer senet aslının da davalının elinde olduğu, davacı bu senedin hisse devri gerçekleşmediğinden davalıya bedeli tahsil edilmeden iade edildiğini savunduğu ancak buna ilişkin...

            Somut olayda uyuşmazlık, menfi tespit, istirdat ile tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.Dosya kapsamından tarafların 2005 yılında boşandıkları anlaşılmaktadır.Davacı, boşanma sonrsında davalı eşi ve çocukları ile birsüre biraya gelerek birlikte yaşadıklarını idda ederek bu dönem için davlı tarfından talep edilen nafaka yönünden borçlu olmadığının tespit edilmesine, ödediği nafakaının istirdatına ve bu dönmede kendi adına kayıtlı olan ancak yarı hissesini davalıya devrretini belirttiği taşınmazın tapusunun iptali ile tamamının adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Dava mal rejimi tasfiyesinden kaynaklanan bir dava olmayıp,boşanan eşler arasında nafaka alacağından kaynaklanan menfi tespit, istirdat ile tapu iptal ve tescil davasıdır. Bu durumda uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir....

              Bu sebeple itirazın iptali davası açıldıktan sonra takip konusu borçla ilgili olarak borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Zira menfi tespit davasında ileri sürebileceği borçla ilgili iddiasını itirazın iptali davasında savunma sebebi yapabilmekte ve savunmayla ilgili tüm delillerini gösterebilmektedir. Somut olaya gelindiğinde, davacı kendisi aleyhine itirazın iptali davası açılmasından sonra, itirazın iptali davasına konu faturalardan kaynaklanan cari hesaptan dolayı borçlu olmadığının tespitini ve ödediği 100.000,00 TL’nin istirdadını istediğinden, gerek menfi tespit ve gerekse istirdat talebi yönünden hukuki yararının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler ve olgular gözetilerek davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir....

                Bu durumda, takibin dayanağı olan ilamda, menfi tespit davasına konu olan çekten kaynaklanan alacak ile doğrudan istirdat davasına konu edilen çeklerden kaynaklanan alacaklar birbirinden farklı olup, anılan çeklerle ilgili olarak açılan istirdat davası sonucu verilen karar diğerinden bağımsız olarak kesinleşmeden takibe konulabilir. Bir başka deyişle, takibe konulan alacağın, menfi tesbi davasından istirdat davasına dönüşen dava sonucu hükmolunan bir alacak olmadığı anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece, şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/02/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi. ..........

                  DELİLLER ; 05/10/2023 tarihli ara karar ile 28/3/2023 tarihinde kabul edilip 05/04/2023 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan .... nolu ... ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 31. maddesindeki " 6102 sayılı Kanunun 5/A maddesinin birinci fıkrasında yer alan “paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında” ibaresi “para olan alacak, tazminat, itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında,” şeklinde değiştirilmiştir. " hüküm ele Türk Ticaret Kanununun " Dava şartı olarak arabuluculuk " başlıklı 5/A maddesinin 1. fıkrasının " Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar para olan alacak, tazminat, itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. " şeklinde değiştirilerek menfi tespit davalarından önce arabuluculuğa başvurulmasının dava şartı haline getirilmesi, aynı Kanununun 43. maddesine göre bu değişikliğin 01/09/2023 tarihinde...

                    Şti'nin 12.09.2006 tarih ve 1 no'lu ortaklar kurulu kararı ile hisse devrine, 14.09.2006 tarih, 2 no'lu kararı ile de sermaye artışına karar verildiğini ancak, gerek hisse devrinin gerekse de sermaye artırımının pay defterine işlenmediğini, yapılan devir ve sermaye artırımı işleminin geçersiz olduğunu ileri sürerek, hisse deviri ile sermaye artırım işleminin iptalini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında davadaki talebinin tarafına yapılan hisse devrinin yasa ve ana sözleşmede yazılı nisapla ortaklar kurulunda kabul edilip, pay defterine kaydının yapılıp yapılmadığının tespiti ile hisse devrinin geçerli olmadığına karar verilmesi olduğunu beyan etmiştir. Davalı A.. E.. vekili ile davalı M.. E.., davanın reddini istemiştir. Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir....

                      UYAP Entegrasyonu