Bu nedenle, mirasçı, mirasbırakanın taraf bulunduğu bir senede karşı ileri sürdüğü iddiayı tanıkla ispat edemez. Ancak senet ile ispat edebilir. Senetle ispatı gereken hususlarda karşı tarafın açık muvafakati halinde tanık dinlenebilir. Somut olayda davacı ile tarafların murisleri babaları arasında yapılan tarla satışı senede bağlanmıştır. Söz konusu senette, 10 dekar taşınmazın muris tarafından davacıya satıldığı ve parasının alındığı belirtilmiştir. Davalılar ise senette bahsi geçen taşınmaz yerine davacının eşine başka bir taşınmaz verildiğini beyan etmişlerdir. Bu durumda ispat yükü davacıya söz konusu taşınmaz yerine başka bir taşınmaz verildiğini iddia eden davalılara düşmektedir. Davalılar bu iddialarını da senede karşı senetle ispat kuralı gereği yazılı delil ile ispat etmelidirler....
Her ne kadar davacı tarafça takip konusu borcu haciz ve icra tehdidi altında ödendiği ileri sürülerek istirdat davası açılmış ise de davalının sunmuş olduğu cevap dilekçesinde davacının henüz takip konusu borcu ödemediğini bildirdiği ayrıca icra dairesine yazılan yazı cevabında davacı borçlunun icra dosyasının borcunun ödenmesine ilişkin herhangi bir ödeme kaydı bulunmadığını bildirmiştir. Açılan menfi tespit davası, takip konusu borcun davacı borçlu tarafından ödenmesi halinde kendiliğinden istirdat davasına dönüşeceği yerleşik yargıtay uygulamasından anlaşılmakla ise de istirdat davasının kendiliğinden menfi tespit davasına dönüşmeyeceği açıktır....
Bunun için, takip devam ederken alacaklıya karşı menfi tespit davası açabileceği gibi, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise, ödemiş olduğu paranın kendisine verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir (Kuru, B.; İcra ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 233). HMK'nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Menfi tespit davası sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulması gerekir. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir....
Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür. Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu hâlde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Pekcanıtez, H./ Atalay, O./ Sungurtekin Özkan, M./ Özekes, M.: İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164). Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır....
Önümüzdeki davada da, davacı senet altındaki imzayı kabul ettiğine göre hukuki ilişki senede bağlanmış demektir. Bu senede karşı her türlü iddianın ispatının yazılı belge ile davacı tarafından yapılması gerekir. Davamızda ispat yükü kendisine düşen davacı senede karşı iddialarını yazılı belge ile ispat etmediğinden menfi tespit davasının reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabul edilmesi doğru değildir. O halde, davalı tarafın karar düzeltme talebinin kabulü ile kararın bozulması düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum. 17/04/2013...
Bu nedenle ------çekin, takibe konulmadan ödendiği ileri sürülen 45.000-TL'lik kısmının ödemenin istirdat davasına konu edilmesi mümkün değildir.KAldı ki ödemenin yapıldığı da ispatlanamamıştır------- çekin, takibe konulan kısmının, verilen kesin süreye rağmen davacı tarafça ödendiği ispatlanamadığından, bu çek yönünden de menfi tespit davası istirdat davasına dönüşmemiştir.Açıklanan nedenlerle, menfi tespit davasının kabulü ile; davaya konu -------no'lu 3 adet çekten dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Davalı yasal süresinde sunduğu cevap dilekçesi ile anılan sözleşmeyi doğrulamış ve fakat bu harici satıştan sonra davacının kendisinden devraldığı payı hapse girmesi nedeniyle mahkeme masraflarını karşılamak için satışa çıkarıp kendi kardeşi olan Haydar Teber'e yine haricen sattığını ileri sürmüştür. Bu duruma göre davacı davaya konu taşınmaz payını haricen satın aldığını ve bedelini ödediğini davalı yanın da kabulünde olan 09.09.2008 tarihli sözleşme ile kanıtlamıştır. Bu durumda anılan sözleşmenin hükümsüz kaldığını (davacıya haricen sattığı payın davacı tarafından kardeşi Haydar Teber'e satıp taşınmazla ilgisini kestiğini) kanıt yükü davalıda olup davalı bu iddiasını ancak kesin delillerle (senede karşı senetle ıspat zorunluluğu) kanıtlayabilir. Davalı yazılı kanıt sunmamış, tanık deliline dayanmış ise de mevcut savunmanın niteliğine ve dava değerine ve senede karşı senetle ıspat zorunluluğuna nazaran davalının savunması tanık delili ile kanıtlanamaz....
Davanın İİK.72.maddesine dayalı menfi tespit ve istirdat davası olduğu, İİK.72.maddesinde; "Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir...." şeklinde, 6102 sayılı TTK.778/1-a maddesi yollaması ile TTK'nun 687.maddesinde; "Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def'ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun. (2) Alacağın temliki yoluyla yapılan devirlere ilişkin hükümler saklıdır." şeklinde, 6102 sayılı TTK'nun 825.maddesinde; "(1) Borçlu, emre yazılı bir senetten doğan alacağa karşı ancak senedin geçersizliğine ilişkin veya senet metninden anlaşılan def'ilerle alacaklı kim ise ona karşı, şahsen haiz bulunduğu def'ileri ileri sürebilir.(2) Borçlu ile önceki hamillerden biri veya senedi düzenleyen kişi arasında doğrudan doğruya...
Davanın İİK.72.maddesine dayalı menfi tespit ve istirdat davası olduğu, İİK.72.maddesinde; "Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir...." şeklinde, 6102 sayılı TTK.778/1-a maddesi yollaması ile TTK'nun 687.maddesinde; "Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def'ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun. (2) Alacağın temliki yoluyla yapılan devirlere ilişkin hükümler saklıdır." şeklinde, 6102 sayılı TTK'nun 825.maddesinde; "(1) Borçlu, emre yazılı bir senetten doğan alacağa karşı ancak senedin geçersizliğine ilişkin veya senet metninden anlaşılan def'ilerle alacaklı kim ise ona karşı, şahsen haiz bulunduğu def'ileri ileri sürebilir.(2) Borçlu ile önceki hamillerden biri veya senedi düzenleyen kişi arasında doğrudan doğruya...
İcra Müdürlüğü 2016/11385 sayılı dosya, 11/07/2018 tarihli 1261/1 parsel daire satışı başlıklı belge, çek fotokopisi, bilirkişi incelemesi, ATK raporu, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı KANITLARIN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME : Dava, İİK 72. Maddesine göre icra takibinden sonra açılan menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.Taraflara usulune uygun davetiye tebliğ edilerek taraf teşkili sağlanmıştır....