Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki menfi tespit- istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Davacı vekili, müvekkilinin davalıdan harici alım- satım sözleşmesi ile aldığı ticari aracın bedeline karşılık 6.000.000.000 TL ödeme yapmasına rağmen aracın devrinin yapılmadığı ve muvazaalı olarak yapılan icra takibi sonucu müvekkilinden alındığını, araç bedeline mahsuben iki adet senetlerin karşılıksız kaldığını iddia ederek senetlerden dolayı borçlu olmadıklarının tespiti ile iptallerine ve 6.000.00 YTL paranın 12.08.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir....

    DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, 2004 sayılı İ.İ.K'nın 72. maddesine dayalı menfi tespit ve istirdat istemine yöneliktir....

    Aynı Kanunun 763. maddesi uyarınca bu gibi malların mülkiyetinin devri zilyetliğin karşı tarafa teslimi ile gerçekleşir. Tapusuz taşınmazın satışı resmi şekle bağlı olmadığından adi yazılı senetle satışı mümkündür....

    Menfi tespit davalarında kural olarak ispat yükü alacaklıya ait ise de alacak ilişkisi kambiyo senedinden kaynaklanıyorsa senede karşı senetle ispat kuralı gereği tekrar borçlu tarafa geçmektedir. Ne var ki lehtar senetteki ihdas nedenini değiştirir şekilde talilde bulunursa ispat yükünü üzerine alır. Somut olayda davaya konu bono üzerinde düzenleme nedeni teminat olarak gösterilmiş olup davalı taraf savunmasında söz konusu bononun taraflar arasında araç alım satımından kaynaklanan borcun ödenmesi amacıyla düzenlendiğini ileri sürdüğüne göre işbu savunma senedin düzenlenme nedeninin talili niteliğinde olup ispat yükü davalıya aittir. O halde mahkemece ispat yükünün tayininde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir....

      Bunun için, takip devam ederken alacaklıya karşı menfi tespit davası açabileceği gibi, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise, ödemiş olduğu paranın kendisine verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir (Kuru, B.; İcra ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 233). HMK'nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Menfi tespit davası sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulması gerekir. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir....

      Her ne kadar davacı tarafça takip konusu borcu haciz ve icra tehdidi altında ödendiği ileri sürülerek istirdat davası açılmış ise de davalının sunmuş olduğu cevap dilekçesinde davacının henüz takip konusu borcu ödemediğini bildirdiği ayrıca icra dairesine yazılan yazı cevabında davacı borçlunun icra dosyasının borcunun ödenmesine ilişkin herhangi bir ödeme kaydı bulunmadığını bildirmiştir. Açılan menfi tespit davası, takip konusu borcun davacı borçlu tarafından ödenmesi halinde kendiliğinden istirdat davasına dönüşeceği yerleşik yargıtay uygulamasından anlaşılmakla ise de istirdat davasının kendiliğinden menfi tespit davasına dönüşmeyeceği açıktır....

        Önümüzdeki davada da, davacı senet altındaki imzayı kabul ettiğine göre hukuki ilişki senede bağlanmış demektir. Bu senede karşı her türlü iddianın ispatının yazılı belge ile davacı tarafından yapılması gerekir. Davamızda ispat yükü kendisine düşen davacı senede karşı iddialarını yazılı belge ile ispat etmediğinden menfi tespit davasının reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabul edilmesi doğru değildir. O halde, davalı tarafın karar düzeltme talebinin kabulü ile kararın bozulması düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum. 17/04/2013...

          Bu nedenle ------çekin, takibe konulmadan ödendiği ileri sürülen 45.000-TL'lik kısmının ödemenin istirdat davasına konu edilmesi mümkün değildir.KAldı ki ödemenin yapıldığı da ispatlanamamıştır------- çekin, takibe konulan kısmının, verilen kesin süreye rağmen davacı tarafça ödendiği ispatlanamadığından, bu çek yönünden de menfi tespit davası istirdat davasına dönüşmemiştir.Açıklanan nedenlerle, menfi tespit davasının kabulü ile; davaya konu -------no'lu 3 adet çekten dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

            Davanın İİK.72.maddesine dayalı menfi tespit ve istirdat davası olduğu, İİK.72.maddesinde; "Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir...." şeklinde, 6102 sayılı TTK.778/1-a maddesi yollaması ile TTK'nun 687.maddesinde; "Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def'ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun. (2) Alacağın temliki yoluyla yapılan devirlere ilişkin hükümler saklıdır." şeklinde, 6102 sayılı TTK'nun 825.maddesinde; "(1) Borçlu, emre yazılı bir senetten doğan alacağa karşı ancak senedin geçersizliğine ilişkin veya senet metninden anlaşılan def'ilerle alacaklı kim ise ona karşı, şahsen haiz bulunduğu def'ileri ileri sürebilir.(2) Borçlu ile önceki hamillerden biri veya senedi düzenleyen kişi arasında doğrudan doğruya...

              Davanın İİK.72.maddesine dayalı menfi tespit ve istirdat davası olduğu, İİK.72.maddesinde; "Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir...." şeklinde, 6102 sayılı TTK.778/1-a maddesi yollaması ile TTK'nun 687.maddesinde; "Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def'ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun. (2) Alacağın temliki yoluyla yapılan devirlere ilişkin hükümler saklıdır." şeklinde, 6102 sayılı TTK'nun 825.maddesinde; "(1) Borçlu, emre yazılı bir senetten doğan alacağa karşı ancak senedin geçersizliğine ilişkin veya senet metninden anlaşılan def'ilerle alacaklı kim ise ona karşı, şahsen haiz bulunduğu def'ileri ileri sürebilir.(2) Borçlu ile önceki hamillerden biri veya senedi düzenleyen kişi arasında doğrudan doğruya...

                UYAP Entegrasyonu