Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Temyiz ve dava dosyasının incelenmesinden; 14.2.1985 ve izleyen günlerde meydana gelen heyelan sonucu davacının müşterek konutunun ağır hasar gördüğünün jeolojik etüt raporu ile belirlenmesi üzerine davacıdan alınan talep ve taahhütnamelerin, 7269-1051 sayılı Kanunun 29 ve 30.maddeleri ile bu maddeler gereğince çıkarılan afet sebebiyle hak sahibi olanların tesbiti hakkındaki yönetmelik esaslarına göre kurulan hak sahipliği komisyonunca incelenerek, bu komisyonun Bakanlıkça da onanarak kesinleşen kararı ile davacının ikinci bir sağlam konutunun olması nedeniyle hak sahibi sayılmadığına karar verildiği, davacının Valiliğe başvurarak hasara uğrayan evinin yapımı için kredi verilmesini istediği, davacının bu isteğinin davaya konu edilen işlemle, konutunun ağır hasar görmesine rağmen heyelan sahası dışında ikinci bir sağlam konutunun bulunması nedeniyle komisyon raporu ile hak sahibi kabul edilmediğinden herhangi bir yardımın yapılmasının söz konusu olmadığı belirtilerek reddedildiği, bu işlemin...

    Davalı, tahsisen tescil işleminin dayanağı olan hak sahipliği belgesinin halen geçerliliğini sürdürdüğünü belirtip davanın reddini savunmuştur. Davalının hak sahipliğinin iptal edilmesine ilişkin İskan Komisyon Kararının İdare Mahkemesince iptaline karar verildiği, tescilin dayanağının halen ayakta olduğu gerekçesiyle davanın reddine ilşkin olarak verilen yerel mahkeme kararına karşı Hazine tarafından yapılan itinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince yerinde görülerek, hak sahipliği belgesinin iptaline ilişkin komisyon kararının Bölge İdare Mahkemesi 2. Dava Dairesinin kararı ile hukuken geçerliliğini koruduğunun saptandığı gerekçesiyle yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmiştir....

      Belediyesi Hak sahipliği formunun onaylı bir sureti davalı idare TOKİ Başkanlığı'ndan getirtildikten, Sonra, birlikte gönderilmek üzere dosyanın mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 08.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        Eldeki davada davalı ...’ın taraf sıfatının bulunup bulunmadığı, kanundaki “hak sahipliği” kavramının şerh edilmesiyle açıklığa kavuşturulabilir. 6831 sayılı Kanunun 11. maddesinin ikinci fıkrasında, “hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler tarafından açılacak sınırlamaya itiraz davalarında hasım Orman Genel Müdürlüğü; 2. maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine karşı açılacak itiraz davalarında ise hasım Hazine ve Orman Genel Müdürlüğüdür.” denilmektedir. Bu maddedeki “hak sahipliği” kavramı yerleşmiş Yargıtay uygulaması ile, tapulu taşınmazlarda tapu sahipliği, tapusuz yerlerde ise 3402 sayılı Kanunun 17. maddesinde öngörülen 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği bulunan gerçek ve tüzel kişiler olarak kabul edilmiştir. Başka bir ifade ile, bir taşınmaz üzerinde lehine kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği koşulları gerçekleşmiş olan kişiler tarafından sınırlamaya itiraz davalarının açılabileceğidir....

          Beldesinde bulunan 1621 ve 1622 parsel sayılı taşınmazların yörede 3402 sayılı Kanunun Ek 4. maddesi uyarınca yapılan çalışmalara konu edilmediğini, oysa, taşınmazların kadastro mahkemesinin 1996/15-1998/148 sayılı kararı ile 2/B kapsamında olduğunun belirlendiğini ve dava konusu taşınmazların davacıların kullanımında olduğunu belirterek; 1621 ve 1622 parsel sayılı taşınmazların 2/B hak sahipliği tespitine dair bu çalışmaya alınmamasına dair 28.03.2012 tarihli işlemin yok sayılarak; 1621 sayılı parselin ...'in; 1622 sayılı parselin ise 2000 m2'sinin ...; 1500 m2'sinin ...; kalan 6539 m2'sinin ise ... adına fiili kullanıcı ve zilyet olarak tespiti ile tapu sicilinin beyanlar hanesine bu şekilde kaydedilmesini talep ve dava etmiştir. Müdahil ... vekili; 1621 sayılı parselin ... kullanımında olduğunu belirterek davaya müdahil olmuştur....

            Yaşamını yitiren sigortalının eş, çocuk, anne, babasına ölüm sigortasından aylık tahsisi yapılabilmesi için öncelikle hak sahipliği sıfatının kazanılması gerekmekte, bunun için hak sahiplerine ilişkin aylık bağlama koşullarının sağlanıp sağlanmadığına bakılmakta, başka anlatımla bu koşulları tümüyle yerine getiren kişi hak sahipliği sıfatını kazanmakta, anılan sıfata sahip kişilere, sigortalıya ait tahsis şartları da gerçekleşmişse aylık bağlanabilmektedir. Şu durumda yukarıda sıralanan maddeler ve sosyal güvenlik hukuku ilkeleri dikkate alındığında yasal mevzuat ve aylık bağlama koşulları kendi içerisinde ayrıştırılmalı, sigortalıya ait şartlar sigortalının ölüm günü itibarıyla yürürlükte olan yasal mevzuat kapsamında değerlendirilmeli, hak sahiplerine ilişkin koşullar ise hak sahipliği sıfatının kazanıldığı tarihte yürürlükte olan yasal düzenlemeler çerçevesinde irdelemeye tabi tutulmalıdır....

              O halde, yukarıda belirtilen bozma kararında, dava konusu taşınmazın zilyetlikle kazanılamayacak yerlerden olduğu ve davacının taşınmazın bulunduğu köy nüfusuna kayıtlı olmadığından 2924 sayılı Kanun uyarınca hak sahipliği şartlarının gerçekleşmediği belirtildiğine göre, mahkemenin 01.06.2004 tarih 2003/371-325 sayılı kararının 2. fıkrasındaki davalı gerçek kişilerin zilyetlik şerhlerine ilişkin verilen kararın da bozma kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, mahkemece, bozma kararına uyulduğu, yeniden tayin edilen duruşma gün ve saati ile verilen gerekçeli kararın davalı gerçek kişilere tebliğ edildiği nazara alındığında, zilyetlik şerhlerinin kaldırılmasına ilişkin verilen kararın bozma kapsamında kaldığının kabul edildiği anlaşılmaktadır....

                UYUŞMAZLIK: Dava, gerçek hak sahipliğinin tespiti ve davacı eylemlerinin davalıya ait marka hakkını ihlâl etmediğinin tespiti istemlerine yöneliktir....

                  UYUŞMAZLIK: Dava, gerçek hak sahipliğinin tespiti ve davacı eylemlerinin davalıya ait marka hakkını ihlâl etmediğinin tespiti istemlerine yöneliktir....

                    Asliye Hukuk ve ... Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, 3402 sayılı Kanunun Ek 4. maddesi kapsamında yapılan zilyetlik tespitinin iptali istemine ilişkindir. ... Asliye Hukuk Mahkemesince, aynî hak doğurmayan zilyetliğin tespiti talebi ile ilgili davanın zilyetlik koşullarının oluşup oluşmadığının tespitine ilişkin olup sulh hukuk mahkemesinin görev alanında kaldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. ... Sulh Hukuk Mahkemesi ise davanın zilyetlik tespitine itiraza ilişkin olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur....

                      UYAP Entegrasyonu