Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu bağlamda ilk derece mahkemesince 11/04/2018 tarihli celsede davalı borçlu kefil T4'nın kefalet sorumluluğunun hangi genel kredi sözleşmesinden doğduğunu bildirmesi için davacı bankaya süre verilmiş olup davacı banka vekili 20/04/2018 tarihli dilekçesinde; dava dışı şirket ile imzalanan 30/03/2004, 17/11/2008 ve 10/04/2013 tarihli üç adet genel kredi sözleşmesinden davalının şirkete kullandırılan tüm kredilerden sorumlu olduğu bildirilmiştir. Davalı kefilin sorumluluğunun, takip ve dava konusu kredi alacağının davalı-kefilin imzasının bulunduğu genel kredi sözleşmesinden doğduğunu tevsik eden belge olmaksızın davacı banka vekilinin salt bu soyut beyanı dikkate alınarak karar verilmesi mümkün değildir....

Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağı bulunduğunu, davalının icra takibine itirazının haksız olduğunu iddia etmiş, davalı yan ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda bankacı bilirkişiden alınan rapor hükme esas alınmak suretiyle yukarıda özetlenen kararda belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında icra takip dayanağı genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan kredi borcunun ödenmediği iddiası ile davacı banka tarafından davalı aleyhine icra takibi başlatıldığı, davalının yasal süre içerisinde icra takibine konu borca itiraz ettiği hususunda herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, takip tarihi itibarıyla davacı bankanın genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının bulunup bulunmadığı, alacak var ise miktarı ve bu alacağın davalıdan talep edilip edilemeyeceği, davalının icra takibine itirazının haklı olup olmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır....

    vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; dosyada 13.9.1995 tarihli ve 26.6.2006 tarihli olmak üzere 2 adet genel kredi sözleşmesi bulunmaktadır. 26.6.2006 tarihli genel kredi sözleşmesinde davalı ... ’ün kefaleti bulunmamakta olup, bu durumda takip ve dava konusu borcun 26.2.2006 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklanması hâlinde bu davalı bakımından davanın reddi gerekir. Borcun 13.9.1995 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığının tespit edilmesi hâlinde davalı ... ’ün bu genel kredi sözleşmesine ilişkin 12.8.1998 tarihli 75.000. TL’lik limit artırımında kefalet imzası görünmektedir. Ayrıca diğer limit artırımları da mevcut ise de kefalet limitinin tespiti sırasında en son kefalet limitinin esas alınması gerekli olup, artırılan her bir kefalet limitinin toplanarak kefalet limitinin bu toplam üzerinden tayini isabetsizdir....

      e kullandırılan kredinin dayanağı 25.000,00 TL Genel kredi sözleşmesi olup, davalının bu sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığı, dava dışı asıl borçlu ile banka arasında yapılan yapılandırma taahhütnamelerinde, taahhütnamenin Genel Kredi Sözleşmesinin ayrılmaz bir parçası olduğunun belirtildiği, kredinin yapılandırılması ve davalının yapılandırma taahhütnamesinde imzasının bulunmamasının davalının Genel Kredi Sözleşmesindeki kefalet sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalının Kemalpaşa İcra Müdürlüğü'nün 2010/2416 Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın 27.892,21TL asıl alacak ve işlemiş faizi yönünden iptali ile bu bedel üzerinden takibin devamına, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir....

        "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi K A R A R Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan ihtiyati tedbir istemine ilişkindir. 9.2.2011 gün ve 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılmasına Dair Kanunun 8.maddesi ile 2797 sayılı Yargıtay Yasasının 14.maddesinde yapılan değişiklik uyarınca; Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 24.01.2014 günlü ve 2014/1 sayılı kararı uyarınca Banka ve finans kuruluşlarından kullandırılan genel veya ticari kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacak davaları sonunda verilen hüküm ve kararların,temyizen incelenme görevi 11. Hukuk Dairesinindir. SONUÇ: Dosyanın görevli Yargıtay Yüksek 11. Hukuk Dairesi Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 10.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....

          Davalı vekilinin takip talebindeki kredi numaralarının risk numarası olduğunu beyan etmesi, bilirkişi tarafından da GKS de ayrı bir sözleşme yapmadan bu kredi üzerinden kredili bankomat kredisi ve kredi kartı kullandırılabileceğini belirtmiş olmasına, dosyadaki sözleşme örneğinden de bu hususun açıkça belli olmasına göre davalının GKS dışında ayrı bir sözleşme yapılması gerektiğine ilişkin savunmasına itibar edilmemiştir. Uyuşmazlık Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Genel Kredi Sözleşmesi çerçeve niteliğinde bir sözleşme olup, davacı bankanın bu sözleşmeye dayanarak farklı türde krediler açması mümkündür. Kural olarak banka ile imzalanan genel kredi sözleşmelerinde sözleşmenin çerçeve sözleşmesi olması nedeniyle birinci kredi kullandırılıp bunun ödenmesinden sonra aynı sözleşmeye dayalı olarak ikinci kredinin kullandırılması durumlarında bu sözleşmeyi müteselsil kefil olarak imzalayanların kefaletleri ikinci kullandırılan kredi için de devam eder....

          Somut olayda, davanın dayanağı icra takibinde alacak kalemleri ayrı ayrı belirtilmediği gibi, yerel mahkeme hükmünde de asıl alacak, işlemiş faiz ve gider vergisi kalemleri ayrı ayrı belirtilmeden ve BK’nun 104/son’a aykırılık teşkil edecek şekilde itirazın iptaline karar verilmesi doğru olmadığı gibi Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklanan alacak likit bulunduğundan İİK’nun 67/2.maddesi uyarınca davacı yararına icra inkar tazminatına hükmolunmasını gerekirken bu istemin reddi de isabetsizdir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, 28.04.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....

            Somut olaya gelince; davacı banka ile davalı ... arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalı ...'ın sözleşmenin aynı limitle müteselsil kefili olduğu, genel kredi sözleşmesinden ve çek karnelerinden kaynaklanan borcun ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiği, kat ihtarına rağmen borcun ödenmemesi üzerine alacağın tahsiline yönelik olarak icra takibi başlatıldığı, davalıların takibe itirazları üzerine takibin durdurulduğu ve itirazın iptaline yönelik işbu dava açılmıştır. Dosya kapsamına uygun, gerekçeli, denetim ve hüküm kurmaya elverişli bankacı bilirkişinin raporunda da belirtildiği üzere, davacı banka ile davalı ... arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalı ...'ın sözleşmenin aynı limitle müteselsil kefili olduğu, genel kredi sözleşmesinden ve çek karnelerinden kaynaklanan borcun ödenmemesi üzerine Ankara 54....

              Dairesinin 25/09/2014 gün ve E...., K.... sayılı ilamı ile uyuşmazlığın genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığı ve Tüketici Mahkemesinin görevli olmadığı gerekçesiyle bozulması sonucunda genel mahkeme sıfatıyla yapılan yargılama neticesinde, davacı ile davlı banka arasında genel kredi sözleşmesi ve ticari kart sözleşmesi imzalandığı, kredi kullandırımı esnasında davacıdan kesilecek masraf kalemlerinin ayrıca ve net bir rakam olarak belirlenmediği, dosya masrafı adı altında alınan bedellerin genel işlem koşulu niteliğinde olduğu, genel işlem koşullarının açık ve anlaşılır olmaması halinde ilke olarak ekonomik açıdan güçsüz olan taraf açısından haksız şart olarak kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle asıl olacak yönünden davanın kabulüne, davalının temerrüte düşürüldüğü ispat edilmediğinden işlemiş faiz isteminin reddine ve alacak likit olduğundan asıl alacağın %20'si oranında icra inkar tazminatına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

                Mahkemece, uyuşmazlığın genel kredi sözleşmesinden (işyeri kredisi) kaynaklandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir. 1- Davacı, davalı bankadan kullandığı kredi nedeniyle kendisinden tahsil edilen haksız kesintilerin iadesi talebiyle eldeki davayı açmıştır. Davacının kullanmış olduğu krediye ilişkin sözleşmenin incelenmesinden uyuşmazlığın, 12.8.2009 tarihli 60.000,00 TL’lik genel kredi (işyeri kredisi) sözleşmesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Başka bir anlatımla, taraflar arasındaki uyuşmazlık, 4077 sayılı Yasanın kapsamı dışında olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi değil, Genel Mahkemeler görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz....

                  UYAP Entegrasyonu