İstinaf talebinde bulunan davalı banka tarafından, davacı Duran Yalçın'ın banka ile imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi'nde kefil olduğunu, kredi sözleşmesinin devamlılık ve bütünlük arzettiğini, ikinci kredi sözleşmesinin kredi limitini artırmak ve ilk kredi sözleşmesine yeni teminatlar katabilmek amacıyla tanzim edildiğini, sözleşmeler arasında bağlantılar bulunduğu ileri sürülerek kararın kaldırılması talep edilmiş ise de; Mahkemece taraf delillerinin usulüne uygun olarak toplandığı, değerlendirilerek tartışıldığı, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli ve denetime açık olduğu, davacının dava dışı Erdal Yalçın ile davalı banka arasında imzalanan 22/01/2011 tarihli Genel Kredi sözleşmesine kefil olduğu, davalı banka tarafından, bu sözleşmeye istinaden kullandırılan kredilerin ödenerek borçların kapandığı, davalı banka ile dava dışı Erdal Yalçın arasında 09/12/2016 tarihli ikinci bir Genel Kredi Sözleşmesi'nin düzenlendiği ve bu kredi sözleşmesinde davalının kefil sıfatıyla imzasının...
Dava genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Dairemiz’in 05.05.2016 tarihli bozma ilamında da belirtildiği üzere genel kredi sözleşmesi ticari nitelikte olup sözleşmedeki kefalet de müteselsil kefalet hükmündedir. Sözleşme tarihi itibariyle sözleşme hükümleri 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir. Bu nedenle 6098 sayılı TBK.’nun 583. madde hükmü bu dava konusu sözleşmede uygulanamaz. Genel kredi sözleşmesinin 1. maddesinde de kredi limiti 20.000,00 TL olarak belirtilmiş olup, bu limit davalı müteselsil kefilin sorumlu olduğu limit olarak kabul edilmelidir. Kaldı ki davalı kefilin 31.03.2009 tarihli kredi toplam ödeme plânında imzası olup kefaleti de kabul etmiş bulunmaktadır....
ne 05/01/2011 tarihli genel kredi sözleşmesi gereği kredi kullandırıldığını, iş bu kredinin kullandırılması sırasında müvekkilinin de müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığını, müvekkili tarafından kredi müşterisi şirketin ortaklığından ayrılmasını müteakip 29/03/2013 tarihli dilekçe ile 05/01/2011 tarihli genel kredi sözleşmesiyle kendisini borç altına sokabilecek her türlü yükümlülüğün sonlandırılması için davalı bankaya başvuruda bulunduğunu ancak davalı banka tarafından olumlu ya da olumsuz herhangi bir bildirimde bulunulmadığını, bunun üzerine müvekkili tarafından genel kredi sözleşmesinin bir suretinin verilmesini bankadan talep ettiğini, ancak kefalet tutarı kısmı boş olduğu halde imzalanan genel kredi sözleşmesinin, kendisine verilen suretinde davalı banka yetkililerince hukuka aykırı olarak 875.000,00.TL olarak doldurulduğunun tespit edildiğini, tespit edilen bu durumun düzeltilmesi için ihtarname çekildiğini, ancak davalı banka tarafından yapılan işlemlerin...
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi K A R A R Davacı ile davalı arasında genel kredi sözleşmesi ve bu sözleşmeye bağlı olarak işletme kart taahhütnamesi imzalanmıştır. Dava, ticari kredi sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlık istemine ilişkindir. 9.2.2011 gün ve 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılmasına Dair Kanunun 8.maddesi ile 2797 sayılı Yargıtay Yasasının 14.maddesinde yapılan değişiklik uyarınca; Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 21.01.2013 günlü ve 2013/1 sayılı kararı uyarınca Banka ve finans kuruluşlarından kullandırılan genel veya ticari kredi sözleşmelerinden kaynaklanan itirazın iptali ve menfi tespit davaları sonunda verilen hüküm ve kararların, temyizen incelenme görevi 19.Hukuk Dairesinindir. SONUÇ: Dosyanın görevli Yargıtay Yüksek 19.Hukuk Dairesi Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 28.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, dava konusu takip dosyasında takip sebebinin 08/11/2016 tarihli sözleşme olarak gösterildiği, takip sebebiyle bağlılık ilkesi gereği ihtilafın davacının davalı bankaya bu sözleşme itibariyle borçlu olup olmadığının tespiti noktasında toplandığı, davacının sadece 20/11/2015 yılına ait genel kredi sözleşmesinde müteselsil kefil sıfatı ile imzasının bulunduğu, 08/11/2016 yılına ait genel kredi sözleşmesinde imzasının bulunmadığı, hesap kat ihtarında isminin geçmediği, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda 20/11/2015 yılına ait kredi sözleşmesine ait kredinin kapanmış olduğunun tespit edildiği, takip borcununda 08/11/2016 yılına ait kredi sözleşmesinden kaynaklandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur....
Mahkemece toplanan delillere göre; davacının kredi sözleşmelerini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, davacının şirketteki hissesini devrederek şirketle organik bağını sona erdirmiş olmasının şahsi kefaletinin hüküm ve sonuçları yönünden öneminin bulunmadığı, kefalet limiti dahilinde davacının kefaletinin devam ettiği, dava tarihi itibariyle davalı bankaya borçlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacının, menfi tespit davasına konu olan 26/02/2008 tarihli genel kredi sözleşmesinde kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, ancak dava dışı asıl borçlu şirketle davalı banka arasında akdedilen ve davalının imzasını içermeyen 26.2.2008 tarihli sözleşmeden sonra düzenlenmiş olan başka genel kredi sözleşmelerinin de bulunduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır....
Karar sayılı ilamında "davaya konu bononun tanzim tarihi ile kredi sözleşmesinin tanzim tarihinin aynı olması, davanın tarafları arasında önceye dayalı başkaca bir ilişkinin bulunmayışı gözönüne alındığında, davaya konu edilen bononun kredinin teminatı niteliğinde olduğu.." görüşü benimsenmiş, Yargıtay 19.Hukuk Dairesi'nin 2018/1381 Esas, 2020/879 Karar sayılı ilamında ise; "genel kredi sözleşmesinin tutarı ve tarihi ile senedin tutarı ve düzenleme tarihinin bonodaki lehtarın genel kredi sözleşmesinin düzenleyen ... A.Ş. olması ve genel kredi sözleşmesini imzalayan banka ve kefillerin aynı oluşları gözetildiğinde, davalı bankanın dava ve takibe konu bonoyu senet üzerinde yazılan tutarın altında bir bedelle tahsil amacıyla takibe koyduğu gözetildiğinde bononun genel kredi sözleşmesi ile kullandırılan kredinin teminatı olduğu sonucuna varıldığı" kabul edilmiştir....
ın kullanmış olduğu tüm kredi sözleşmeleri ve bu kredilerin geri ödemelerinin yapılıp yapılmadığının tespit edilmesi gerektiğini, müvekkili hakkında yasal takibe başlanmadan açılan menfi tespit davasının açılacak icra takibini tek başına durdurmaya yeterli olmaması nedeniyle, iddia edlne borç miktarının % 15'i tutarında teminat ile ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Müvekkili banka ile ... ... arasında Genel Kredi Sözleşmesi akdedildiğini, davacı ...'ın Genel Kredi Sözleşmesinin kefili olduğunu, dava dışı ...'a Genel Kredi Sözleşmesine istinaden kredi kullandırıldığını, ödenmemiş kredi borçları nedeniyle ...'...
Davalı vekili cevabında, takip ve dava konusu Genel Kredi Taahhütnamesi altındaki imzanın müvekkiline ait olmadığını savunarak davanın reddi ile lehlerine tazminata hükmolunmasını istemiştir. Birleştirilen davada davalı ... vekili, takibe konu kredi sözleşmesindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını iddia ederek borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Davalı vekili cevabında, takip ve dava konusu Genel Kredi Taahhütnamesi altındaki imzanın müvekkiline ait olmadığını savunarak davanın reddi ile lehlerine tazminata hükmolunmasını istemiştir. Birleştirilen davada davalı ... vekili, takibe konu kredi sözleşmesindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını iddia ederek borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....