Arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalı ...'...
Genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan dava konusu alacak, 6098 sayılı TBK'nın 146. maddesi uyarınca 10 yıllık genel zamanaşımı süresine tabi olduğundan, davalı vekilinin zamanaşımı defi yerinde değildir. Dava konusu genel kredi sözleşmesi 6098 sayılı TBK'nın yürürlük tarihinden sonra imzalanmış olmakla, genel işlem koşulu denetimine tabidir. Somut olayda sözleşmenin imzası öncesinde 27.05.2014 tarihli el yazılı ve asıl borçlu imzasını içeren belgeye göre sözleşme öncesinde bilgilendirme yapılarak sözleşme içeriğini öğrenme imkanı sağlandığı, davalı kefilin de sözleşmenin kefalete ilişkin hükümlerini okuyarak bilgilendirildiğini, yükümlülüklerini anlayarak müzakere etmek suretiyle kabul ettiğini imzasıyla teyit ettiği anlaşılmakla, davalı kefilin sözleşme ve içeriğindeki genel işlem koşulu niteliğinde bulunan hükümler bakımından yeterince bilgilendirildiği anlaşılmaktadır.Aksi yöndeki davalı vekilinin sözleşmenin geçersizliğine dair istinaf nedeni yerinde görülmemiştir....
Dosya kapsamında 14.02.2013 tarihli 500.000 TL ve 13.07.2015 tarihli 750.000 TL limitli iki adet genel kredi sözleşmesi bulunmaktadır. Buna göre, bankanın İkitelli Şubesi ile davalı borçlu şirket arasında akdedilen 13.07.2015 tarihli, 750.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesini aynı limit dahilinde davalı ... kefil olarak imzalamıştır. Bu kez davacı bankanın Kazasker Şubesi ile davalı borçlu şirket arasında 14.02.2013 tarihli 500.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinde ise aynı limit dahilinde ..., ... ve ...’ın müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla yer aldıkları görülmüştür. Nitekim eldeki istinafa konu dava dosyasında da davacı ..., bahsi geçen 14.02.2013 tarihli kredi sözleşmesine konu alacakların İstanbul ...İcra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı dosyasına konu 500.000 TL'nin takipten çok önce ödendiğini ileri sürerek menfi tespit davası açmıştır....
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve davacının kefalet sözleşmesine ilişkin imza inkârında bulunmaması sebebiyle davacı tarafın kefalet tarihi ve sorumlu olunan azami meblağın kendi elinden sadır olmadığına yönelik iddialarının kötüniyetle öne sürüldüğünü, Asıl borçlu tarafından kredi borcu ödenmemiş olup davacının tüm dosya borcundan sorumlu olduğunu, Kredi sözleşmesinde kefaletin doğmuş ve doğacak tüm borçlar için düzenlendiğini, Genel Kredi Sözleşmesini kefil sıfatı ile imzalayan davacının, asıl borçlunun müvekkil nezdinde doğmuş ve doğacak tüm borçlarına kefil olduğunu, kredi alan, aldığı krediyi zamanında ödemek suretiyle (yeniden sözleşme imzalamaya gerek duymaksızın) tekrar kredi isteyebildiğini, kefilin de süresiz olarak bu dönen krediye kefil olduğunu, Yukarıda bahsi geçen nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına...
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı bankaca dava konusu 2 adet taksitli kredi için aylık % 1,40 ve yıllık % 16,80 ticari faiz oranı uygulandığı, bankaca TCMB'ye hitaplı 24/10/2018 tarihli 577 no'lu yazı ekinde gönderilen "En Yüksek Faiz Oranı Bildirimi" faiz oranları tablosunda, 24/10/2018 tarihinden geçerli olmak üzere TL kredileri için en yüksek faiz oranının % 36 olarak bildirildiği tespit edilmiştir. Somut olayda kredi alacağına uygulanacak temerrüt faiz oranının taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesi hükümlerine göre tespiti gerekir. Akdedilen genel kredi sözleşmelerinde kararlaştırılan bir temerrüt faizi oran olarak gösterilmemiştir....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda "...Toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu, mahkememizce toplanmış usulüne uygun deliller olarak değerlendirilmiş buna göre, benimsenen bilirkişi kök raporu ve ek raporu çerçevesinde taraflar arasında geçerli bir genel kredi ve teminat sözleşmesi akdedildiği, bu sözleşme çerçevesinde davacıya kredi kullandırıldığı, farkı tarihlerde kullandırılan kredilerin kısmen yahut tamamen geri ödemelerinin gerçekleştirildiği, kullandırılan kredi dilimlerinin genel kredi sözleşmesine uygun olduğu, davalı banka tarafından düzenlenen geri ödeme bildirim cetvelleri ile hesap özetlerinin usulüne uygun olarak sözleşme çerçevesinde düzenlendiği, geri ödenmemiş kredi borç bakiyesinin bulunduğu, bekletici mesele yapılması talep edilen Kayseri 2....
Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağı bulunduğunu, davalının icra takibine itirazının haksız olduğunu iddia etmiş, davalı yan ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda bankacı bilirkişiden alınan rapor hükme esas alınmak suretiyle yukarıda özetlenen kararda belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında icra takip dayanağı genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan kredi borcunun ödenmediği iddiası ile davacı banka tarafından davalı aleyhine icra takibi başlatıldığı, davalının yasal süre içerisinde icra takibine konu borca itiraz ettiği hususunda herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, takip tarihi itibarıyla davacı bankanın genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının bulunup bulunmadığı, alacak var ise miktarı ve bu alacağın davalıdan talep edilip edilemeyeceği, davalının icra takibine itirazının haklı olup olmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır....
Taraflar arasında genel kredi sözleşmelerinin akdedildiği, bu sözleşmeler kapsamında davacının davalı bankadan krediler kullandığı, davalının davacıdan kullandırılan krediler nedeniyle kredi komisyonu, masraf tahsil ettiği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, davalı bankaca davacının genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandığı krediler nedeniyle kredi komisyonu, masraf vs. adı altında masraf kesintisi yapıp yapamayacağı, yapamayacak ise davacının alacaklı olduğu miktar hususlarından kaynaklanmaktadır. Davacı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde; davalı bankanın taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmelerine dayalı olarak kullandırılan krediler nedeniyle davacıdan kredi komisyonu, masraf vs. adı altında masraf tahsilatı yapması mümkün ise de, sözleşmede herhangi bir oran ve miktar yazılı değildir. Bu durumda banka ancak, emsal bankalarca da uygulanan oranlar da gözetilerek makul ölçüde komisyon ve masraf tahsil edebilecektir....
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacının, müvekkili banka ile yapmış olduğu 244 genel kredi sözleşmesine göre sorumlu olduğunun 244/2 nolu kredi sözleşmesi ile tekrar 650.000,00 TL 'lik sözleşme yapıldığını, 244 nolu kredi borcunun devam ettiğini, bu kredi için alınan ipoteğin fesh edildiğini, 244 nolu kredi sebebi ile davacının sorumluluğunun devam ettiğinden bahisle davanın reddini talep etmiştir. DELİLLER : Davacı vekili dava dilekçesinde; 08.05.2008 tarihli, 244 nolu genel ticari kredi sözleşmesi, 28.08.2012 tarihli 244/2 nolu genel ticari kredi sözleşmesi, müvekkile ait iken sattığı ... ili, ... ilçesi, ... Mah. ... ada, ... parselde bulunan zemin kat, 1 nolu bağımsız bölümü tapu kaydı, ipotek akit tablosu ve ipotek fek kayıtları, İzmir 17. İcra Müdürlüğünün 2016/17050 Esas sayılı dosyası, davalı banka kayıtları, ... Şti kayıtları, bilirkişi incelemesi, yemin ve sair hususları delil olarak bildirmiştir....
A.Ş vekili istinaf dilekçesiyle; kredi sözleşmesi ile kredinin türü, miktarı, ödeme vadeleri, hesap özetine dair açıklama veya belge ibraz edilmediği, buna karşılık mahkemece, kredi borcuna dayandırılan ihtiyati haciz başvurusunun münhasıran genel kredi sözleşmesi ve hesap kat ihtarlarına dayalı olarak kabul ettiği, genel kredi sözleşmesi bir çerçeve sözleşme olup, bu sözleşme ile kredi müşterisi bankadan kendisine sözleşmedeki koşullara uygun olarak kredi kullandırılmasını talep etme hakkına sahip olurken, banka da kredi müşterisine sözleşmede kararlaştırılan koşullara uygun olarak kredi kullandırma borcu altına girdiği, buna göre genel kredi sözleşmesinin borcun varlığını ve miktarını kanıtlayan bir belge olmadığı, ortada bir kredi bulunmaması karşısında kat ihtarlarının hiçbir ispat kuvveti bulanmayan bir belgeler olduğu, müvekkili tarafından kat ihtarlarına itiraz edilmiş edildiğinden, itiraza uğrayan bir hesap kat ihtarının banka lehine kesin delil olma fonksiyonunun bulunmadığı...