Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu durumlardan herhangi birinin varlığı gaiplik kararı için ilk şarttır. Bu hallerden birinin gerçekleşmesi tek başına gaipliğe karar vermek için yeterli değildir. Ayrıca TMK'nın 33/1. maddesine göre, "Gaiplik kararının istenebilmesi için, ölüm tehlikesinin üzerinden en az bir yıl veya son haber tarihinin üzerinden en az beş yıl geçmiş olması gerekir." Yukarıdaki şartlar gerçekleştiğinde, gaiplik kararının verilmesini, kaybolan kimsenin kanuni ve atanmış mirasçıları ve lehlerine vasiyet yapılmış kimseler talep edebilir. Ayrıca, gaip yüzünden mirastan mahrum kalanlar, alacaklılar ve Hazine de gaiplik kararı verilmesini isteyebilir....

Mahkemece, belirtilen nedenlerle asıl davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle kabulü yerinde değildir. Karar bu nedenle bozulmalıdır. Birleşen dava yönünden ise yine yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca beyanlar sütunundaki binanın yıkılarak yok olması nedeniyle artık kayyum tarafından idaresi gereken bir muhdesatın bulunduğundan söz edilemiyeceğinden gaiplik kararı verilmesi ve kaydın hazine adına yazılması isteminin reddinde sonucu itibariyle usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. SONUÇ. Yukarıda yazılı nedenlerle, birleşen davanın davacısının temyiz itirazlarının reddine, davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 22.5.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

    Somut olayda; temyiz talebinde bulunanlar, haklarında gaiplik kararı verilip aleyhlerine hüküm kurulan kayıt malikleri ..., ...ve ...’in mirasçıları olduklarını ve usule uygun şekilde davadan haberdar edilmeden hüküm kurulduğu iddiasıyla temyiz isteğinde bulundukları gözetildiğinde, temyiz edenlerin temyiz hakkının bulunduğu kuşkusuz olup, mahkeme ilamının şeklen kesinleştirilmiş olması dahi sonuca etkili olmayacağından temyiz edenlerin temyiz talebi incelenmelidir. Hal böyle olunca, mirasçı oldukları iddiasıyla temyiz talebinde bulunan üçüncü kişilere hasımlı veraset ilamı almaları için süre verilmesi, alınacak hasımlı mirasçılık belgesinin sonucuna göre işin esası hakkında yeniden bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : GAİPLİK, TAPU İPTALİ VE TESCİL Taraflar arasında görülen gaiplik, tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı Hazine vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 17. maddesine dayalı tapu iptali-tescil ve gaiplik isteğine ilişkindir. Davacı, 22 ada 4 parsel sayılı taşınmazın vakfa ait olduğunu, mutasarrıfları ...ile ... kızı ...’nın mirasçı bırakmadan öldüklerini ileri sürerek kayıt maliklerinin gaipliğine, Vakıflar Kanunu 17. maddesi gereğince tapu kaydının iptali ile vakıf adına tescile karar verilmesini istemiştir. Davalı Hazine, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, sûbut bulan davanın kabulüne karar verilmiştir....

        Bu durumda, haklarında gaiplik kararı verilmesi istenen şahıslar hakkında yönetim kayyımı atanmadığı gibi, yasada belirtilen on yıllık resmi yönetimden ve gaiplik koşullarının oluştuğundan bahsedilemez. (Yargıtay 1.H.D. 05/11/2018 T. 2017/3410 E. 2018/14028 K. ) Somut olayda, Ürgüp Sulh Hukuk Mahkemesinin 2005/417 Esas sayılı ortaklığın giderilmesi davasının konusu taşınmaz yönünden malik bulunan Ahmet oğlu Şükrü Canyiğit'in davada temsil edilmesi için Ürgüp Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/304 E. 2006/25 K. Sayılı kararı ile T2 kayyım tayin edildiği, davacı Hazine vekilinin bu karar üzerinden 10 yıl geçmesi nedeni ile kimliği bilinmeyen malik yönünden gaiplik ve Hazine adına irat istemiyle MK'nun 588. maddesi uyarınca talepte bulunduğu anlaşılmaktadır. Burada bir hususu hatırlatmakta fayda bulunmaktadır....

        Yukarıda açıklanan Kanun hükmü ve ilkeler kapsamında tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 2010/11290 Esas-15137 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, TMK'nun 32. maddesi uyarınca ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinde uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa gaiplik kararı verilebileceği ve bir kimsenin sadece bulunduğu yerin bilinemiyor ya da bulunamıyor oluşunun gaiplik kararı verilmesini gerektirmediği, hakkında gaiplik kararı verilmesi istenen T3 hakkında ölümü hakkında kuvvetli olasılığın olmadığı ve ölüm tehlikesi için de kaybolmadığı anlaşıldığından, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır....

        İlk derece mahkemesince; hakkında gaiplik kararı verilmesi talep edilen kişi yönünden ölümü hakkında kuvvetli olasılığın bulunduğunun ispatlanamadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Hükme karşı davacı vekili yargılama sırasındaki gerekçeler ve internet ortamında yayımlanan bir dergide hakkında gaiplik kararı verilmesi talep edilene ilişkin yayımlanan haberde öldüğünün bildirildiğinden bahisle istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 32. ve devamı maddelerinde düzenlenen gaiplik kararı verilmesi istemine ilişkindir....

        Gaiplik kararı verilebilmesi için gerekli ilân süresinde hiçbir hak sahibi ortaya çıkmazsa, aksine hüküm bulunmadıkça, gaibin mirası Devlete geçer. Devlet, gaibe veya ... hak sahiplerine karşı, aynen gaibin mirasını teslim alanlar gibi geri vermekle yükümlüdür.” şeklindedir. Somut olay ve ilgili Yasa maddesi birlikte değerlendirildiğinde; haklarında gaiplik kararı verilmesi talep edilen kişilerin hisselerinin on yıldan fazla süredir kayyım tarafından yönetildiği, atanan kayyımın yönetim kayyımı olduğu, mahalli mahkemece haklarında gaiplik kararı verilmesi talep edilen kişilerin kimlik ve adres bilgilerinin tespiti amacıyla ilgili kurumlara yazılan müzekkere cevaplarında ilgili kişilere ait herhangi bir kayda rastlanmadığının belirtildiği, TMK m. 588 şartlarının oluştuğu anlaşılmakla, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir....

          Hukuk Dairesi MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, 14/01/2013 gününde verilen dilekçe ile gaiplik ve gaibin satılan taşınmazdaki pay bedelinin Hazine'ye irat kaydına karar verilmesi istenmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda: davanın usulden reddine dair verilen 15/10/2020 günü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı ... vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü: K A R A R Dava, TMK’nın 588. maddesine dayalı gaiplik ve gaibin taşınmaz malının satışı nedeniyle kayyım tarafından idare edilen ve hesapta tutulan bedelin Hazine adına irat kaydına karar verilmesi istemine ilişkindir. Davacı ... vekili; ...,... mevkiinde bulunan 2215 ada 2 parsel sayılı taşınmazda 650/2547 pay sahibi olan ‘‘...’’ isimli kişinin kim olduğu bilinmediğinden, Edirne 1....

            Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/513 E, 2017/1731K sayılı dosyası ile ulaşılmış olduğunu, veraste esas miras paylarının hesaplandığını, dosyada mevcut tapu kayıtları, kadastro tutanakları, nüfus kayıtlarının örtüştüğü, bu sebeple kayyımlık kararı verilmesi talep edilen şahısların bilinebilir kişiler olduğu mirasçılarına ulaşılabilir olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı hazine vekili istinaf etmiş istinaf sebebi olarak; kişinin mirasçılarının bulunmasının gaipliğe engel olmadığını, kayyum kararı verilirken nüfuskayıtlarında herhangi bir bilgiye ulaşılamadığını, davanın reddine karar verilmesi halinde kayyım hesabında idare edilen paranın akıbeti konusunda belirsizlik doğuracağını, mahkemenin bu konuda da karar vermesi gerektiğini ileri sürmüştür....

            UYAP Entegrasyonu