Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 04/02/2021 NUMARASI : 2020/45 ESAS 2021/88 KARAR DAVA KONUSU : Boşanma (Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Nedeni İle Boşanma (Çekişmeli)) KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm istinaf edilmekle, dosya incelendi. GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Dava dilekçesi: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 2007 yılında evlendiklerini, 2 çocukları olduğunu, davalının sürekli tartışma çıkardığını, kendisi ve çocuklarıyla ilgilenmediğini, sürekli hakaret ettiğini, üç yıldır ayrı evlerde yaşadıklarını belirterek TMK 166/1 maddesi uyarınca boşanmalarına, velayetin tarafına verilmesine, 500'er TL tedbir-iştirak nafakasına, 1.000 TL tedbir-yoksulluk nafakasına, 50.000 TL maddi-50.000 TL manevi tazminata, mal rejiminin tasfiyesine karar verilmesini talep etmiştir. Cevap dilekçesi: Davalı cevap dilekçesi sunmamıştır....

DAVA KONUSU : Fiili Ayrılık Nedenine Dayalı Boşanma KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda, ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen karara karşı, davalı kadın tarafından istinaf başvurusunda bulunulmakla, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353.ve 356.maddeleri gereğince DURUŞMASIZ OLARAK ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 355.maddesine göre istinaf sebepleri ile bağlı olarak dosya incelendi gereği düşünüldü; TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI İLE YARGILAMA SÜRECİ ; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı fiili ayrılık nedenine dayalı boşanma davası açmış; tarafların daha önce 2004 yılında tekrar boşanma davası açtığını ancak bu davanın reddolduğunu, bu kararın 17/02/2005 tarihinde kesinleştiğini, aradan geçen süreye rağmen tarafların hiç bir şekilde bir araya gelmediğini, hiç bir şekilde ortak yaşamadıklarını birbirlerini affedecek eylem içerisinde bulunmadıklarını, tarafların ayrı ikametgahlarda kaldığını...

Davalı kadına boşandıktan kısa bir süre sonra ölen babasından 07.04.2008 tarihinde yetim aylığı bağlanmış ve eski eşi ile 27.09.2012 evlenmesi üzerine yapılan denetim raporu ile kurumca fiili birliktelik nedeni ile 5510 sayılı Kanunun 56. maddesi uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığı gerekçesi ile ödenen aylıklar için borç çıkarılmış, icra takibi yapılmış, aynı zamanda o döemde yapılan tedavi giderlerinin tahsili içinde ayrı bir icra takibi yapılmış, davalı sigortalının itirazı üzerine, itirazın iptali ve takibin devamı için davalar açılmıştır. Çoğunluğun kabul ettiği gibi tedavi giderlerinin reddi gerektiği gerekçesi ille bozmaya uyulmasına rağmen, bu giderlerle ilgili davanın kabulüne karar verilmesi usulü kazanılmış hakkın ihlali olduğundan, bozma isabetlidir....

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle fiili ayrılığa esas ilk boşanma davası; taraflardan davacı erkek tarafından, Türk Medeni Kanununun 166/1/2. maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayalı olarak açıldığı ve dava, geçimsizliğin ispatlanamaması nedeniyle reddine karar verildiği, ret kararının 10.10.2012 tarihinde kesinleştiği, işbu davanın erkek tarafından 12.10.2015 tarihinde açıldığı davalı kadının verdiği cevap dilekçesinde evi açık tutmasına rağmen davacının gelmediğini belirterek ortak hayatın kurulamadığını ifade ettiği ve fiili ayrılık döneminde de bir vakıaya dayanmadığı bu itibarla davalı tanığının dinlenmemesinde...

      İlk boşanma davasının koca tarafından 05.02.2010 tarihinde açıldığı, haklı görülmeyerek davanın reddedildiği, kararın 04.05.2011 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Sözü edilen boşanma davasının reddine ilişkin kararın gerekçesinde "davacının davalıyı istemediğini söylediği, babasının evine gezmeye giden kadını davacının gelip almadığı, davalıya atfedilebilecek bir kusurun ispatlanamadığı" ifade edilmiştir. Bu ret kararı, sözü edilen dava tarihine kadar ki olaylarda kadının kusurunun bulunmadığı hususunda kesin hüküm teşkil eder. Bahsedilen davadan ve ret kararının kesinleşmesinden sonra geçen fiili ayrılık süresi zarfında davalı-karşı davacı kadına atfedilebilecek bir kusur gerçekleşmediğine göre, boşanmaya sebep olan fiili ayrılıkta davacı-karşı davalı (koca) kusurludur. Boşanma yüzünden davalı-karşı davacı kadın mevcut ve beklenen menfaatlerini kaybettiğine göre, Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi şartları kadın lehine gerçekleşmiştir....

        Dosya incelendiğinde; tanık beyanları ve dosya kapsamından, davalı-k.davacı kocanın, kadının başka bir erkek ile yazışmalarını gördükten sonra kadına fiziksel şiddet uyguladığı, kadının baba evine gitmesi üzerine aynı gün kadını ortak konuta getirerek bir süre daha birarada yaşamaya devam ettikleri, bu itibarla tarafların birlikte yaşamaya devam ederek karşılıklı kusurlarını affettikleri, affetmeseler bile hoşgörü ile karşılandıkları, tarafların halihazırda fiilen ayrı yaşamalarının da tek başına boşanma sebebi olamayacağı anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında affedilen veya hoşgörüyle karşılanan olayların taraflara kusur olarak yüklenmesi mümkün olmadığı gibi fiili ayrılık da tek başına boşanma nedeni olayacağından kadının ve kocanın boşanma davalarının reddi usul ve yasaya uygun olup, davacı-k.davalı kadının asıl boşanma davasının; davalı-k.davacı kocanın karşı boşanma davasının reddine yönelik istinaf başvurusunun yerinde olmadığı anlaşılmıştır....

        , ilk takikat duruşmasından sonra verdiği 28/02/2020 tarihli dilekçesinde davanın reddini savunduğu, somut olayda fiili ayrılık nedenine dayalı olarak boşanma davasının yasal şarları oluştuğundan davanın kabulüne ve tarafların 166/4 maddesi gereğince fiili ayrılık nedenine dayalı olarak boşanmalarına karar verilmesi gerektiği kanaat ve düşüncesiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."...

        Fiili ayrılığa esas ilk boşanma davası, taraflardan davacı kadın tarafından TMK.nun 166/1- 2 maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı olarak açılmış ve dava; kadının iddialarını ispatlayamaması gerekçesi ile reddedilmiş, verilen karar Yargıtay 2.Hukuk Dairesince onanarak 21/05/2015 tarihinde kesinleşmiştir. İlk davayı açarak fiili ayrılığa zemin hazırlayan davacı kadın bu sebeple kusurlu olduğu gibi davanın reddi nedeniyle erkeğe bir kusur yüklenemeyecektir. Toplanan delillerden, fiili ayrılık döneminde davalı erkeğe kusur olarak yüklenebilecek bir olayın varlığı da ispat edilememiştir. Böylece, TMK.nun 166/4 maddesine dayanak teşkil eden ve red ile sonuçlanan ilk davayı açan ve fiili ayrılığa sebep olan davacı kadının, boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerekmektedir....

        Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davacı-davalı erkeğin, ilk boşanma davası açıldıktan sonraki fiili ayrılık döneminde, Eda isimli kişi ile birlikte aynı hanede yaşamaya başladığı sabittir. Gerçekleşen bu durum karşısında başka bir kadınla karı-koca gibi fiili birlikteliği olan erkeğin zina eyleminin gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Öyleyse, kadının zinaya dayalı boşanma davasının, erkeğin sübut bulan zinası sebebiyle (TMK m. 161) kabulü gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....

          Tüm dosya kapsamından, gerek erkeğin davasına dayanak teşkil eden ve reddine karar verilen önceki davada, gerekse fiili ayrılık süresi içinde, davacı-karşı davalının, davalı-karşı davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bir kusuru ispatlanamamıştır. Zira, temyize konu karşılıklı görülen boşanma davasındaki dinlenen kadın tanıklarının erkeğin sadakatsizliğe ilişkin beyanları da duyum, gözlem ve yoruma dayalı olup, erkeğin sadakatsizliğine ilişkin maddi gerçeği açığa çıkarmaktan uzaktır. Ne var ki, ilk boşanma davasını açarak, fiili ayrılığa neden olan boşanmaya sebebi yaratan davacı karşı davalı erkek, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere tam kusurludur. Ancak erkeğin reddedilen davayı açarak, fiili ayrılığa sebebiyet vermesi tek başına kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde değildir. O halde, Türk Medeni Kanunu'nun 174/2. Maddesi şartlarının kadın lehine oluşmadığının kabulü gerekir....

            UYAP Entegrasyonu