Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Taraflar arasındaki eylemli ayrılık sebebine dayanan işbu yargılamaya konu davaya dayanak ilk boşanma davasında, erkek eşin tam kusurlu olduğuna hükmedilmesi ve aradan geçen süreçte kadının kusurlu bir davranışının ispat edilememesi nedeniyle, bölge adliye mahkemesinin erkek eşin tam kusurlu olduğuna hükmetmesi yerinde olmuştur. Ne varki, ilk derece mahkemesi kararının “hüküm sonucu” bölümünün 2. bendinin 2. paragrafındaki “tarafların eşit kusurlu olduklarına dair gerekçe”nin kaldırılmamış olması çelişki oluşturmuştur. HMK m. 297/2’ye göre; hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. İlk derece mahkemesi kararının hüküm sonucu bölümünde bölge adliye mahkemesinin kusur tespitine aykırı ve gerekçeye ait sözlerin tekrarı niteliğinde sözlerin bulunması doğru bulunmamıştır....

    Davacı- davalı kadının, ayrılık davasının reddine yönelik istinaf talebine hasren yapılan incelemede; (1)Boşanma sebebi ispatlanmış olursa hakim boşanma veya ayrılığa karar verir. (2)Dava yalnız ayrılığa ilişkinse boşanmaya karar verilemez. (3)Dava boşanmaya ilişkinse ancak ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunduğu takdirde ayrılığa karar verilebilir (TMK m 170). Ayrılığa bir yıldan üç yıla kadar bir süre için karar verilebilir. Bu süre ayrılık kararının kesinleşmesiyle işlemeye başlar. ( TMK m. 171). Türk Medeni Kanununun 170. maddesinin son fıkrası uyarınca ayrılık kararı verilebilmesi için boşanma sebeplerinin ispatlanmış olması ve ortak hayatın yeniden kurulması olasılığının bulunması gerekmektedir. Yapılan inceleme ve toplanan delillerden; davalı- davacı kocanın güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, eşini istemediğini söylediği ve hakaret ettiği anlaşılmıştır....

    İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: Mahkemece, tanık beyanlarının somut ve görgüye dayalı olmadığı, duyum ve taraflardan aktarılan sözler niteliğinde olduğu davalı-karşı davacının eşine şiddet uygulamasından sonra taraflarca evlilik birliğinin devam ettirerek birlikte yaşamanın sürdüğünü, bu nedenle bu olayın davacı-karşı davalı tarafından affedildiği, affedilen veya hoşgörüyle karşılanan olaylar nedeni ile boşanma veya ayrılık kararı verilemeyeceği gibi duyuma dayalı ve taraf sözlerinin aktarılması niteliğindeki beyanlarına dayalı olarak da olayların sabit kabul edilemeyeceği gerekçesiyle ayrılık ve boşanma davalarının reddine karar verilmiştir....

    Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı-davalı kadın açmış olduğu boşanma davasında zina ( TMK m. 161) ve evlilik birliğinin sarsılması sebebi (TMK m. 1661/1) ile boşanma talebinde bulunmuş, mahkemece davacı-davalı kadının zinaya dayalı boşanma davasının reddine, evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayalı boşanma davasının kabulü ile tarafların Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi uyarınca boşanmalarına karar verilmiş, hüküm davacı-davalı kadın tarafından temyiz edilmiştir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerle, tanık beyanları, dosyaya sunulan telefon kayıtlarından davacı-davalı erkeğin bir başka kadınla birlikte yaşadığı gerçekleşmiştir. Esasen mahkemece de davalı-davacı erkeğin sadakatsizlik olarak nitelendirilebilecek bir ilişki içerisinde olduğu da kabul edilmiştir. Bu durumda davalı-davacı erkeğin zinası ispatlanmıştır....

      Mahkemece; kısa kararda ve kısa karara uygun olarak düzenlenen gerekçeli kararın hüküm fıkrasında, tarafların Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi uyarınca boşanmalarına karar verildiği halde, kararın gerekçesinde; dava, "Evlilik birliğinin sarsılması" (TMK m. 166/1-2) olarak nitelendirildikten sonra, davanın Türk Medeni Kanununun 163. maddesine dayalı boşanma davası olduğu, Türk Medeni Kanununun 163. maddesinin koşullarının oluştuğu belirtilerek tarafların boşanmalarına karar verildiği belirtilmiştir. Oysa ortada "Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme" (TMK m. 163) hukuki sebebine dayalı olarak açılmış bir dava bulunmamaktadır. Gerçekleşen bu durum, gerekçenin kendi içinde ve gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişkiye sebebiyet vermiştir. Oluşan bu çelişkiler tek başına bozma sebebi oluşturduğundan, dava ile ilgili yeniden hüküm kurulmak üzere hükmün bozulması gerekmiştir....

        Dava; TMK'nın 166/son maddesinde düzenlenen eylemli ayrılık hukuki sebebine dayalı boşanma istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince TMK'nın 166/son maddesine dayanak olan ve red ile sonuçlanan Bayat Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 2010/90 Esas, 2011/24 K sayılı dosya fiziki olarak getirtilip incelenmemiş, söz konusu dosyada verilen boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşip kesinleşmediği hususunda, ilgili mahkemenin cevabı yazısı ile yetinilmiştir. Kesinleşme işlemlerinin yapılması idari işlem niteliğindedir. Mahkemece idari işlem niteliğinde olan kesinleştirme işleminin yapılmamış olması kararın maddi anlamda kesinleşmediğini göstermez. Eylemli ayrılık hukuki sebebine dayalı davada, TMK'nın 166/son maddesinde belirtilen yasal süre ve şekil şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği denetlenerek sonucuna göre işlem tesisi gerekmektedir....

        Bu durumda davacı kadının zinaya dayalı boşanma davasını ispatladığının kabulü gerekir. O halde davacı kadının zinaya dayalı (TMK m.161) boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir....

          Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına (TMK m.186/1), geçimine (TMK m. 185/3), malların yönetimine (TMK m. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215) ve çocukların bakım ve korunmasına (TMK m.185/2) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (re'sen) almak zorundadır (TMK m. 169). Tedbir nafakasının miktarı belirlenirken tarafların ekonomik ve sosyal durumları, ihtiyaçları ve hakkaniyet ilkesi gözetilir. Buna göre, dava tarihinden kararın kesinleştiği tarihe kadar geçerli olmak üzere; müşterek çocuk için aylık 500,00 TL tedbir nafakasına karar vermek gerekmiştir. Boşanma ve ayrılık gerçekleşmesi halinde velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmakla yükümlüdür. Hakim, bu hususu boşanmaya karar verirken, talep olup olmadığına bakmaksızın re'sen gözetmek zorundadır....

          GEREKÇE: Dava; eylemli ayrılık hukuki sebebine dayalı (TMK m. 166/son) boşanma ve ferilerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davalı hükmün tamamı yönünden süresinde istinaf talebinde bulunulmuştur. İstinaf kanun yolu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 341 ila 361. maddeleri arasında düzenlenmiş olup, "İncelemenin Kapsamı" başlığını taşıyan 355. maddede de düzenlendiği üzere; inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır, ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü taktirde bunu re'sen gözetir. Türk Medeni Kanununun 166/son maddesi "Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir " hükmünü içermektedir....

          HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2019/378 KARAR NO : 2021/1634 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : AYDIN 2. AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 17/01/2019 NUMARASI : 2017/74 ESAS - 2019/32 KARAR DAVA KONUSU : Eylemli Ayrılık Nedeni ile Boşanma KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda; Aydın 2....

          UYAP Entegrasyonu