Aile Mahkemesinin 12/05/2022 tarih, 2022/113- 388 E-K sayılı kararı ile özetle;davacının mesleki bakımından tanınabilirliği nedeniyle evlendikten sonra da önceki soyadını kullanmakta hukuki yararı olduğu, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tanıdığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi, bunlara bağlı protokol ve tavsiye kararları hükümleri ile davacının evlendikten sonra önceki soyadını kullanma hakkının korunması gerekçe gösterilerek davanın kabulü ile davacının T1 evlilik soyadı olan ERGİN'in iptaline, soy adı olarak bekarlık soy adı olan "CAN" soy adını kullanmasına karar verilmiştir....
evlendirildiği davalının 1934 doğumlu olduğunu, davacının evlenmekle önceki evliliğinden aldığı dul aylığından da olduğunu, davalının miras bırakacak bir mal varlığının da bulunmadığını, yapılan evliliğin davacıyı kaçıran tefecilerin adamları tarafından zorla yaptırıldığını belirterek davalı ile arasındaki zorla ve korkutma ile yaptırılan evlilik akdinin butlan nedeniyle iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Hukuk Dairesinin bu yönde kararlarının bulunduğu belirtilerek önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararı davalı şirket vekili tarafından temyize getirilmiştir. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından 24.06.2008 tarihinde evlenen ancak resmî evlilikten önce 05.06.2008 tarihinde işten ayrılan davacının 4857 sayılı İş Kanunu'nun 120'nci maddesi ile yürürlükte bırakılan 1475 sayılı İş Kanunu'nun 14'üncü maddesine göre iş sözleşmesini evlilik nedeniyle feshettiğinin kabul edilip edilemeyeceği ve buradan varılacak sonuca göre de kıdem tazminatına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır. Kıdem tazminatı Kanunda belirtilen asgari çalışma süresini dolduran işçinin iş sözleşmesinin yine Kanunda belirtilen nedenlerden biri ile son bulması hâlinde işçiye, işçi ölmüş ise mirasçılarına işçinin kıdemi ve ücreti dikkate alınarak işverence ödenen bir miktar paradır....
Düzeltilmiş gerekçeye göre; "kadınlık görevini ihmal eden, ziynet eşyalarını almak amacı ile evlenen ve müşterek konutu terk ederek birlikte yaşama yükümlülüğünü ihlal eden" kadın ile "sadakat yükümlülüğünü ihlal eden" davacı-k.davalı kocanın evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında eşit kusurlu olduğu, evliliğin devamında taraflar ve toplum açısından fayda kalmadığı anlaşılmakla asıl ve karşı davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu, kadının; kocanın davasının kabulü, kocanın; kadının davasının kabulüne ilişkin istinaf talebinin reddi ile tarafların kusur tespitine ilişkin istinaf taleplerinin kabulüne, Dairemiz tarafından yeniden hüküm kurulmasına, Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir....
Davalı vekil, 1997 yılında evlenen davacı ve davalının 2001 yılından beri ayrı yaşadıklarını, davacının ancak bu tarihler arasında katkısı olabileceğini, 9242 ada 30 parsel 29 numaralı bağımsız bölümün davalının annesi tarafından satın alınarak davalı adına tescil edildiğini, 25509 ada 13 parsel 1 numaralı bağımsız bölümün davalının kirvesi ... ait olup, ... tarafından kredi kullanabilmek için davalıya satış gösterilmek suretiyle devredildiğini, taşınmaz için kullanılan kredinin Hüseyin tarafından ödendiğini, dava konusu aracın edinilmesinde davacının katkısı bulunmadığını bildirmiş ve davanın reddine karar verilmesini savunmuştur....
Ayrıca düğün törenine katılanların takı merasimine iştirak etmesi zorunluluk olmadığı gibi, takı takılmasında amaç, evlenen çiftlerin mutluluğunu paylaşmak ve yeni evlenen çiftleri kutlamak ve nispeten evlilik hayatlarının başlangıcında destek olmaktır. Davetliler tarafından takılacak takılar, düğüne katılma ücreti değildir. Gönüllülük çerçevesinde takı merasimine katılınır. Tanık beyanlarına ve bilirkişi raporuna göre elektrik kesintisinin düğün başladıktan sonra gerçekleştiği ve sonrasında takı merasiminin yaşanan zorluklara rağmen gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Nitekim bilirkişi de raporunda 150 civarında kişinin takı merasimi sırasında davacılara takı taktığını belirtmiştir.....
Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır. 30. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.. IV. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 03.11.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi....
KARŞI OY: 19.7.2010 tarihinde evlenen mağdure ile sanık arasında geçimsizlik vardır. Olaydan önce mağdure boşanmak için 9.2.2011 tarihinde dava açmış, bilahare sanıkla barışınca, 14.2.2011 tarihinde davasından vaz geçmiştir. Bir araya gelmelerinden sonra da aralarındaki geçimsizlik devam etmiştir. Mağdure ve sanık evlenmeden önce aileleri arasında, orta Anadolu'nun bazı yerlerinde hâlen uygulanan örneği dosyada mevcut 'Eşya ve Ziynet (Çeyiz) Senedi' düzenlenmiş, boşanma hâlinde verilen eşyanın dava tarihindeki değerinin (50.000.- TL) damat ve babası tarafından kız tarafına verileceği kabul edilmiştir. Suç tarihi olan 11.3.2012 taraflar tartışmışlardır. Bu sırada sanığın mağdureye, “Ayrılırsak herhangi bir bedel ve hiçbir hak talep etmeyeceğine” ve “Babamın aldığı senetten haberi olmadığına” iki belge ile 150.000.- TL'lik senedi cebir ve tehditle imzalattığı ileri sürülmektedir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : MUĞLA AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 08/07/2014 NUMARASI : 2013/478-2014/346 Taraflar arasındaki nafaka davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili dilekçesinde; 1980 yılında evlenen tarafların ergin üç çocuklarının bulunduğunu, yaklaşık 16-17 yıldır eve gelmeyen davalının evlilik birliğinin yüklediği edimleri yerine getirmeyerek evin, eşin ve çocukların ihtiyaçlarıyla ilgilenmediğini, tek başına giderleri karşılamada zorlanan davacının geçimini temizlik işlerine giderek karşılamaya çalıştığını, ancak geçirdiği trafik kazası sonrası çalışamadığını, davalının maddi durumunun davacıya göre iyi olduğunu beyan ederek davacı yararına 1000,00 TL nafakaya hükmedilmesine karar verilmesini talep...
Bankasına kredi kartı talebiyle başvurup sözleşme imzaladığı, ancak bankanın yaptığı araştırma sonucunda kredi kartının düzenlenmediğinin anla şılmasına göre eylemin 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 37/2. maddesindeki suçu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi, b- Tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında TCK.nun 58. madde sinin uygulanmaması, 2- Sanık ...hakkında, oluşa, tüm dosya kapsamına göre, suç tarihinde birlikte yaşayan sonradan evlenen sanıklardan ... diğer sanığın eylemine iştirak ettiğine dair savunmasının aksine mahkumiyete yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden, beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Yasaya aykırı, sanık ... müdafiinin ve sanık ... temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hü- kümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK.nun 321. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 03.03.2015 gününde...