Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/66 D.İş sayılı dosyası ile de tespit talebinde bulunulduğu, bu itibarla iş sahibi tarafından ayıp ihbarının zamanında yapıldığı, davacının ihtar ile ödemenin iadesini talebi ile TBK.m.475/1 uyarınca seçimlik hakkını sözleşmeden (dönme olarak kullanmış olduğu, Davacının sözleşmeden dönme hakkını kullanması nedeni ile sadece menfi zararlarını talep edebileceği, müspet zararlarını talep hakkının bulunmadığı, ancak davacının bir kısım mamulleri satarak elden çıkardığını beyan ettiği, bu doğrultuda satılan ürünler hakkında dönme hakkının kullanılamayacağı, ancak bu ürünler bakımından bedel hakkının kullanılabileceği, davacının Satmış Olduğunu Beyan Ettiği Ürünler Hakkında Bedel İndirimi, Diğer Ürünler Hakkında Sözleşmeden Döndüğünün Kabulü Halinde (A Seçeneği) ve Davacının Tüm Mamul Ürünler Hakkında Yoksun Kalınan Kar, Ürün İmalat Bedeli, Ham Kumaş Değer Taleplerinin Kabulü Halinde (B Seçeneği) ihtimallerine istinaden seçenekli hesaplamalara yer verildiği, 8....
, davalı tarafından sözleşme gereğince alınan merdivenler bakımından; öncelikle davacıya ait işyerine uygun ölçülerde bulunmaması ve davacının davalıdan gelen kiriş traşlanması yönündeki talebe olumsuz geri dönüş sağlanmış olması olmak üzere davalı tarafın incelenen defter ve kayıtlarında da alınan merdivenler sebebiyle davalı adına kesilen bir fatura, muhasebeleştirme ve bakiye alacak kaydının bulunmadığı, yalnızca davacıdan alınan peşinat bedelinin defter ve kayıtlarında kayıtlı olduğu, cevap dilekçesinde de alınan merdivenlere ilişkin herhangi bir bedel kaydı ve bu kapsamda sunulan bir belge bulunmadığı hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı tarafından alınan merdivenlerin bedelinden davacı işverenin sorumlu tutulmasının ve peşinat olarak ödenen bedele hak kazandığının kabulünün mümkün olmadığı kanaatine varılmış olmakla davanın kabulü ile; davacı tarafından davalıya eser sözleşmesi gereğince ödenen 9.558,00-Euro'nun davacı tarafın bedel iadesi için davalıya gönderdiği...
Bu aşamada, müspet ve menfi zarar kavramlarına ilişkin şu genel açıklamaların yapılmasında yarar bulunmaktadır. Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki fark müspet zarardır. Diğer bir anlatımla müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır. Davacının mamelekinde, sözleşme yerine getirilseydi bulunacağı duruma göre bir azalma olmuştur. İşte müspet zarar bu iki bedel arasındaki farktan ibarettir. Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur. Sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı olmaktadır. Burada borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir....
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, akdin haksız feshine bağlı olarak davacının hem menfi hem de müspet zararının tazminini istemiş olmasına, sözleşmede saklı tutulmadığı takdirde akdin feshinden sonra aynı anda hem müspet hem de menfi zararın tazmininin talebinin mümkün bulunmamasına, davacının devir bedelinin tahsili talebinde bulunduğu, menfi zararının tahsilini istediği, artık kar kaybı zararını talep edemeyeceği dikkate alınıp, kar kaybı zararının bu gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm kurulması doğru değil ise de, yapılan yanlışlığın sonuca etkili olmamasına, davacının devir bedeli ödediğini usulüne uygun şekilde kanıtlayamamış bulunmasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir....
(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2014/15-439 Esas, 2016/207 Karar sayılı ilamı). 2-6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 125. maddesi, sözleşmelerde; borçlunun temerrüdü sonucu borç yerine getirilmemişse alacaklıya üç yetki tanımıştır: Bunlar; her zaman için ifa ve gecikme tazminatı isteğinde bulunma, derhal ifadan vazgeçip müspet zararının tazminini isteme ya da ifadan vazgeçip sözleşmeden dönerek menfi zararını isteyebilmedir. "Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir. Müspet zarar: Borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki fark müspet zarardır. Diğer bir anlatımla müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır....
Dava, taraflar arasındaki eser sözleşmesinin davalı idarece haksız feshedildiğinin tespiti ile menfi ve müspet zararların tahsili ile gelir kaydedilen teminat mektup bedelinin iadesine ilişkindir. HMK'nın 355. maddesi uyarınca istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda; Somut olayda; davacı ile davalı arasında Tunceli ili Pertek ilçesi Pertek ağaçlandırma sahasında makineli toprak işleme işi için 03.05.2017 tarihinde eser sözleşmesi imzalandığı, davacı yüklenicinin iş sahasına işe başlamak için gittiğinde iş sahasında hayvanlarını otlatan köylüler tarafından engellendiği, köylülerce davacının işe başlaması halinde can ve mal varlığına zarar verileceği yönünde tehdit ederek işin yapımına engel olunup iş makinalarının iş sahasına sokulmasına izin verilmediği, çıkan olaylarda hazırda bulunan orman muhafaza memurlarının darp edildiği ve konuyla ilgili 12.05.2017 tarihli tutanağın tutulduğu anlaşılmaktadır....
Bu durumda 6 parselden gelen miktarı da kapsar şekilde tüm tapunun iptâline karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı nedenidir. 3-Davacının gecikme tazminatı niteliğinde olan kira kaybına ilişkin talebi menfi zarar kapsamında olmayıp müspet zarar niteliğindedir. Sözleşme davacı ile davalılardan Saadettin arasında yapılmış olup fesih konusunda iradelerin birleştiği anlaşılmaktadır. Fesih halinde müspet zararlar istenemez. Gecikme tazminatı da müspet zarar kapsamında olup fesih halinde istenemeyeceği halde buna ilişkin talebin de kabulü doğru olmayıp bu yönden de hükmün bozulması gerekmiştir....
Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/409 esas sayılı dosyasıyla açılan davanın feshin iptali olmayıp feshin haksız olduğunun tespiti ile tazminat isteğine ilişkin olduğu, neticede mahkemece 29.05.2013 tarihinde feshin haklı olduğundan bahisle davanın reddine karar verildiği, dolayısıyla gerek sözleşmenin ifasının imkansız hale gelmesi ve gerekse de davacının fesih talep etmekle menfi zararını isteyebileceği, yukarıda ifade edildiği üzere menfi zararın, alacaklının sözleşme yapılmasaydı uğramayacağı fiili zararlar ile yoksun kaldığı kâr’ı kapsadığı, bunun da sözleşme kapsamında ödenen bedel ile taşınmazın dava tarihindeki rayiç bedeli ile ödenen bedel arasındaki fark olduğu, Belediyenin sorumluluğunun güven sorumluluğu olduğu, TBK.m.51 uyarınca somut olayın özelliği ve hakkaniyet gereği belediyenin kusuru daha hafif olduğundan belediyenin sadece sözleşme kapsamında ödenen bedel yönünden sorumlu tutulması gerektiği, zarar yönünden yüklenici firmanın kusurlu olduğu dikkate alınarak zarardan sadece...
Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/409 esas sayılı dosyasıyla açılan davanın feshin iptali olmayıp feshin haksız olduğunun tespiti ile tazminat isteğine ilişkin olduğu, neticede mahkemece 29.05.2013 tarihinde feshin haklı olduğundan bahisle davanın reddine karar verildiği, dolayısıyla gerek sözleşmenin ifasının imkansız hale gelmesi ve gerekse de davacının fesih talep etmekle menfi zararını isteyebileceği, yukarıda ifade edildiği üzere menfi zararın, alacaklının sözleşme yapılmasaydı uğramayacağı fiili zararlar ile yoksun kaldığı kâr’ı kapsadığı, bunun da sözleşme kapsamında ödenen bedel ile taşınmazın dava tarihindeki rayiç bedeli ile ödenen bedel arasındaki fark olduğu, Belediyenin sorumluluğunun güven sorumluluğu olduğu, TBK.m.51 uyarınca somut olayın özelliği ve hakkaniyet gereği belediyenin kusuru daha hafif olduğundan belediyenin sadece sözleşme kapsamında ödenen bedel yönünden sorumlu tutulması gerektiği, zarar yönünden yüklenici firmanın kusurlu olduğu dikkate alınarak zarardan sadece...
Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/409 esas sayılı dosyasıyla açılan davanın feshin iptali olmayıp feshin haksız olduğunun tespiti ile tazminat isteğine ilişkin olduğu, neticede mahkemece 29.05.2013 tarihinde feshin haklı olduğundan bahisle davanın reddine karar verildiği, dolayısıyla gerek sözleşmenin ifasının imkansız hale gelmesi ve gerekse de davacının fesih talep etmekle menfi zararını isteyebileceği, yukarıda ifade edildiği üzere menfi zararın, alacaklının sözleşme yapılmasaydı uğramayacağı fiili zararlar ile yoksun kaldığı kâr’ı kapsadığı, bunun da sözleşme kapsamında ödenen bedel ile taşınmazın dava tarihindeki rayiç bedeli ile ödenen bedel arasındaki fark olduğu, Belediyenin sorumluluğunun güven sorumluluğu olduğu, TBK.m.51 uyarınca somut olayın özelliği ve hakkaniyet gereği belediyenin kusuru daha hafif olduğundan belediyenin sadece sözleşme kapsamında ödenen bedel yönünden sorumlu tutulması gerektiği, zarar yönünden yüklenici firmanın kusurlu olduğu dikkate alınarak zarardan sadece...