T.M.Y.’nın 227. maddesinde “eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık olmaksızın katkıda bulunmuşsa tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiyesi sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıcındaki değeri esas alınır.” Türk Medeni Yasasının yürürlüğü ve uygulama şekli hakkındaki 4722 Sayılı Yasanın 10. maddesinde “T.M.Y.’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tabi oldukları mal rejimi devam eder....
T.M.Y.’nın 227. maddesinde “eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık olmaksızın katkıda bulunmuşsa tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiyesi sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıcındaki değeri esas alınır.” Türk Medeni Yasasının yürürlüğü ve uygulama şekli hakkındaki 4722 Sayılı Yasanın 10. maddesinde “T.M.Y.’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tabi oldukları mal rejimi devam eder....
T.M.Y.’nın 227. maddesinde “eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık olmaksızın katkıda bulunmuşsa tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiyesi sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıcındaki değeri esas alınır.” Türk Medeni Yasasının yürürlüğü ve uygulama şekli hakkındaki 4722 Sayılı Yasanın 10. maddesinde “T.M.Y.’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tabi oldukları mal rejimi devam eder....
HUKUKİ DEĞERLENDİRME : Bir faaliyetin, ticari faaliyet ve bu faaliyetten elde edilen gelirin ticari kazanç olarak vergilendirilmesinde, faaliyetin devamlılığı, gelir elde etme amacı, ticari organizasyon gibi koşullar aranırken, değer artış kazancı olarak vergilendirilmesinde, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 80. maddesinde belirtilen mal ya da hakların belli bir süreden önce elden çıkarılması yeterlidir. Diğer taraftan, aynı gelirin aynı dönemde hem ticari kazanç hem de değer artış kazancı olarak tayin ve tespit edilmesi vergilendirme ilkelerine uygun düşmeyecektir. Uyuşmazlığın çözümü için, davacının elde ettiği kazancın, 193 sayılı Kanun'un 2. maddesinde sayılan hangi gelir unsuru itibarıyla vergilendirileceğinin ortaya konulması gerekmektedir. Zira Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 1. maddesinde ticari faaliyet çerçevesinde yapılan teslimler katma değer vergisine tabi tutulmuş ancak değer artış kazancı doğuran teslimler katma değer vergisi kapsamına alınmamıştır....
TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: İNCELEME VE GEREKÇE : 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 80 inci maddesinin birinci fıkrasının altıncı bendinde; iktisap şekli ne olursa olsun 70 inci maddenin 1,2,3,4 ve 7 numaralı bentlerinde yazılı mal ve hakların, iktisap tarihinden başlayarak beş yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançların (Kooperatiflerin ortaklarına bu sıfatları dolayısıyla tahsis ettikleri gayrimenkulleri tahsis tarihinde ortak tarafından satın alınmış sayılır) elden çıkarılmasından doğan kazançların, değer artış kazancı olarak değerlendirileceği düzenlenmiştir....
Eşlerden biri, diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuş ise, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur (TMK.m.227). Davacı taşınmazın alınması sırasında kişisel malı niteliğindeki ziynetlerini bozdurarak, çalışması karşılığı elde ettiği gelirle taşınmazın alınmasına katkıda bulunduğunu ileri sürerek terditli biçimde öncelikle ziynetlerin aynen iadesini, mümkün bulunmazsa bedelini ve çalışması karşılığı olan katkı olarak verilen paranın faiziyle tahsilini, bu istekler olumlu karşılanmaz ise ziynetler ile çalışması karşılığı edindiği parayı vererek edinilen araç bakımından alacak isteğinde bulunmuştur. Mahkemece ikinci istek yönünden, diğer bir deyişle değer artış payı ile katılma alacağı isteğine ilişkin talep yönünden hüküm kurulmuştur....
Davacının dava dilekçesi içeriğindeki anlatımına ve bozma ilamına göre, dava artık değere katılma alacağı ve değer artış payı alacağı istemine ilişkindir. Dosya kapsamına göre, dava dışı 464 parselin davacının kişisel malı olduğu anlaşıldığından, bozma ilamı doğrultusunda davaya konu taşınmazın alımında bu taşınmazın satım bedeli olan 30.000 TL’nin kullanıldığı kabul edilerek, davacı lehine değer artış payı alacağına da hükmedilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile sadece katılma alacağına hükmedilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 09.05.2022(Pzt.)...
Bundan ayrı, hükümde katkı payı ve katılma alacağı yazılı ise de davacı lehine hükmedilen alacak, katılma ve değer artış payı alacağı niteliğindedir. TMK'nin 239/son maddesinde; “…aksine anlaşma yoksa tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılma alacağına ve değer artış payına faiz yürütülür…” hüküm altına alınmıştır. Yargıtay'ın ve Dairemizin kökleşmiş uygulamalarına göre tasfiye tarihi karar tarihidir. Mahkemece, karar tarihi olan 12.06.2018 tarihinden itibaren her iki alacağada faiz yürütülmesi gerekirken, değer artış payı alacağı yönünden yazılı şekilde dava ve ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmüş olması hatalıdır. Ne var ki, açıklanan bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden kararın 1086 sayılı HUMK'un 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanması uygun görülmüştür....
, gerçek miktarın şu anda tespit edilemediğinden davayı belirsiz alacak davası olarak açtıklarını, davacının işsiz olup herhangi bir gelirinin bulunmadığı gibi üzerine kayıtlı taşınır taşınmaz malının da bulunmadığını, bu sebeple açtıkları belirsiz alacak davasında tapuda davalı adına kayıtlı taşınmazların, ziynet eşyalarının, davacının evlilik süresince yapmış olduğu ütü, müşterek çocuğun bakımı, temizlik, yargılama sırasında yapılacak araştırma ve incelemeler sonucunda ortaya çıkacak gerçek alacak miktarını talep etme haklarının saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000 (Bin) TL alacağın/katkı payı alacağının dava tarihinden, değer artış payı ve katılma alacağı için de karar tarihinden itibaren hesaplanacak faizi ile birlikte hüküm altına alınmasını talep ve dava etmiştir....
v. 2009 yılında iktisap edilen taşınmaz, 2010 yılında satışa konu edilmek suretiyle elde edilen kazancın değer artış kazancı olduğu tespit edilmiştir. Değinilen tespitleri içeren vergi inceleme raporu uyarınca elde edilen kazanç için gelir vergisi beyannamesi verilmediğinden bahisle dava konusu cezalı tarhiyat yapılmıştır. Davacı tarafından, taşınmazın elde edildiği 1990 yılından, 10/09/2008 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile müteahhide verilerek elde edilen taşınmazların satışının yapıldığı 2010 yılına kadar, 20 yılı aşkın bir süre geçtiği dolayısıyla olayda servetin biçim değiştirmesi nedeniyle değer artış kazancı oluşmadığı iddialarıyla işbu dava açılmıştır....