Hizmet sözleşmeleri açısından cezai şartla ilgili olarak 818 sayılı Yasada açık bir hüküm bulunmaz iken, Dairemizin uygulamasına paralel olarak; 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 420 nci maddesi “Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir.” hükmünü getirmiştir. Bu itibarla hizmet sözleşmelerine işçi aleyhine konulan cezai şartlar geçersiz, işçi lehine konulan cezai şartlar ise geçerli kabul edilmelidir. Cezai şartın işçi ve işveren hakkında ve iki taraflı olarak düzenlenmesi gereği, işçi aleyhine kararlaştırılan cezai şartın işveren aleyhine kararlaştırılandan daha fazla olmaması sonucunu da ortaya koymaktadır. Başka bir anlatımla işçi aleyhine olarak belirlenen cezai şartın, koşulları ve ceza miktarı bakımından işverenin sorumluluğunu aşması düşünülemez....
Hizmet Sözleşmeleri açısından cezai şartla ilgili olarak 818 sayılı Yasada açık bir hüküm bulunmaz iken, Dairemizin uygulamasına paralel olarak; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 420. maddesi “Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir.” hükmünü getirmiştir. Bu itibarla hizmet sözleşmelerine işçi aleyhine konulan cezai şartlar geçersiz, işçi lehine konulan cezai şartlar ise geçerli kabul edilmelidir. Cezai şartın işçi ve işveren hakkında ve iki taraflı olarak düzenlenmesi gereği, işçi aleyhine kararlaştırılan cezai şartın işveren aleyhine kararlaştırılandan daha fazla olmaması sonucunu da ortaya koymaktadır. Başka bir anlatımla işçi aleyhine olarak belirlenen cezai şartın, koşulları ve ceza miktarı bakımından işverenin sorumluluğunu aşması düşünülemez....
TL cezai şartın tahsili işleminin, 20 adet reçetenin arkasında yer alan imzaların reçete sahiplerine veya yakınlarına ait olmaması nedeniyle protokolün 6.3.3. maddesi uyarınca yazılı uyarı ve 18.804,60 TL cezai şartın tahsili işleminin, kuruma fatura ettiği reçetelerden 104 adetinin sahte veya sahte rapor kullanılarak düzenlendikleri gerekçesiyle protokolün 6.3.19. maddesi uyarınca sözleşmenin 2 yıl süreyle feshi ve 361.428,50 TL cezai şartın tahsili işleminin ve tüm bu eylemlerin gerçekleştirildiği reçete bedelleri toplamı olan 35.237,05 TL ile bu reçetelerin davacıya ödendikleri tarihten itibaren işlemiş 8.750,14 TL faizinin de tahsili işleminin uygulanmasına karar verildiği anlaşılmıştır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi KARAR TARİHİ :15.09.2009 ÜÇÜNCÜ ŞAHIS : Uyuşmazlık, kira alacağı ve cezai şartın tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali ve kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkemece, kiralanan tahliye edildiğinden karar verilmesine yer olmadığına, itirazın 5.562-TL kira alacağı ve günlük 40 TL, 105 günlük 4.200-TL cezai şart olarak toplam 9.762-TL üzerinden itirazın iptaline, takibin devamına ve bu miktar üzerinden % 40 icra tazminatına karar verilmiş hüküm her iki taraf vekilince kira alacağı ve cezai şarta ilişkin olarak temyiz edilmiştir. Bu durumda temyiz incelemesi dairemizin görevi dışında bulunduğundan dosyanın görevli Yargıtay 3. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 05.07.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
İş Hukukunda İşçi Yararına Yorum İlkesinin bir sonucu olarak sadece işçi aleyhine yükümlülük öngören cezai şart hükümleri geçersiz sayılmış ve bu yönde yerleşmiş içtihatlar öğretide de benimsenmiştir.Yine, Yeni Borçlar Kanunu Tasarısının 419. maddesinde “Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir” şekline kurala yer verilmiştir. Cezai şartın işçi ve işveren hakkında ve iki taraflı olarak düzenlenmesi gereği, işçi aleyhine kararlaştırılan cezai şartın işveren aleyhine kararlaştırılandan daha fazla olmaması sonucunu da ortaya koymaktadır. Başka bir anlatımla işçi aleyhine olarak belirlenen cezai şartın, koşulları ve ceza miktarı bakımından işverenin sorumluluğunu aşması düşünülemez. İki taraflı cezai şartta işçi aleyhine bir eşitsizlik durumunda, cezai şart hükmü tümden geçersiz olmamakla birlikte, işçinin yükümlülüğü işverenin sorumlu olduğu miktarı ve halleri aşamaz....
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Mahkemenin mevcut sözleşme kapsamında cezai şartın tek yönlü olduğu ve bu nedenle davanın reddi gerektiğine dair tesbitinin hatalı olduğunu, Mahkemenin kabulünün aksine sözleşmede cezai şartın iki taraflı ve karşılıklı olarak belirlendiğini, İşçiye verilen eğitim karşılığı belli bir süre çalışması koşuluna bağlı olarak kararlaştırılan cezai şartın tek taraflı olduğunun değerlendirilemeyeceğini, İşçiye verilen eğitim karşılığı cezai şart hükmünün geçerli olduğunu,Bilirkişi raporunda da,cezai şartın çalışma süresi ile oranlı olarak hesap edilmiş olduğunu, Sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın kanuna, yerleşik yargıtay içtihatlarına uygun olarak düzenlemiş olduğunu, Karşılıklı Edimler Arasında Bir Oransızlık Bulunmadığını, iş sözleşmesinde davalı işçi aleyhine cezai şart hükmü düzenlendiği gibi aynı şekilde işveren aleyhine de cezai şart hükmü düzenlenmiştir....
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece verilen hükmün usul ve yasaya aykırı olduğunu; Davalı her ne kadar işbu arabuluculuk anlaşma tutanağına icra edilebilirlik şerhi almış olduğundan bahisle müvekkil şirket aleyhinde icra takibine girişmişse de kanun maddesinde açıkça belirtilmiş olduğu üzere mahkemece icra edilebilirlik şerhi kapsamında yalnızca kanun maddesinde belirtilen hususlarla sınırlı olarak inceleme yapılabilmekte olduğunu, arabuluculuk tutanağına cezai şarta ilişkin madde eklenmişse de, cezai şartın talep edilebilirliğinin açıkça mücbir sebebin yokluğuna bağlandığını, cezai şartın varlığının taraflar arasında ihtilaflı olduğunu, Yapılması gerekenin cezai şart alacağına ilişkin ayrıca bir yargılama yapılmak suretiyle cezai şartın varlığının ve miktarının tespit edilebileceğini, pandemi sürecinin mücbir sebep olduğunu, mahkeme kararının gerekçesiz olduğunu bu nedenlerle kararın kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini...
Borçlar ununun 158. ve devamı maddelerinde düzenlenen cezai şart, sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi halinde borçlunun belirli bir miktar para ödeme taahhüdüdür. Anılan maddenin 1.fıkrasında seçimlik cezai şart, 2.fıkrasında ise ifaya eklenen cezai şart düzenlenmiştir. Seçimlik cezai şartın düzenlendiği Borçlar Kanununun 158.maddesinin 1.fıkrasında, “Akdin icra edilmemesi veya natamam olarak icrası halinde tediye edilmek üzere cezai şart kabul edilmiş ise hilafına mukavele olmadıkça alacaklı, ancak ya akdin icrasını veya cezanın tediyesini isteyebilir.” hükmü mevcut olup, madde metninden de açıkca anlaşıldığı üzere sözleşme hiç ya da gereği gibi yerine getirilmediği takdirde aksine kararlaştırma yoksa alacaklı ya edimin ifasını yada cezai şartın ödenmesini isteyebilir. İkisini bir arada talep etmesi mümkün değildir....
kuralları birlikte dikkate alındığında, cezai şartın fahiş olduğunun kabulü gerektiği, davalının sorumlu tutulabileceği cezai şartın satış bedelinin %3+KDV olması gerektiği anlaşılarak, davalının sorumlu olduğu cezai şart miktarının (300.000,00x3/100=9.000,00) 9.000,00- TL + %18 KDV 1.600,00- TL olduğu, davacının davalıdan toplam 10.600,00- TL alacaklı olduğu anlaşılmıştır....
Ancak bu yazının tebliğ edildiği İsmet Karagülle’nin davalı adına tebellüğe yetkili şahıs olup olmadığı araştırılarak, sonucuna uygun bir karar verilmelidir. 3-Davalının ödemeyi taahhüt ettiği % 50 cezai şart mahiyeti itibariyle sözleşmeye aykırı davranışı engellemek amacı ile konulmuş cezai bir müeyyide yani cezai şarttır. Ancak, mahkemece B.K.nun 161/son maddesi gereğince cezai şart olarak hükmedilen bu miktarın fahiş olup olmadığı tartışılmamıştır. Mahkemece hükmedilen cezai şartın fahiş olup olmadığı tartışılmalı, şayet fahiş görülür ise indirilecek miktar belirlenip sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Eksik incelemeyle yazılı şekilde hükmedilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir....