Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Çocuğunun Annesinin Soyadını Kullanmasına İzin Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 397.80 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.22.09.2022 (Prş.)...
tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 25.000,00TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminatın davalı karşı davacıdan alınarak, davacı karşı davalıya verilmesine, kadının boşanmadan sonra kocasının soyadını kullanma talebinin reddine, davalı karşı davacı erkeğin boşanma davasının velayet ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir....
Evlilik dışı doğan çocuğun velayeti kanun uyarınca (TMK. 337/1 md.) annede olacağı belirtilmiş ise de, bu husus annenin fiil ehliyetine sahip olması durumu ile sınırlıdır. Çocuk, evlilik birliği içerisinde dünyaya gelmediği gibi tanınmaması nedeniyle de babası ile soybağı kurulamamıştır. Annenin yaşı küçük olup çocuğun velayetini kullanamayacağından, halihazırda çocuğun velisi bulunmamaktadır. Kanun, anne küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velayet kendisinden alınmış ise hâkimin çocuğun menfaatine göre vasi atayacağını veya velayeti babaya vereceği hükme bağlanmıştır (TMK m. 337/2). Soybağı kurulmayan babaya velayetin verilmesi söz konusu olamayacağına göre, küçüğe vasi atanması hususunundaki uyuşmazlığın sulh hukuk mahkemesinde görülüp, çözümlenmesi gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 29.05.2015 gününde oy birliğiyle karar verildi....
bilgileri ve rızaları olmaksızın, mağdur çocuğun adını ve soyadını taşıyan ... hesabı açıp, mağdur çocuğa ait resmi, bu hesap üzerinden paylaşarak, TCK’nın 135/1. madde ve fıkrasındaki kişisel verilerin kaydedilmesi ile aynı Kanunun 134/2. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarını işlediği iddiasıyla sanık hakkında kamu davası açıldığı olayda; UYAP sisteminden temin edilen nüfus kayıt örneğine göre, katılan ...’ın, kayden 24.10.2000 doğumlu olup, suç tarihi ve duruşmada beyanının alındığı 28.04.2015 tarihi itibariyle 15 yaşından küçük olan mağdur çocuğu tanıma yoluyla nüfusuna aldığı anlaşılmakla, mağdur çocuk adına şikayet hakkının ve kamu davasına katılma yetkisinin, katılan ... ile evli olmayan ve mağdur çocuğun velayeti kendisinde bulunan annesi ...’ya ait olduğu gözetilmeksizin, mağdur çocuğun yasal temsilcisi olan annesinin yanı sıra yasal temsilcisi olmayan babasının da davaya katılmasına karar verilmiş olması...
DAVA Davacı-karşı davalı erkek vekili dilekçesinde özetle; davalı ile 11.06.2015 tarihinde evlendiklerini, evliliklerinden bir çocuklarının bulunduğunu, davalının evliliklerinin son bir yıllık dönemi içerisinde tarafına aşağılayıcı sözlerde bulunduğunu, küfür ve hakaretler ettiğini, ortak çocuğa şiddet uyguladığını, sürekli olarak boşanacağını söylediğini, annesinin babasının yanında ağza alınmayacak sözler söylediğini ve beddua ettiğini, daha sonra aralarında soğukluk oluştuğunu ve iki aydır ayrı yaşadıklarını, tekrar bir araya gelmelerinin mümkün olmadığını belirterek tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına karar verilmesini, ortak çocuğun velâyetinin kendisine verilmesini talep etmiş, davacı ön inceleme duruşmasında her ne kadar çocuğun velâyetini talep etmiş ise de, çocuğun yaşı küçük olduğu için velâyetinin annesine bırakılmasını ve çocukla arasında kişisel ilişki kurulmasını talep ettiğini talep ve dava etmiştir. II....
Davalı T1 vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı Seval ile evli iken Edirne Aile Mahkemesinin kararı ile boşandıklarını, mahkemece yapılan yargılama sonunda ortak çocukları Irmak Sönmez'in velayetinin kendisine verildiğini, boşanmadan sonra belirli bir süre Edirne ilinde çocuğu ile birlikte ailesinin yanında yaşadıklarını, çocuğunun bu dönemde bakım ve gözetim görevini bizzat yerine getirdiğini, Edirne ilinde yaşadıkları dönemde annesinin ve kardeşinin yine diğer aile bireylerinin baskılarına maruz kaldığını, davacı annesinin yaşama ilişkin kesin ve kati kuralları olduğunu ve etrafının da bu kurallar çerçevesinde yaşaması gerektiğini dikte ettiğini, yaşam koşullarını çekilmez bir hale dönüştüren bu baskıların etkisiyle ve çocuğuna annesi başta olmak üzere ailesinin bakım ve gözetim görevini ifa edeceğine olan güvenle daha sonra öğretmen olarak istemi gereğince Çanakkale'ye atandığını, burada çalıştığı dönemde zaman zaman çocuğu ile telefonda görüşüp belirli aralıklarla hafta sonları...
TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 321 ] "İçtihat Metni" Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 303. maddesinde "Babalık davası çocuğun doğumundan önce veya sonra açılabilir. Ananın dava hakkı doğumdan başlayarak bir yıl geçmekle düşer" hükmü yer almaktadır. Babalık davasının açılması ile öngörülen süre hak düşürücü süre olup, ana için çocuğun doğum tarihinden itibaren başlar. İncelenen dosyada mevcut olan nüfus kaydından, küçüklerin 11.03.2000, 23.03.2002 doğumlu oldukları, dava tarihine göre bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşılmıştır. Kayyım tarafından çocuklar adına açılan bir dava da bulunmamaktadır....
baktığını, çocukların yerleşim yerinin davalı annede olsa da, davalının çocuklarını anne gibi değilde bir yakını gibi alıp götürdüğünü ve geri getirdiğini, davalının şu anda bayan kuaförü olarak çalıştığını ve müşterek çocuklar ile ilgilenebilecek ve bakabilecek durumunun bulunmadığını, davalının kendi annesi ile görüşmediğinden, çocuklara bakabilecek bir yakınının da bulunmadığını, müşterek çocukları yanında işe götürmesinin de mümkün olmadığını, müvekkilinin annesinin, müşterek çocukların giyimleri, bakımları, temizlikleri gibi tüm kişisel ihtiyaçları ile ilgilendiğini, davalının ise müvekkilinin annesine asılsız iftiralar attığını, müşterek çocuklar için nafaka talep ettiğini, müvekkilinin, erkek kardeşi ile birlikte işlettiği fırınında eve yakın olmasından dolayı müvekkilinin devamlı müşterek çocukların yanlarında olduğunu, müşterek çocukların okullarının da eve ve müvekkilinin iş yerine 100 metre mesafede olduğunu, davalının çocuklarına karşı ilgisiz olduğunu, boşanmadan sonra çocuklarını...
Dolayısıyla çocuğun önadının değiştirilmesi için yasal temsilcileri tarafından açılan davalarla, ergin kişilerin ad ve soyadlarının değiştirilmesi davalarında görevli mahkemenin 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36. maddesinde yer alan hüküm gereğince asliye hukuk mahkemesi olduğunda bir duraksama bulunmamaktadır. Çocuğun hangi soyadı alacağı konusunda, yukarıda gösterildiği gibi Türk Medeni Kanunu'nun 321. maddesinde, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nda, Soyadı Nizamnamesinde ve Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikte düzenlenmeler mevcuttur. Bu düzenlemelere göre çocuk soyadını; evlilik içinde doğmuş ise; ailenin, başka bir ifade ile babanın: evlilik dışında doğmuş, babayla bir soybağı kurulmamış ise anasının: soybağı ana ve babanın sonradan evlenmesiyle veya tanıma (TMK madde 295) yahut da mahkeme kararıyla (TMK madde 301) kurulmuş ise babasının soyadını almaktadır....
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 2016 yılında boşandıklarını, davalının davacıya ati olan ... soyadını kullanmaya devam ettiğini, davacının yeniden evlendiğini ve davalının hala ... soyadını taşıyor olması nedeni ile yeni eşiyle davacının sorun yaşadığını, davalının bu soyadı kullanmakta bir menfaatinin bulunmadığını belirterek 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un (4721 sayılı Kanun) 173 üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca davalının ... soyadını kullanmasına ilişkin iznin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. II. CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalının 2007 yılından beri bu soyadını kullandığını, davalının ...'...