KARŞI OY Davaya konu somut olayda, davacı boşanma sırasında hüküm olunan yoksulluk nafakasının, boşandığı eşin SGK’lı bir işe girmiş olması nedeniyle kaldırılmasını talep etmektedir. Dosyaya yansıyan delil ve belgelerden, davacının asgari ücretle çalıştığı, üstelik müşterek çocuğun velayetinin de kendisinde olduğu, çocuk için davalıdan iştirak nafakası almadığı, davalının ise boşanmadan sonra SGK’lı olarak asgari ücretle işe girdiği, bu durumda her iki tarafın da eşit gelire kavuştuğu, 4721 S....
belge gösteremediği, boşanmadan sonra davacı erkeğin mali durumunda önemli bir değişiklik bulunmadığı, davalı kadının mali durumundaki yükseliş, döviz kurundaki beklenmedik artışlar nazara alınarak tarafların mali, sosyal durumları ve hakkaniyet ilkesi gereği davacının yoksulluk nafakasının kaldırılması talebinin reddine, yoksulluk nafakasının azaltılması talebinin kabulü ile davalı kadın lehine Beykoz Aile Mahkemesinin 2006/810 Esas sayılı kararı ile hükmedilen aylık 7.500,00 USD yoksulluk nafakasının kaldırılarak dava tarihi 16.07.2019 tarihinden itibaren yoksulluk nafakasının aylık 5.000,00 TL olarak belirlenmesine karar verilmiştir....
Ayrıca madde metninden de anlaşıldığı üzere yoksulluk nafakası isteminde bulunan tarafın kusurunun daha ağır olmaması gerekmektedir. Ancak yoksulluk nafakası, boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacına yönelik olduğu içindir ki, boşanmış olan yoksul tarafa verilecek olan yoksulluk nafakası, hiçbir surette diğer tarafa yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde olmayacaktır. Şayet böyle olsaydı, sadece boşanmada kusuru olan eşten istenebilmesi gerekirdi. Oysa ki, maddede açıkça belirtildiği gibi, kusursuz eş dahi yoksulluk nafakası ödemekle yükümlüdür. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Akıntürk, T./Ateş, D.: Aile Hukuku, C.2, İstanbul 2019, s. 302). Bunun yanında, yoksulluk nafakası istenebilmesi için istemde bulunan tarafın boşanma yüzünden yoksulluğa düşme tehlikesiyle karşılaşmış bulunması şarttır....
Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (HGK.07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları).Bu durumda ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır. Toplanan deliller uyarınca; tarafların anlaşmalı olarak boşandıkları, davacının anlaşmaları uyarınca davalı için aylık 750,00- TL. yoksulluk nafakası ile müşterek çocukların her biri için ayrı ayrı aylık 750,00- TL. iştirak nafakası ödemeyi kabul ettiği belirlenmiştir. Davacı boşanma kararından sonra ekonomik durumunun kötüleştiğini, hakkında bir çok icra takibinin bulunduğunu, nafakaları ödeme gücünün olmadığını ileri sürmektedir....
Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (HGK.07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları).Bu durumda ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır. Toplanan deliller uyarınca; tarafların anlaşmalı olarak boşandıkları, davacının anlaşmaları uyarınca davalı için aylık 750,00- TL. yoksulluk nafakası ile müşterek çocukların her biri için ayrı ayrı aylık 750,00- TL. iştirak nafakası ödemeyi kabul ettiği belirlenmiştir. Davacı boşanma kararından sonra ekonomik durumunun kötüleştiğini, hakkında bir çok icra takibinin bulunduğunu, nafakaları ödeme gücünün olmadığını ileri sürmektedir....
Yerel Mahkeme bozma ilamına iştirak nafakası yönünden uymuş; yoksulluk nafakası yönünden ise istek yokluğundan yoksulluk nafakası konusunda hüküm kurulmasına yer olmadığına karar vererek ilk kararında direnmiştir. (Uyulan kısım taraflarca temyiz edilmemiştir.) Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; davacı-davalı G... C… …'nin yoksulluk nafakası talebinde bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Türk Medeni Kanunu 174.maddesi uyarınca yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için davacının yoksulluk nafakası isteği olması şarttır ancak bu isteğin mutlaka dava dilekçesinde bulunması gerekmez yargılama aşamasında da yoksulluk nafakası isteğini dile getirebilir. Somut olayda; davacı vekili 25.02.2008 günlü oturumda önceki beyanlarını tekrar ederek; davacı-davalı kadının hiçbir yerden geliri olmadığı ve davalı-davacı kocanın ailesine maddi yönden destek olmadığı gerekçesiyle nafakaların (ÜFE) oranında artırılmasını istemiş ve bu beyanını imzası ile tasdik etmiştir....
Davalı-davacı vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; davacı-davalı erkeğin kusurlu davranışları nedeni ile evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını, bu sebeple tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin anneye verilmesine, çocuk için Didim 2.Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 2016/452 E.sayılı dosyasında bağlanan tedbir nafakasının boşanmadan sonra iştirak nafakası olarak devamına, müvekkili için 1000 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 25.000 TL maddi, 25.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, asıl ve birleşen davanın kabulü ile tarafların TMK.nun 166/1 maddesi gereğince boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin davalı-davacı anneye verilmesine, baba ile aralarında kişisel ilişki tesisine, çocuk lehine 300,00 TL tedbir-iştirak nafakası verilmesine, davalı-davacı kadın lehine 300,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası, 10.000 TL maddi, 10.000 TL manevi tazminat verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir....
Dava, davacı kadın tarafından boşanmadan sonra açılan maddi - manevi tazminat ve yoksulluk nafakası talebine ilişkindir. TMK'nun 174/1. maddesi hükmüne göre "Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.'' TMK'nun 174/2 maddesine göre ise "Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir." TMK'nun 175'inci maddesine göre "Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz" TMK'nun 174'üncü maddesine göre "Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar." hükmü düzenlenmiştir....
Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, mahkemece bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ait temyiz itirazlarının incelenmesi artık mümkün bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Davacı erkek tarafından açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sonucu mahkemece, davalı kadın lehine 2.500 TL yoksulluk nafakası, 250.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminata hükmedilmiş, verilen bu karar davacı erkeğin temyizi üzerine Dairemizin 27.06.2014 tarihli kararı ile, davalı kadın lehine hükmolunan yoksulluk nafakası ile maddi ve manevi tazminatın çok olduğu gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda verilen ikinci kararla, davalı kadın lehine 2.000 TL yoksulluk nafakası, 200.000 TL maddi ve 70.000 TL manevi tazminata karar verilmiş, bu karar da erkek tarafından temyiz edilmiştir....
Mahkemece davacının boşanmanın fer'i niteliğindeki tazminat ve nafaka talepleri kısmen kabul edilmiş ve kadın yararına maddi ve manevi tazminat ile tedbir ve yoksulluk nafakasına karar verilmiştir. Davacı kadının dava dilekçesindeki beyanı tazminatlardan ve kendisi için nafaka taleplerinden feragat açıklaması niteliğindedir. Bu taleplerin, sonradan ıslah dilekçesi ile tekrar istenmiş olması, feragat beyanı karşısında sonuç doğurmaz. Feragatle ilgili taraf işleminin ıslahla geri alınması, yasal olarak mümkün değildir. Bu husus gözetilerek, davacının maddi tazminat (TMK m.174/1) ile manevi tazminat (TMK m.174/2) taleplerinin ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddi yerine yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. 3-Ancak tedbir nafakası her an doğup, işleyen alacak niteliğindedir....