HMK'nun 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde; İlk derece mahkemesince; "tarafların anlaşmalı boşanma protokolünde katkı payı talep etmediklerin tasdik etmeleri, duruşma sırasında eşya ve mal varlığına ilişkin hiçbir mal ve alacak talep etmediklerini beyan etmeleri anlaşmalı boşanma sırasında mal rejiminin tasfiyesinde geleceğe yönelik bir anlaşma yapıldığını göstermektedir. Aynı zamanda tarafların kesinleşen anlaşmalı boşanma davasının 2 numaralı bendinde tarafların karşılıklı olarak katkı payı alacağı talep etmedikleri belirtilmiş ve bu karar kesinlişmiştir....
Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da madem ki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir....
Mahkemece yapılan yargılama sonucu; tarafların 20/04/2010 tarihinde evlendiği ve halen evi oldukları, Türkiye'de açılmış boşanma davası ya da yabancı mahkeme ilamını tanıma davası bulunmadığı, eşler arasındaki mal rejiminin henüz sona ermediği, Türkiye'de açılmış boşanma davasının yada boşanmaya ilişkin yabancı mahkeme ilamının tanınması davasının bulunmadığı ve bu nedenle davada görülebilirlilk dava şartının bulunmadığı anlaşılmakla, 6100 sayılı HMK.nun 115/2. maddesi gereği davanın usulden reddine karar verilmiştir....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Tarafların arasında ülkemizde açılmış bir boşanma davasının bulunmamakta olduğunu, zira bu davanın açılabilmesi için taraflar arasında boşanma davasının olmasını ve davanın açıldığı bir tarihte mevcut mal rejiminin sona ermiş olacağından usulen açılmış bir boşanma davası da olmadığından mal rejiminin tasfiyesine yönelik açılan bu davanın esastan incelenmesi ve karar verilmesinin mümkün olmadığını, mal rejiminin tasfiyesine yönelik bir davanın esastan incelenip hüküm kurulabilmesi için taraflar arasında bir boşanma davasının olması gerektiğini, davanın bekletici mesele yapılarak boşanma kararının kesinleşmesinin zorunlu olduğunu, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davada yetkisizlik kararı verilerek İzmir-Karşıyaka Aile Mahkemelerinin yetkili olduğunun belirtilmesini, davanın açıldığı 27/05/2022 tarihinde usule uygun açılmış bir boşanma davası olmadığından davanın reddini, aksi halde davacının bir katkısının olduğu katılma alacağı bulunmadığından...
Dava dilekçesine göre davacı vekili, evlilik birliği içinde davalı adına edinilen mal varlığının tespit edilerek, edinilmiş mallara katılma rejimine göre paylaştırılmasını, bilirkişi raporu ile değer artış payı ve katılma alacağının belirlenerek davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Boşanma nedeniyle eşler arasındaki mal rejimi, boşanma davasının dava tarihi itibariyle sona ermekte olup (TMK’nun 225/2.m.), mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkı boşanma dava tarihi itibariyle doğar. Ancak bu hakkın dava yolu ile kullanılabilmesi, tasfiyeye karar verilebilmesi için boşanma davasının olumlu sonuçlanarak kesinleşmesi gerekir. Somut olayda taraflar arasında boşanma davası açılmış olmakla davacının mal rejiminden kaynaklanan alacak hakkı doğmuştur. Ancak tasfiyeye karar verilebilmesi için boşanma davasının olumlu sonuçlanması gerekmektedir....
Boşanma dosyasında, az yukarıda yazılı beyanlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 27.05.2009 gün 2009/2-158 Esas ve 2009/217 Karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi boşanmanın mali sonuçları üzerindeki 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 174.maddesinde düzenlenen boşanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat, 175.maddesinde düzenlenen yoksulluk nafakası, şahsi eşyalarla ilgili anlaşmaya, kısaca boşanmanın ferilerine ilişkin olup, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan katkı payı, değer artış payı ve katılma alacağına konu yukarıda ada ve parsel numarası yazılı taşınmaz bu kapsam içinde değildir. Başka bir anlatımla; somut olayda, boşanma dosyası içeriğindeki beyanlarla tarafların aralarındaki mal rejimini tasfiye ettikleri kabul edilemez. Tarafların anlaşmalı boşanma davasında mal rejiminin tasfiyesi konusunda anlaşma yapmaları zorunluluğu yoktur. Ancak, bu konuda anlaşma yapmaları mümkündür....
Yargıtay'ın ve Dairemizin sapmaksızın devam eden uygulamalarına göre, mal rejiminin tasfiyesi ile alacak hakkında bir karar verilmesi için eşler aralarındaki mal rejiminin sona ermesi gerekir. Başka bir anlatımla, şahsi hak niteliğindeki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkının dava konusu yapılabilmesi için muaccel (istenebilir) hale gelmesi gerekir, bu da mal rejiminin sona ermesi ile gerçekleşir. Mal rejiminin sona ermesi, mal rejiminin tasfiyesiyle katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı davalarının görülebilirlik ön koşuludur. Mal rejimini sona erdiren boşanma davasının derdest olduğunun anlaşılması durumunda usul ekonomisi gereğince (6100 s.lı HMK'nun m. 30) bekletici mesele yapılmalıdır. .//.....
HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2022/1768 KARAR NO : 2023/136 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : ALUCRA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 22/04/2022 NUMARASI : 2020/139 ESAS - 2022/50 KARAR DAVA KONUSU : BOŞANMA VE MAL PAYLAŞIMI (HAYATA KAST, PEK KÖTÜ VE ONUR KIRICI DAVRANIŞ NEDENİYLE BOŞANMA VE MAL PAYLAŞIMI), BOŞANMA (EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASI NEDENİ İLE BOŞANMA (ÇEKİŞMELİ)) KARAR : Taraflar arasındaki davada mahkemece yapılan yargılama sonucunda verilen hüküm aleyhine süresi içerisinde istinaf kanun yolu başvurusunda bulunulmuş olmakla, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı birleşen dosya davalısı dava dilekçesinde özetle; davalı T3 ile 31/08/2005 tarihinde resmi nikahlı olarak evlendiklerini, evliliklerinden 26/01/2006 doğumlu Emine Tütüncü’nün dünyaya geldiğini, o evlilik dışında bir çocuğunun daha olduğunu, T3’nün kızına soyadını verdiğini ve babası olarak göründüğünü...
bu mal varlığı yönü ile taleplerinin bulunmadığını belirterek, davalının davaya konu taşınmazları 32 yıllık evlilik birlikteliğinde kazanmış olması ve boşanma kararı sonrası bu mal varlığını 3. kişilere devredeceği yönünde hareketlerde bulunması sebebi ile ivedi olarak davaya konu mal varlığı üzerine tedbir konulması ile davanın kabulü ile birlikte mal rejiminin tasfiyesi sonucu fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Şöyle ki, TMK'nun 225.maddesinde mal rejiminin ne şekilde sona ereceği ve sona erme tarihi yazılı olup, boşanma sebebiyle evliliğin sona ermesi durumunda mal rejimi boşanma dava tarihi itibariyle sona erecektir. Bu maddede fiili ayrılık veya eşlerin ayrı yaşamaları mal rejiminin sona erme sebepleri arasında sayılmamıştır. Somut olayda, tasfiyeye konu 1600 parseldeki 1/4 hisse mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihi olan 10.07.2008 tarihinden önce 04.01.2003 tarihinde davalı eş tarafından satın alınarak adına tescil edildiğine göre, evlilik birliği içinde edinildiği ve satın alınma tarihine göre edinilmiş mal niteliğinde olduğu tartışmasızdır....