Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-karşı davacı kadın tarafından, her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı-karşı davalı erkeğin davası terk hukuki nedenine dayanan boşanma davası olup, davalı-karşı davacı kadının davası ise Türk Medeni Kanunu'nun 166/1. maddesi gereği açılan boşanma davasıdır. Mahkemece, erkeğin davası kabul edilerek terk hukuki nedeni ile tarafların boşanmalarına karar verilmiş, kadının davası ise reddedilmiştir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, erkeğin kadına "senin hayvan kadar değerin yok" şeklinde sözler söyleyerek kadına hakaret ettiği ve kadının kardeşini arayarak "gel, kardeşini götür" diyerek kadını evden kovmak suretiyle terke zorladığı anlaşılmaktadır....

    Aile Mahkemesinin, 2020/16 D.iş, 2020/16 D.iş K. sayılı dosyasından davalıya gönderilen usul ve yasaya uygun olmayan, gerekli şekil şartlarını da taşımayan ihtara dayalı olarak, davacı kadının TMK.nın 164. maddesi nedeni ile açmış olduğu boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekirken tarafların, TMK.nın 164.maddesi uyarınca terk nedeni ile boşanmalarına karar verilmesi hatalı olduğundan yanlışlığa değinilmekle yetinilmiş, boşanma kararı da istinafa getirilmediğinden kesinleşmiştir. 2- Davalının maddi-manevi tazminata ilişkin istinaf itirazlarının incelenmesinde; Davacı kadın tarafından terk ihtarı çekilmekle dava dilekçesinde belirtilen olaylar nedeni ile davalıyı af ettiği, en azından hareketlerini hoş görü ile karşıladığı anlaşılmakla, davacı kadın lehine maddi ve manevi tazminata da hükmedilemeyeceğinden, davacının maddi-manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken, maddi-manevi tazminata hükmedilmesi doğru olmadığından davalının bu husustaki istinaf...

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Mahkemece, terk hukuki nedeni ile tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı erkeğin davalı kadını kovmak suretiyle terke zorladığı anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 164.maddesi gereğince boşanma davası açma hakkı, terkedilen eşe aittir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan eş de terk temiş sayılır ve terk nedeniyle dava açamaz (YHGK 04.11.2009, 2009/2-402, 2009/484). O halde, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulü doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir....

      TMK 164 maddesine dayalı terk olgusu bir ihtara dayandırılmadıkça kadının dilekçesinde erkeğin ortak konutu terk ettiğinden söz etmesi o davayı TMK'nın 164. maddesi uyarınca terk nedenli bir boşanma davası haline getirmez. Her ne kadar davacı kadın dava dilekçesinde terk olgusundan bahsetmiş ise de terk olgusunu ihtara dayandırmadığı gibi dilekçe içeriğinde de herhangi bir terk ihtarının varlığı ve girişiminden söz etmemiştir. Bu durum karşısında davacı kadının hem 166/1, hem de TMK'nın 164. maddesine birlikte dayandığının kabulü ile terk ihtarı nedeniyle kadının eşini affettiği ve TMK'nın 166/1. maddesine dayalı boşanma davasının reddi gerektiği sonucuna uluşmak mümkün bulunmamaktadır. Bu husus Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 10/12/2021 tarihli ve 2021/697 E. - 2021/988 K sayılı kararının Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 28/04/2022 tarihli ve 2022/2059 E.- 2022/4092 K sayılı onama kararında da belirtilmiştir....

      Dosyanın incelenmesinde; İlk derece mahkemesince “Tarafların karşılıklı iddialarını ispat edemedikleri, bu sebeple kusursuz oldukları, her ne kadar davalı kadının ortak konutu terk ettiği sabit ise de terk hukuki nedenine dayalı davanın bulunmadığı, fiili ayrılığın ise boşanma nedeni sayılamayacağı” gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, ilk derece mahkemesince davalı kadına kusur yüklenmediği halde mahkeme kararı yanlış yorumlanmak suretiyle ortak konutu terk etme vakıasının kadına kusur olarak yüklenmesi doğru olmamıştır. Fiili ayrılık tek başına boşanma sebebi olmadığı gibi ortada terk hukuki sebebine dayalı açılmış bir dava da bulunmamaktadır. Bölge adliye mahkemesince kadına kusur olarak yüklenen “Eve dönmek için eşine ağabeyi ile görüşmeme şartını öne sürmesi” de davalı kadın tarafından barışma girişimi sırasında söylenmiş olup bu vakıanın da kadına kusur olarak yüklenmesi hatalı olmuştur....

        Torbalı Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi'nin 2012/292 E.,2013/39 K.sayılı 15.02.2013 tarihli kararı ile davacı erkeğin boşanma davasının kadının açtığı Anamur Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/334 E.sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir. İşbu dosyanın yargılaması sırasında davalı kadın "boşanma davasından vazgeçtiğini kadının ayrı yaşamakta haklı olduğunu bu nedenle TMK m. 197 gereğince tedbir nafakasına hükmedilmesini talep etmesi üzerine davalı kadın tarafın açılan boşanma davasının feragat nedeni ile reddine, TMK.197 gereğince aylık 200,00- TL tedbir nafakasının davacı kocadan alınarak davalı kadına verilmesine, davacı koca tarafından açılan boşanma davasının ise kadının açtığı boşanma davasından ayrılarak HMK.m.150 gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmiş işbu kararın 09.09.2014 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır....

        her boşanma davasının açılmasından sonra eşlerden birinin davadan önceki olaylara dayanabilmesi için ortak konutu terk etmesi gerektiği gibi bir sonuç çıkar ki bu yasanın temel ilkesine aykırıdır.Boşanma davasının açılması ile birlikte taraflardan birisi aile konutunu terk etme hakkına kavuşur,ancak bu muhakkak terk etmesi gerektiği biçiminde anlaşılmamalıdır,aksine isterse terk edebilir biçiminde yorumlanmalıdır.Özel Dairenin genel uygulaması da bu yoldadır....

          her boşanma davasının açılmasından sonra eşlerden birinin davadan önceki olaylara dayanabilmesi için ortak konutu terk etmesi gerektiği gibi bir sonuç çıkar ki bu yasanın temel ilkesine aykırıdır.Boşanma davasının açılması ile birlikte taraflardan birisi aile konutunu terk etme hakkına kavuşur,ancak bu muhakkak terk etmesi gerektiği biçiminde anlaşılmamalıdır,aksine isterse terk edebilir biçiminde yorumlanmalıdır.Özel Dairenin genel uygulaması da bu yoldadır....

            GEREKÇE : Asıl dava boşanma, birleşen dava ise zina ve terk sebebi ile boşanma talebini içermektedir. Davalı-b.davacı kadın istinafında, kocanın zina nedeni ile evi terk ettiği sabit olup, zina ve terk nedeni ile açılan boşanma davasında terkin ayrıca değerlendirilerek terk yönünden davanın reddine karar verilmesinin ve aleyhe vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, manevi tazminatın az hükmedildiğini, mahkemece çocuklar lehine hükmedilen nafakanın da yıllık TÜFE oranında arttırılmasını talep etmiştir. Davacı-b.davalı erkek, istinafında, asıl davanın kabulünü, birleşen davanın reddini, tazminatların kaldırılmasını istemiş, kusuru kabul etmediğini, nafakanın kaldırılmasını, aksi takdirde indirilmesini talep etmiştir....

            Diğer yandan; davacının terk ihtarı ve terk hukuksal sebebine (TMK. m. 164) dayalı bir boşanma davası da bulunmamaktadır. Mahkemenin sabit kabul ettiği, davalı kadının sıksık ortak konutu terk ederek baba evine gidip, daha sonra yeniden konuta dönmesi olayı; davacının gösterdiği tanıklarca kesin ve inandırıcı şekilde açıklanmamıştır. Tanık beyanları soyut ve inandırıcı olmaktan uzaktır. Davalıya yüklenebilecek bir kusurlu davranış bulunmamaktadır. Durum böyleyken; mahkemece boşanma davasının reddi yerine kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğu ve bu nedenle hükmün bozulması gerektiğini düşünüyorum....

              UYAP Entegrasyonu