Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

da bulunan arsanın silah zoruyla devrettirildiğini, fiziksel şiddet uygulayıp hakaret ederek evden kovduğunu, anne yanında olan küçük kız çocuğunu kaçırdığını ve kadın evden kovulduğu için ziynet ve çeyiz eşyalarının erkekte kaldığını iddia ederek; tarafların pek kötü ve onur kırıcı davranış, zina ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocukların her biri için aylık 1.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakası ile kadın için aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 150.000,00 TL maddî, 150.000,00 TL manevî tazminata, düğünde takılan 10 adet 22 ayar bilezik, 1 adet ... burması ve sayısı bilinmeyen altın ve nakit para ve çeyiz eşyası karşılığı olan şimdilik 1.000,00 TL eşya bedelinin ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 2.Davacı-davalı kadın vekili 17.07.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile 29.670,00 TL ziynet alacağı bedelinin, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte,...

    İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin 01.02.2022 tarih ve 2021/25 Esas, 2022/32 Karar sayılı kararı ile; kadının eşine hakaret içerikli sözler sarf ettiği, evde fevri tavırlar sergilediği, erkeğin ise kadına onur kırıcı sözler sarf ettiği, eşini dövmek için üzerine yürüdüğü, gerçekleşen bu durum karşısında evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu, boşanma davası açmakla ayrı yaşamaya hak kazanan, düzenli işi ve geliri bulunmayan ve boşanmakla yoksulluğa düşeceği anlaşılan kadın yararına tedbir ve yoksulluk nafakası koşullarının oluştuğu, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olmaları ve eşit kusurlu eş yararına tazminata hükmedilemeyeceği gerekçesiyle, asıl ve karşı davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, tarafların maddî ve manevî tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine, kadın lehine aylık 350,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına...

      alınarak davalı/karşı davacıya verilmesine, yine boşanmaya neden olan olaylar yüzünden davalı/karşı davacının kişilik hakları zarar gördüğü anlaşıldığından tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, kişilik haklarına ve özellikle aile bütünlüğüne yapılan saldırının ağırlığı, manevi tazminat isteyenin boşanmaya yol açan olaylarda ağır ya da eşit kusurlu olmadığı nazara alınarak davalı/karşı davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulüyle takdiren 10.000,00 TL manevi tazminatın davacı/karşı davalıdan alınarak davalı/karşı davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulması yoluna gidilmiştir.'' gerekçesiyle; A)-Davacı T1 tarafından açılan asıl davanın subut bulmaması nedeniyle REDDİNE, B)-Davalı/karşı davacı T4 tarafından açılan karşı davanın kısmen KABUL,kısmen REDDİNE, 1- Davalı/karşı davacı tarafın TMK'nun 161/1 ve 162.maddeleri uyarınca zina ve onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma taleplerinin ispat edilememesi nedeniyle ayrı ayrı REDDİNE, 2- Tarafların TMK'nun...

      Ancak; TCK’nın 79/2-b maddesinde düzenlenen onur kırıcı muameleye maruz kalma halleri Kanunda açıkça yazılı olmamakla birlikte bu hallerin, “çok kötü koşullarda taşıma, olağan dışı mahallerde barındırma ve kötü muamelede bulunma” gibi durumlarda söz konusu olabileceği, 30/11/2014 tarihli olay, yakalama, tespit ve muhafaza tutanağında göçmenlerin aracın arka tarafında oturur vaziyette olduklarının belirlendiği dikkate alındığında; 6 kaçak göçmenin tır ile taşınmasında yukarıda belirtilen durumlar söz konusu olmadığı gibi bu yöndeki kabule dayanak yapılabilecek bir göçmen beyanının da bulunmadığı anlaşılmakla, kaçak göçmenlerin dorse içerisinde iken X-Ray cihazından geçmelerini sağlamak şeklinde işlenen eylemde Kanun metninde belirtildiği biçimde göçmenlere yönelik onur kırıcı bir muamelenin veya hayatı bakımından tehlike oluşturacak bir durumun söz konusu olmadığı olayda, yerinde olmayan gerekçeyle TCK’nın 79/2. maddesinin uygulanması, Kanuna aykırı, sanık ... müdafiinin temyiz nedenleri...

        KARŞI OY YAZISI Tefhim edilen kararda münhasıran zina ve onur kırıcı davranış sebebine dayalı açılan davayı kabul ederek eşlerin "boşanmalarına" karar veren yerel mahkeme gerekçeli kararda tefhim ettiği hükme aykırı olarak evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma kararı vererek usul hükümlerini ağır şekilde ihlal etmiştir....

          (TMK md.174) Boşanmaya sebep olan olaylarda maddi ve manevi tazminat isteyen davacı kadının davalı erkekten daha ziyade veya eşit kusurlu olmadığı, davalı erkeğin ağır kusurlu olduğu, davacı kadının boşanma sonucu en azından davalı erkeğin maddi desteğini yitireceği ve erkeğin kusurlu davranışı yüzünden kişilik haklarının zedelendiği gözetilerek uygun bir maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, evlilikte geçen süre, boşanmaya yol açan olaylardaki davalı erkeğin kusurunun mahiyeti, paranın alım gücü, boşanma yüzünden zedelenen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamı, Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50 ve 52. maddesi hükmü dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat miktarının ölçülülük ilkesine uygun olduğu değerlendirilerek tazminat miktarlarına yönelik davacının istinaf talebinin reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur....

          Davalı davacı cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davanın reddine, karşı davanın kabulü ile öncelikle zina, bu talep kabul edilmediği taktirde cana kast pek kötü ve onur kırıcı davranış, bunun da ispatı mümkün olmadığı taktirde TMK 166/1 maddesi uyarınca boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin tarafına verilmesine, kendisi ve müşterek çocuk için ayrı ayrı aylık 1.000'er TL tedbir - iştirak - yoksulluk nafakası takdirine, 100.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminatın davacı davalı erkekten alınarak tarafına verilmesine karar verilmesini talep etmiştir....

          K. isimli bayanla gayri resmi bir birlikteliğinin ispat edilemediği, ancak erkeğin işyerinde çalışan bu bayanla işveren -işçi ilişkisinin dışında samimi bir ilişki içerisinde olduğunun tanık beyanları ile sabit olduğu, bu durumun güvensarsıcı davranış oluşturduğu, erkeğin tarafların ayrı yaşadıkları dönemde başka bir bayanla ilişkisi olduğunun ve bu bayandan evlilik dışı bir çocuğunun dünyaya geldiğinin tanık beyanları, nüfus kayıtları ve kadın vekilinin beyanları ile sabit olduğu ancak bu iddianın dava dilekçesinde ileri sürülmediği, sonradan bu hususta ayrı bir dava da açılmadığı gerekçesi ile kadının zina iddiasını ispat edemediği kanaatine varılarak davacı davalı kadının zina nedeniyle boşanma talebinin reddine, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, haysiyetsiz hayat sürme nedenine dayalı boşanma talebinin de ispat edilemediğinden reddine, 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesi birinci fıkrasına göre kadının davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, erkeğin karşı davasının...

            HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2023/1500 KARAR NO : 2023/1395 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : ÇAYIRALAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : None NUMARASI : 2023/27 ESAS DAVA KONUSU : Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Nedeni İle Karşılıklı Boşanma KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen karara davacı - karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmakla, HMK'nun 353/1- b-1- son cümle uyarınca duruşma yapılmadan dosya incelendi gereği düşünüldü; TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı - karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Tarafların 2017 yılında evlendiklerini, müşterek 1 çocuklarının bulunduğunu, davalının müvekkiline karşı karşı hayata kast, pek kötü ve onur kırıcı davranışları ve ayrıca suç işleme ve devamlılık gösteren ahlak dışı tutum ve davranışlarla haysiyetsiz bir yaşam sürme nedenleriyle resmiyette...

            Davalı-karşı davacı erkek vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin kusursuz olduğunu, kadının kusurlu olduğunu, kadının davasının reddi gerektiğini, velâyetin babaya verilmesi gerektiğini, kadın yararına tedbir nafakası ile ortak çocuk yararına tedbir ve iştirak nafakasına hükmolunmasının doğru olmadığını, kadının davasının münhasıran hayat kast sebebine dayalı olduğu halde pek kötü davranış sebebiyle boşanma hükmü kurulmasının doğru olmadığını belirterek; kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, velâyet, tedbir ve iştirak nafakaları yönünden istinaf yoluna başvurmuştur. C....

              UYAP Entegrasyonu