Aile Mahkemesine açtığı boşanma davasından sonra tarafların bir araya gelmedikleri iddiasının yersiz olduğunu, müvekkilinin boşanma davasının reddedilmesinin ardından erkeğin yaşadığı ...'...
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı erkek vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kararı boşanma yönünden istinaf etmediklerini, tarafların uzun yıllardır ayrı yaşadıklarını, davacının hiç bir şekilde maddi ve manevi tazminat talep etme hakkının olmadığını, müvekkilinin boşanmaya sebep olabilecek hiç bir kusurlu davranışının olmadığını, takdir edilen nafakanın da haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, tüm bu sebeplerle usul ve yasaya aykırı olan yerel mahkeme kararının istinaf yoluyla ortadan kaldırılmasını ve talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE Dava, fiili ayrılık nedenine dayalı boşanma ve fer'ilerine ilişkindir....
Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı erkek tarafından, her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Dava; taraflarca karşılıklı açılan Türk Medeni Kanunu'nun 166/1 inci maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma davası olup, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, kadının davasının kabulü ile erkeğin davasının reddine, tarafların boşanmalarına, velayetin anneye bırakılarak ortak çocuk yararına tedbir ve iştirak nafakası ödenmesine karar verilmiş, ilk derece mahkemesince verilen karar...
HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2021/846 KARAR NO : 2021/885 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : ÜRGÜP ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ TARİHİ : 10/12/2019 NUMARASI : 2019/85 ESAS, 2019/530 KARAR DAVA KONUSU : Boşanma (Fiili Ayrılık Nedenine Dayalı Boşanma) KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen karara davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmakla, HMK'nun 353/1- b-1- son cümle uyarınca duruşma yapılmadan dosya incelendi gereği düşünüldü; TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı dava dilekçesinde özetle; davalı ile evli olup 2 çocukları olduğunu, Ürgüp Asliye Hukuk Mahekemesi 2015/277 Esas, 2016/8 Karar sayılı kararıyla boşanma davasının reddedildiğini, kararın kesinleştiğini, boşanma davasından önce de hali hazırda da ayrı yaşadıklarını bir araya gelmediklerini beyanla fiili ayrılık nedeniyle boşanmalarına karar verilmesini...
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Dava fiili ayrılık nedeniyle evlilik birliğinin yeniden tesis edilememesi hukuki nedenine dayalı ( TMK 166/4) boşanma davasıdır....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Fiili Ayrılık Nedenine Dayalı Boşanma ve Çekişmeli Boşanma davasında (TMK m. 166/4, 166/1) davacı-karşı davalı taraf; kusur tespiti, kadın lehine hükmedilen nafakalar ve tazminatlar yönünden süresinde istinaf talebinde bulunmuştur....
Mahkemece; "Tarafların Isparta Aile Mahkemesinde açılan boşanma davası sonucunda verilen 2011/1105 E. ve 2012/1141 K. sayılı ilamı incelendiğinde davacının eldeki davanın davacısı olduğu ve davalıya atfı kabil kusurun bulunmadığından usulen davanın reddine karar verildiği, kararın 02/01/2014 tarihinde kesinleştiği görülmüştür. Taraflardan davacının reddedilen davası ile önceki olayları yeniden boşanma nedeni yapması imkanı ortadan kalkmıştır. Fiili ayrılık başlı başına boşanma sebebi değildir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 19/12/2017 tarihli 2017/4123 Esas sayılı ilamı). Ancak Reddedilen davanın açılmasından sonra, taraflarca dosyaya bildirilen ve toplanan delillerle davalı kadının yeni bir olayın varlığı ileri sürülmüştür....
Tarafların uzun süredir fiili olarak ayrı yaşadıkları sabit ise de; fiili ayrılığın tek başına boşanma sebebi oluşturmaması ve terk hukuki sebebine dayalı bir davanın da bulunmaması, yine tanık ifadelerinde yer alan erkeğin kusurlu eylemlerine ilişkin beyanların ise eski tarihli olması nedeniyle iş bu boşanma davasında dikkate alınamayacağının anlaşılmasına göre davalı erkeğin evlilik birliğinin sarsılmasına sebebiyet veren olaylarda kusuru kanıtlanamamıştır. O halde; davacı kadın tarafından açılan boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü yönünde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davalı erkek vekilinin; kadının kabul edilen boşanma davasına yönelik istinaf talebinin kabulü ile davacı kadının boşanma davasının reddine karar verilmek suretiyle hükmün HMK 353/1- b-2 maddesi uyarınca düzeltilmesi gerekmiştir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Dava TMK'nın 166/son maddesi gereğince açılmış fiili ayrılık nedeniyle evlilik birliğinin yeniden tesis edilememesi hukuki nedenine dayalı boşanma, kadının karşı davası ise evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma davası ve ziynet alacağı davasıdır. HMK'nun 355. maddesine göre; inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir....
Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerden; temyize konu davaya dayanak olan ilk boşanma davasının da davacı erkek tarafından açıldığı, ilk boşanma davasından önce de davacının hasta olduğu ve kızı tarafından bakıldığı ve davanın retle sonuçlandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, vefat eden davacının, ilk boşanma davasını açıp, boşanma sebebi yaratarak, fiili ayrılığa neden olduğu ve fiili ayrılık döneminde kadına kusur olarak yüklenebilecek yeni bir vakıaya dayanmadığı da dikkate alındığında, artık fiili ayrılık döneminde, davacının hastalığıyla ilgilenmediğinden bahisle davalı kadına kusur yüklenemez. Gerçekleşen bu husus gözetilmeden, davalı kadının kusurlu olduğunun kabulü bozmayı gerektirmiştir....