çocukları arasında geçen ve temyiz dışı suça sürüklenen çocuk ... tarafından gizlice kaydedilen aile içi konuşmaları, temyiz dışı sanık ...’ye dinlettiği iddialarına konu olayda; Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalının 13.05.2016 tarihli sağlık kurulu raporu ile “Sanrısal bozukluk” isimli akıl hastalığı tanısı konulan ve mevcut hastalığı nedeniyle 15.06.2013, 17.06.2013, 18.06.2013, 22.01.2014 tarihlerinde işlediği iddia olunan fiilin anlam ve sonuçlarını algılamasının ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış olduğu ve iddia olunan suç tarihinde atılı suç nedeniyle cezai ehliyetinin bulunmadığı bildirilen sanığın, duruşmanın 07.06.2016 tarihli son oturumunda, akıl hastası olmadığını beyan etmesi, aynı oturumda sanığın ve sanık müdafinin adli tıptan rapor alınmasını talep etmeleri, hükme esas alınan 13.05.2016 tarihli sağlık kurulu raporunun sanığın 12.04.2016 tarihinde psikiyatri polikliniğinde...
Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 18/12/2019 tarihli, 2019/319- 1113 E.K sayılı ilamı ile TMK 405. maddesi gereğince akıl hastalığı nedeniyle kısıtlanarak babasının velayeti altına alındığı anlaşılmaktadır. Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesi uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal sebebine dayalı boşanma davasına ilişkin olup, TMK 165. maddesi gereğince akıl hastalığına dayalı boşanma talebi bulunmamaktadır. Yargılama aşamasında TMK 405. maddesi gereğince kısıtlanan davalının eylemleri iradi olmayıp, tanık beyanlarında geçen eylemlerin kadına kusur olarak yüklenmesine imkan bulunmamaktadır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı-karşı davalı erkek tarafından, her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, evlilik birliğinin sarsılması sebebine (TMK m. 166/1) dayalı olarak açılan boşanma davasıdır. Davacı-karşı davalı erkek, davalı-karşı davacı kadında akıl hastalığı bulunduğunu, bu hastalık nedeniyle sağlık kurulu raporunun olduğunu ileri sürmüştür. Mahkemece, ......
TMK’nin 405. maddesine göre ise; akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır ve görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idarî makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar. Bu maddeye dayanılarak kısıtlamaya karar verilebilmesi için akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebinin varlığının kanıtlanması gereklidir. Ayrıca akıl hastalığı ya da akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan ergin kişi kısıtlanacaktır. Yasa koyucu vesayet konusunda kısıtlamanın ağır sonuçlar içermesi nedeniyle aşamalar öngörmüştür. Kişinin kısıtlanması son çare olarak kabul edilmiştir....
Temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir. 6100 sayılı HMK 27/1 maddesinde; “davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler” düzenlemesi bulunmaktadır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Somut olayda davalının 17/07/2012 tarihinde demans hastası olduğu için kısıtlandığı , oğlu....'...
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; 1-Akıl hastalığı nedeniyle kusur yeteneği bulunmadığı saptanan sanığın, CMK'nın 191 ve 147. maddeleri uyarınca yöntemine uygun olarak savunması tespit edilip, yükletilen suça ilişkin tüm kanıtlar gösterilip tartışıldıktan sonra, suçun kanıtlanması halinde TCK'nın 32/1 ve 57. maddeleri uyarınca akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunması, kanıt bulunmaması ve suçu işlediğinin ispatlanamaması halinde ise beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle doğrudan güvenlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesi, 2- Kabule göre de; akıl hastalığı nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına ve akıl hastalarına ilişkin güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına karar verilen sanığın, CMK’nın 325/1. maddesi uyarınca sebebiyet verdiği yargılama giderlerinden sorumlu olduğu hususu gözetilmeden, yargılama giderlerinin Hazine üzerine...
TÜRK MİLLETİ ADINA Gereği görüşülüp düşünüldü: 1) 5237 sayılı Kanun'un "akıl hastalığı" başlıklı 32. maddesinde yer alan “ (1) Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur. (2) Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi beş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir....
Ceza Dairesinin 02/04/2015 tarihli ve 2014/39957 esas, 2015/25840 sayılı kararı ile karar verilmiş olması karşısında, belirtilen gerekçelere istinaden suç tarihi itibariyle 5237 sayılı Kanun'un 32. maddesi uyarınca sanığın akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin azalmış ya da önemli derecede azalmış olup olmadığı hususunda rapor aldırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi zorunluluğu gözetilmeden yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir. Hukuksal Değerlendirme: TCK'nın 32. maddesi : “(1) Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur....
Ancak; Akıl hastalığı nedeniyle kusur yeteneği bulunmadığı saptanan sanık hakkında tehdit suçundan kamu davası açılıp, yükletilen suça ilişkin tüm kanıtlar gösterilip tartışıldıktan sonra, suçun kanıtlanması halinde TCK'nın 32/1 ve 57. maddeleri uyarınca akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunması, kanıt bulunmaması halinde ise beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, akıl hastalığı nedeniyle takipsizlik kararı verildiği halde güvenlik tedbirine hükmolunması, Kanuna aykırı, O Yer Cumhuriyet Savcısının, temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 20.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
ın yapılan yargılaması sonunda; akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri uygulanmasına dair Hassa Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 17.09.2010 gün ve 2010/159 Esas, 2010/172 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelendi; 5237 sayılı TCK.nın 32/1. maddesi "Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur," hükmünü öngörmektedir. 32. madde uyarınca akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmemesi, ancak bu kişinin iddia olunan suçu işlemiş olması durumuna ilişkindir....