Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece; asıl dava ve karşı dava yönünden davanın kabulü ile TMK 166/1 maddesi uyarınca tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin anneye verilmesine, kadın için aylık 500 TL tedbir nafakasının, hükmün kesinleşmesi ile erkek eşin aylık 750 TL yoksulluk nafakası olarak devemına, ortak çocuk için aylık 750 TL tedbir , aylık 1.000 TL iştirak nafakasının kadın eşe ödenmesine, kadın lehine 20.500 TL maddi, 16.500 TL manevi tazminat takdirine, fazlaya dair istemin reddine, erkeğin manevi tazminat talebinin reddine, Ziynet alacağı yönünden ise, davanın kısmen kabulü ile, davalı erkek eşin, 15 adet (20’şer gram toplam 300 gram) 22 ayar gram bilezik (istemle bağlı kalınarak 700,00 TL) davacı kadın eşe aynen iadesine, davacı kadın eşin, ziynet eşyası bedeli alacağının, 700,00 TL olarak tespitine (istemle bağlı kalınarak), bu miktara dava tarihinden (27.12.2019) itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı erkek eşten tahsili ile davacı...

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma-Katkı Payı Alacağı Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-karşı davacı kadın tarafından; kusur belirlemesi, tazminatlar ve nafaka talebinin reddi ile katkı payı alacağı davası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Mahkemece taraflar eşit kusurlu kabul edilerek boşanma kararı verilmiş ise de yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı-karşı davacı kadına kusur olarak yüklenen "Eşini konuttan kovduğu" vakıasının ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. İspatlanamayan vakıa hükme esas alınamaz (HMK m.25/1). Mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda davacı-karşı davalı erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir....

    GEREKÇE : Asıl davanın evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılmış boşanma davası, karşı davanın ise evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılmış boşanma , ziynet alacağı ve mehir alacağı davası olduğu anlaşılmıştır....

    Davanın yasal dayanağını oluşturan 5510 sayılı Yasa'nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak; " eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen" ibareleri yer almakta olup kanun koyucu tarafından örneğin; "sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan", " hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan", "gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan" veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir....

      İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı-davalı kadın istinaf dilekçesinde özetle; tazminat ve nafaka miktarları, kişisel ilişki ve reddedilen ziynet alacağı yönünden kararın kaldırılmasını istemiştir. Davalı-davacı erkek istinaf dilekçesinde özetle; kusur, tazminatlar ve nafakalar yönünden kararın kaldırılmasını istemiştir. İSTİNAF SEBEPLERİNİN İNCELENMESİ VE GEREKÇE Asıl dava; evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal sebebine dayalı boşanma, ve ziynet alacağı, birleşen dava ise; evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal sebebine dayalı boşanma istemine ilişkindir. HMK'nın 355. maddesine göre re'sen gözetilerek kamu düzenine aykırı haller dışında istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. TMK'nın 166/1- 2. maddesine göre; "Evlilik birliği ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir....

      Bu katkı, ziynet, miras veya bağış yoluyla elde edilen başka mal varlıklarının kullanılması ile toplu olarak yapılabileceği gibi, çalışan eşin gelirleriyle de yapılması mümkündür. Çalışarak, düzenli ve sürekli gelire (maaş, gündelik, kar payı vs gibi) sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça diğer eşin sahip olduğu mal varlığına yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtay'ın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir. Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen tasfiyeye konu mala, eşlerin, hem başka mal varlıkları (ziynet, miras, bağış vs gibi) kullanılarak, hem de çalışma karşılığı elde ettikleri düzenli gelirleriyle katkıda bulunduklarının ileri sürüldüğü durumlarda; öncelikle, tasfiyeye konu malın edinildiği tarih itibarıyla başka mal varlıklarından elde edilen toplu para ile yapılan katkının, dava konusu malın bedelinin tamamı karşısındaki oranı saptanmalıdır....

      Ziynet eşyası talebine yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede; Mahkemece davacı kadının ziynet alacağı davası red edilmiştir. Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür (TMK m. 6, HMK m. 190/1). Davacı kadın, dava dilekçesinde ziynet eşyası talebinde bulunmuştur. Erkek ise altınları kadının evden giderken götürdüğünü ileri sürmüştür. Davacı kadın ziynet eşyasının erkekte kaldığını ispat yükü altındadır. Ziynet eşyalarının niteliği gereği, kadının ortak konuttan ayrılırken yanında götürmesi hayatın olağan akışına uygun düşer. Ziynetlere ilişkin tanık beyanları kadının iddiasını kanıtlamaya yeterli olmayıp, dosyada kadının iddialarını kanıtlamaya elverişli başkaca bir delil de bulunmamaktadır. Ne var ki dava dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayandığı halde mahkemece, davacı kadına yemin teklif etme hakkı hatırlatılmamıştır....

      Mahkemece; "Asıl ve Birleşen Dava; mal rejimi tasfiyesi kapsamında katkı payı ile katılma alacağı istemine ilişkindir. Edinilmiş mallara katılma rejiminin devam ettiği sırada eşlerden biri adına edinilen malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacağı hakkı bulunmaktadır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK. m.229) ve denkleştirmeden (TMK. m.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK. m.219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK. m.231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK. m.236/1). Katılma alacağı Yasa'dan kaynaklanan bir hakkı olduğundan, talepte bulunan eşin gelirinin olması veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunması gerekmemektedir....

      Düğünde takılan ziynet eşyaları ve takılar kadına ait olup kişisel eşya niteliğindedir. Dava konusu edilen ziynet eşyalarının bozdurulup parasının düğün ve müşterek evin borçları için harcandığı davalı tarafından kabul edilmiştir. Düğün borçları ve müşterek evin borçları için bozdurulan ziynet eşyalarının davacının rızası ile bozdurulduğunun kabul edilmesi gerekir. Ziynet eşyaları nitelik itibariyle rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nev'i dendir. Bu sebeple nitelikleri itibariyle kadında bulunduğu karine olarak kabul edilir. Olağanın aksini iddia eden ispatla yükümlüdür. Niteliği itibariyle davalı-davacıda bulunması gereken ziynet eşyalarının aile içerisinde ihtiyaç duyulması halinde bu eşyaları elinde bulunduran eşin rızası ile bozdurulması olağan olandır. Bu durum Türk Medeni Kanunun 185/3 ve 186/3 maddeleri gereğince davacı eş için aynı zamanda bir yükümlülüktür. Bu sebeple somut olayda ispat yükü davacıya aittir....

        DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacağı hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK mad.229) ve denkleştirmeden (TMK mad.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK mad.219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK mad.231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK mad.236/1). Katılma alacağı, Yasa'dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur. Artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (TMK mad.227/1, 228/1, 232 ve 235/1)....

        UYAP Entegrasyonu