Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının 12/07/1988 tarihinde evlendiği, 16/04/2003 tarihinde boşandığı, davacıya ölüm aylığı bağlandığı, Kuruma davacının boşandığı eşiyle birlikte yaşadığı gerekçesiyle ihbar yapıldığı, ihbar üzerine Kurum tarafından araştırma ve inceleme başlatıldığı, araştırma kapsamında davacının oturduğu adres itibariyle oturduğu binada yönetici olan şahıs davacının boşandığı eşiyle birlikte yaşadığını belirttiği, yine ismini vermeyen ancak davacının oturduğu binada oturan ve komşusu olan (13 nolu daire sakini) davacının boşandığı eşiyle birlikte yaşadığını beyan ettiği, apartman karar defterinde davacının oturduğu dairenin sakini olarak boşanılan eşin isminin kayıtlı olduğu, yine apartman gider makbuzlarının boşanılan eş adına düzenlenmiş olduğu, davacı tanıkları davacının ayrı yaşadığını belirttikleri, tutanağı düzenleyen ve tanık olarak dinlenen Kurum görevlisi rapor içeriği ile uyumlu beyanda bulunduğu,davacının oturduğu binada oturan ve komşusu olan (13 nolu...
Kanun koyucu 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun yürürlüğe girdiği 29 Nisan 2006 tarihinden önce babalığa hüküm kararı alan ergin çocukların “ana soyadını” terkedip baba hanelerine naklinin ancak “müracaatları” durumunda gerçekleştirileceğini açıklamıştır. Çocuk ergin değilse ana ve babanın birinin “müracaatı” zorunludur. Oysa tanımaya ilişkin “kalıcı düzenlemede” böyle bir “müracaat” koşulu aranmamıştır. Başka bir anlatımla 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu Geçici Madde 5 hükmüne göre hiçbir “müracaat” yoksa çocuk “ana soyadını” taşımaya devam ederek ana hanesine kalmaya devam edecektir. Müracaat yoksa “ana hanesinde” ve “ana soyadı” ile kalınmasından doğrusu hiç de rahatsız olunmamıştır. Kanun koyucu ergin çocuğa “seçenek” sunmaktadır. İster “ana soyadını” taşı ve ana hanende kal, ister “baba soyadını” taşı ve baba hanesine geç. Böyle bir uygulamanın çocuğun yararlarına uygunluğu tartışılamaz bile....
Dosyamız kapsamında dinlenilen tanık beyanları ile de davacı ve boşandığı eşi ...'in ayrı yaşadıklarının anlaşıldığı, davacının ve eşinin müşterek çocukları ve uyuşturucu bağımlısı oğlu için zaman zaman görüştükleri dosya kapsamından davacının ve boşandığı eşinin bu koşullar altında beraber yaşamalarının hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve tüm dosya kapsamından davacı ile boşandığı eşinin birlikte yaşamadıklarının şüpheye yer vermeyecek şekilde sabit olduğu değerlendirildiğinden neticeden tüm dosya kapsamından söz konusu boşanmanın gerçek olduğu kanaatine varılmakla davanın kabulüne" karar verilmiştir. IV. İSTİNAF A. İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. B....
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili özetle, davacının babasının ölümünden 10 yıl sonra eşinden boşandığını ve bir süre kardeşiyle yaşadığını, davacının çocuklarının iyiliği için eski eşi ile bir araya geldiğini aynı ortamda bulunduğu ancak fiili yaşamasının söz konusu olmadığını, eski eşinin kira kontratına kefil olması ve aboneliği olmasının nedenini çocuğunun söz konusu dairede oturacak olması olduğunu eski eşin farklı adreslerde oturduğunu bunu kayıtların doğruladığını beyanla kararın kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. UYUŞMAZLIK KONUSU : Davalı kurumun davacının ölüm aylığı kesme işleminin yerinde olup olmadığı uyuşmazlık konusudur....
Somut olayda, davacının 10/12/1991 tarihinde evlendiği eşinden 19/11/1998 tarihinde boşandığı, annesinin 11/08/1998, babasının 30/10/2003 tarihinde vefat ettiği, davacıya babasından hak sahibi sıfatı ile 09/12/2003 tarihli talebi üzerine 01/11/2003 tarihinden itibaren ölüm aylığı tahsis edildiği, davacı ve boşandığı eşinin adres bilgilerinin incelenmesinden, 26/03/2015 tarihinde davacı, başka bir adrese taşındığını beyan edene kadar aynı ikamet adresinin kayıtlı olduğu, seçim bilgilerinin geri izlemesinden davacı ve boşandığı eşinin 2015 yılı seçimlerine kadar aynı seçim sandıklarında oy kullandıkları, davalı Kurumun 10/10/2012 tarihli denetmen raporuna göre davacının, imzalı beyanında boşandığı eşi ile birlikte yaşadığını ifade ettiği ve aynı binada ikamet eden eltisi Özlem Doğancı'nın da imzalı beyanında davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığını belirttiğinin anlaşılması karşısında 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları...
Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96'ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56 maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir. Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının, 13.07.1992 kesinleşme tarihli ilam ile eşinden boşandığı, 31.10.2013 tarihinde boşandığı eşiyle tekrar evlendiği, 19/11/2013 tarihli kontrol memuru raporunda; davacının boşandığı eşiyle birlikte yaşadığının apartman sakinlerinin beyanından anlaşıldığı tespitine ve davacının boşandığı eşin 26/07/2012 tarihinde Özel ... Tıp Merkezinde tedavi gördüğü ve adres bilgilerini " Gülbahar Mah....
Somut olayda, davacının 2001 yılında eşinden anlaşmalı olarak boşandığı, ... Köyü No:40 .../... adresinde yaşamaya başladığı ve bu adresin davacının 27.02.2007 tarihinden bu yana ikamet adresi olarak kayıtlı olduğu, boşanılan eşin 31.03.2008 tarihinde ... ile evlendiği ve 08.02.2017 tarihinde boşandığı; eski eşin 2007-2017 tarihleri arasında 16 adet adres kaydı bulunduğu, bu kayıtlar içinde eski eşin ... evli olduğu dönemde 2008 yılı 12. ayı, 06.12.2010 tarihinde ve 09.03.2012 tarihlerinde 3 defa davacının sürekli adresi olan " ... Köyü No:40" adresini resmi ikamet adresi olarak bildirdiği ancak aynı zamanda evlendikten hemen sonra 2008/3-12 dönemleri arasında ... Mah... /... adresinde bir dönem adres kaydı bulunduğu anlaşıldığından Mahkemece, dava dışı ... adresinin tespiti ile uyuşmazlık hakkında beyanı alınmalı; ......
Davalı kadının, erkeğin soyadını kullanmasına izin verilmesi talebi ile ilgili verilen karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi sonucunda; Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple davalının karar düzeltme talebinin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440-442. maddeleri gereğince kısmen kabulüne, Dairemizin 05/12/2017 tarih ve 2016/8223 esas, 2017/13973 karar sayılı ilamında inceleme dışı kaldığı anlaşılan davalı kadının erkeğin soyadını kullanmasına izin verilmesi talebi ile ilgili verilen karar yönünden hükmün ONANMASINA, diğer karar düzeltme isteminin ise yukarıda l. bentte gösterilen sebeple REDDİNE, karar düzeltme harcının istek halinde yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi. 26.11.2018 (Pzt.)...
Hakkında verilen boşanma kararı 16.09.2003 tarihinde kesinleşen davacıya, yaşamını yitiren sigortalı babası üzerinden 506 sayılı Kanun hükümlerine göre hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle, 20.10.2008-18.06.2013 döneminde yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar yönünden borç tahakkuk ettirildiği, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır. 506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlarda yer almamakla birlikte ilk kez 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun “Gelir ve aylık bağlanmayacak haller” başlığını taşıyan 56. maddesinin ikinci (son) fıkrasında düzenlenen davanın yasal dayanağı niteliğindeki norm 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş, fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir....
Mahkemece, evli kadının, kocasının soyadı bulunmaksızın sadece evlenmeden önceki soyadını taşımasına izin verilmiştir. Verilen karar, davacının eşinin hak ve hukukuna etkilidir. Temyizde onun da hukuki yararı vardır. Bu bakımdan kararın, davacının eşi ...'a "ilgili" sıfatıyla tebliği, onun bakımından da temyiz müddetinin beklenmesi, bu hususun da iade sebebi yapılması gerekir. Bu bakımdan "açıklanan hususu iade sebebi" olarak kabul etmeyen sayın çoğunluğa katılamıyorum. 23.06.2015...