Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

K A R A R Dava; davacının aldığı ölüm aylığının boşandığı eşiyle birlikte yaşadığı, muvazaalı olarak boşandığı gerekçesi ile kesilmesine ilişkin Kurum işleminin iptali, aylığın yeniden bağlanması, davacının borçlu olmadığının tespiti ve ödenmeyen aylıkların ödenmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 29.11.2000 tarihinde boşandığı, 11.03.2013 tarihli kontrol memuru tutanağında; ......

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi Dava dilekçesinde, tanıma nedeni ile babasının soyadını taşımaya başlayan davacının velayetinde olan oğlu ...... olan soyadının .... olarak değiştirilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı dava dilekçesinde, evlilik dışı doğan çocuğunun okul çağına kadar kendisi ile yaşadığını ve kendi soyadını taşıdığını, ancak okul çağında babası tarafından tanındığını, bu nedenle baba soyadını aldığını, soyadının değişmesinin çocukta olumsuz etkiler yarattığını bildirerek velayetindeki oğlu ... ... olan soyadının ... olarak değiştirilmesini istemiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir....

      Hukuk Dairesi Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı baba tarafından duruşmalı temyiz edilmiş ise de; HMK'da çocuğun annesinin soyadını kullanmaya izin verilmesine yönelik kararların Yargıtay'da duruşmalı inceleneceğine ilişkin hüküm bulunmadığından duruşma isteğinin reddine, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, çocuğun anne soyadını kullanmaya izin davası olup ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacının istinaf yoluna başvurması üzerine, bölge adliye mahkemesince, ortak çocuğun velâyet hakkı sahibi annenin soyadını kullanmakta üstün yararı olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne, 30/12/2012 doğumlu ortak çocuk ...’nin “...” olan soyadının "..." olarak değiştirilmesine karar verilmiştir....

        Dayanılan yemin deliline ilişkin usulü işlemler yapılmadığından; davacı kadına yemin teklif hakkı hatırlatılıp, yemin teklif ettiği ve koca tarafından yemin teklifi kabul edildiği takdirde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 225 ve devamı maddeleri gereğince, yemin işleminin tamamlanıp gerçekleşecek sonucuna göre ziynet alacağı hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde talebin kısmen kabul edilmesi doğru olmamıştır. 2- Davacı (kadın) dava dilekçesinde boşanma talebiyle birlikte davalı (koca)’nın soyadını kullanmasına izin verilmesini de talep etmiştir. “Kadının, boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine hâkim, kocasının soyadını taşımasına izin verir.” (TMK md.173/2) Bu talep boşanmanın fer'isi niteliğinde olup maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası gibi ancak boşanma davası içinde talep edilebilir....

          Bir an için mevzuatın böyle bir duruma izin verdiği kabul edilse dahi sonradan gelişen sebeplerden dolayı çocuğun yararı açısından velayetin babaya yeniden verilmesi hallerinde bu kez baba, velayet hakkına dayanarak tekrar çocuğun soyadını değiştirmek isteyecektir. Madem ki velayet kimde ise çocuk onun soyadını taşıyacaktır, o halde baba bu haktan mahrum edilemez. Böyle bir uygulamanın nüfus kayıtlarının güvenilirliğini ve istikrarını zedeleyeceği ve asıl bu gibi uygulamaların çocuğun ruh hali üzerinde çok derin ve etkili travma yaratacağı açıktır. Yargı mercilerinin bu durumu ve çocuğun yüksek yararını gözeterek anne ile babanın ya da ailelerin hukuken oluşmuş statüleri değiştirmeye çalışmalarına izin vermemesi gerekir. Somut olaya gelince; soyadının değiştirilmesi istenen ...'in doğum günü olan 14.10.2008 tarihinde anne ve babası resmen evlidir. Çocuk evlilik içinde doğmuştur ve Türk Medeni Kanununun 321. maddesine göre ailenin diğer bir deyimle babanın soyadını almıştır....

            Aile Mahkemesinin 25.03.2008 tarih ve 2008/280Esas- 2008/233Karar sayılı kararı ile boşandığı ve kızı ...'...

              ın 02.09.2012 tarihindeki son adresinin "..." adresinde ikamet ettiği, boşandığı eşi ...'nin ise 12.09.2012 tarihinde "..." adresinde ikamet ettiği, her nekadar ... Emniyet Müdürlüğü'nce yapılan araştırma neticesinde tutulan tutanakta, bina sakinlerinin eski eşin isminin faturalar üzerinde gördükleri belirtilmişse de, bu durumun birlikte yaşama olgusuna ilişkin bir delil olarak kabul edilemeyeceği, kaldı ki İl Emniyet Müdürlüğü tarafından bildirilen ve kamu tanığı olarak dinlenilen muhtarların davacı ve eski eşin birlikte yaşamadıklarını doğrulamaları karşısında,dava konusu olan 2010 yılı ve sonrasında davacı ve eski eşin birlikte yaşamadıklarına ilişkin mahkemenin maddi vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından ” gerekçeleriyle “Davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin HMK'nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, “ karar verilmiştir....

                Mahkemece; borç doğurucu işlemden sonra ve takip tarihine birkaç ay kala borçlu ile 3.kişinin anlaşmalı olarak boşanmak için mahkemeye başvurdukları, boşanmanın tüm mali sonuçları hakkında anlaştıkları, 3.kişinin boşanmadan sonra eşinin soyadını taşıma hususunda mahkemeden izin aldığı, mernis kaydına göre borçlunun haciz yapılan adreste göründüğü, haciz tutanağı içeriği ve davacı 3.kişinin yasal mülkiyet karinesinin aksini kesin ve inandırıcı delillerle 2011/732 2011/7004 ispat edemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı 3.kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir....

                  Somut olayda; davacı rahim kanseri olması nedeni ile eşinden boşandığını, boşandıktan sonra da birlikte yaşamadıklarını iddia etmekte ise de zabıta tarafından 16.03.2011 ve 29.03.2011 tarihinde tutulan tutanaklarda; davacının halihazırda kayıtlarda görünen adresinde tanınmaması, ... mahallesinde yapılan araştırmada, altında muhtar ve azanın imzası bulunan tutanakta son 1 yıl öncesine kadar davacının boşandığı eşi ile birlikte aynı ev içerisinde yaşadığının açıkça dile getirilerek tespit edilmesi, her ne kadar eski eşin boşanmadan sonra evlenmiş olması birlikte yaşamadıkları hususunda delil olarak ileri sürülmüş ise de eski eşin şikayet ve zabıta tahkikatlarının yapıldığı tarihten sonra Gürcü uyruklu bir kişi ile evlenmiş olması birlikte değerlendirildiğinde davacı ile boşandığı eşinin Yasa'da belirtilen “ fiilen birlikte yaşama ” koşulunu taşıdıkları anlaşıldığından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davacı ile boşandığı eşinin birlikte yaşamadıklarının anlaşıldığı gerekçesiyle...

                    Tıpkı ölen malik olmayan eşin mirasçılarına husumet düşmeyeceği gibi. Husumet sadece “evlilik birliğinin sürdüğü” hallerde düşer. Çünkü evlilik birliği sürdüğü için aile konutu şerhinin malik olan eşin tek yanlı beyanı ile kaldırılması malik olmayan eşin hukuki yararlarını zedelediği gibi aile konutu şerhinin kaldırılması davasında da evlilik birliği sürmekte ise aile konutu şerhinin kaldırılması aynı şekilde malik olmayan eşin hukuki yararlarını zedelediği için elbette ona husumet yöneltilmeli, gösterdiği takdirde delilleri toplanmalı ve sonucu uyarınca karar verilmelidir. 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu m. 1019 f. I hükmüne göre tapu memuru, ilgililerin bilgisi dışında yaptığı işlemleri onlara tebliğ etmekle yükümlüdür. 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu m. 1019 f....

                      UYAP Entegrasyonu