Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Kadının Sadece Bekarlık Soyadını Kullnılmasına İzin Verilmesi Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı kadın, kocasının soyadı bulunmaksızın, sadece evlenmeden önceki soyadını taşımasına izin verilmesini istemiş, davalı olarak Nüfus Müdürlüğü'nü göstermiştir. Dava sonucunda verilecek karar, davacının eşi...'in hukuki durumunu da etkileyeceğinden, adı geçenin davaya dahil edilmesi, gösterdiği takdirde delillerinin toplanması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek gerçekleşecek sonucu uyarınca bir hüküm kurulması gerekirken, eksik hasım ve inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir....

    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, kişinin soyadını özel hayat kapsamında değerlendirerek evli kadının kocasının soyadını kullanma zorunluluğunu özel hayata müdâhale olarak kabul ettiği birçok kararında, soyadı kullanımı ile ilgili başvurular, sözleşme'nin 8. maddesinde yer alan "özel hayatın ve aile hayatının korunması" ilkesi kapsamında incelenmiş ve kadının evlendikten sonra yalnızca evlilik öncesi soyadını kullanmasına ulusal mercilerce izin verilmemesinin, sözleşmenin özel hayatın gizililiğini öngören 8. maddesiyle bağlantılı olarak, ayrımcılığı yasaklayan 14. maddesine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. Anayasanın 90. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca, sözleşmeler hukuk sistemimizin bir parçası olup, kanunlar gibi uygulanma özelliğine sahiptir. Yine aynı fıkraya göre, uygulamada bir kanun hükmü ile temel hak ve özgürlüklere ilişkin olan sözleşme hükümleri arasında bir uyuşmazlığın bulunması halinde, sözleşme hükümlerinin esas alınması zorunludur....

    Davalı kadının ekonomik ve sosyal durumunun araştırılmasında, çalışmadığı tespit edilmiş ise de davacı erkek, 27.11.2018 tarihli beyan dilekçesinde kadının sigortalı olarak çalıştığını, düzenli gelirinin olduğunu beyan etmiş olup bu iddiasına ilişkin olarak dilekçesinin ekinde fotoğraf ve bir kısım belgeler ibraz etmiştir. Bu nedenle, davalı kadının yeniden usulünce ekonomik ve sosyal durumunun araştırılarak, sigortalı olarak çalışıp çalışmadığı, sürekli ve düzenli gelirinin bulunup bulunmadığı, geliri var ise kendisini yoksulluktan kurtaracak nitelikte olup olmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşüp düşmeyeceği, işten ayrılmış ise kendi isteğiyle mi yoksa zorunlu olarak mı ayrıldığı hususları araştırılarak sonucu uyarınca bir karar verilmek üzere hükmün yoksulluk nafakası yönünden bozulması gerekmiştir....

      Mahkemece yaptırılan sosyal inceleme raporunda davacı-davalı kadının ev hanımı olduğunun tespit edilmesi üzerine kadın yararına geliri olmadığı ve çalışmadığı belirtilerek yoksulluk nafakasına hükmedilmiş ise de, davalı erkeğin sunmuş olduğu sosyal güvenlik kurumu belgesine göre kadının 2014 yılı Nisan ayında çalışma kaydının bulunduğu görülmektedir. Tanık beyanları ile yine davalı erkek tarafından mahkemeye sunulan fotoğrafta davacı kadının çalışmakta olduğunu doğrulamaktadır. Bu nedenle, davacı kadının usulünce ekonomik ve sosyal durumunun yeniden araştırılarak, çalışıp çalışmadığı ile varsa elde ettiği gelirin onu boşanma yüzünden yoksulluğa düşmekten kurtaracak miktarda olup olmadığının belirlenmesi, gerçekleşecek sonucuna göre yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesi gerekirken, bu konuda eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır....

        Taraflar hakkında yapılan kolluk araştırmasına göre davacı kadının ev hanımı olduğu belirtilmiş ise de; davalı kadın dosya içerisindeki sosyal inceleme raporunda, bir fabrikada asgari ücretle çalıştığını belirtmiştir. Bu sebeple davalı kadının sosyal ve ekonomik durumunun yeniden usulünce araştırılması ve gerçekleşecek sonuca göre davalı kadının yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde davalı kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2.bentte gösterilen sebeple kadın lehine hükmedilen yoksulluk nafakası yönünden BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda l. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 19.09.2018 (Çrş.)...

          Mahkemece davacı-davalı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmiş ise de; kolluk araştırma tutanağında kadının bisküvi fabrikasında çalıştığı 500.-TL.geliri olduğu belirtilmiştir.Bu sebeple, davacı-davalı kadının usulünce ekonomik ve sosyal durumu araştırılarak; çalışmasının sürekli ve düzenli şekilde olup olmadığı, sürekli ve düzenli çalışıyor ise elde ettiği gelirin miktarı itibarıyla bu gelirin kendisini yoksulluktan kurtarıp kurtarmayacağı araştırılarak kadının yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesi gerekirken, yoksulluk nafakası yönünden eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir....

            Mahkemece davacı kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği gerekçesiyle kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden kolluk araştırma tutanağında davacı kadının kuaförde çalıştığı ve asgari ücret aldığı belirlenmiş, sosyal inceleme raporunda ise; davacı kadının makyöz olarak çalıştığını, aylık 1000-1500 TL geliri olduğunu beyan ettiği belirtilmiştir. Mahkemece, davacı kadının çalışmasının düzenli ve sürekli olup olmadığı, iş güvencesinin bulunup bulunmadığı, gelirinin düzenli ve yeterli olup olmadığı hususunda araştırma yapılarak yoksulluk nafakası (TMK m.175) istemi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile karar verilmiş olması isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir....

              Mahkemece, davalı kadının sigortalı bir işte çalışmasının yoksulluk nafakası verilmesine engel olmayacağı gerekçesiyle, davacı kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmolunmuş ise de; toplanan delillerden, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, davacı kadının özel bir şirkette muhasebeci olarak çalıştığı ve asgari ücret seviyesinde düzenli gelirinin bulunduğu, buna karşılık davalı erkeğin de özel güvenlik görevlisi olarak çalıştığı ve asgari ücret aldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, Türk Medeni Kanununun 175. maddesi koşullarının davacı kadın yararına gerçekleşmediği, tarafların gelirlerinin birbirine denk olduğu, düzenli ve sürekli geliri bulunan kadının boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceği sabittir. O halde, davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir....

                Ad ve soyadının değiştirilmesi ancak haklı sebeplere dayanılarak hakimden istenebilir. Adın değiştirildiği nüfus siciline kayıt ve tescil olunur. 2525 sayılı Soyadı Kanununa göre taşınması zorunlu önad ve soyadı, Türk Medeni Kanununun 27. maddesi hükmünün kapsamındadır. Kanun, bu hükümde görevli mahkemeyi göstermemiştir. TMK 187.maddesinde "Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir."denilmektedir. Somut olayda; davacının evli olduğu, TMK 187.maddesi gereğince evlenmekle kocanın soyadını ve istemesi halinde nüfus idaresine başvurarak önceki soyadını da kullanabileceği, her ne kadar ön adın düzeltilmesi talebi var ise de; evli kadının soyadının değiştirilmesi daha özel madde olan TMK 187.maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır....

                Eldeki davada, davaya konu taşınmazın 88 ada 52 parsel sayılı taşınmazın revizyonu sonucu oluştuğu ve dayanak tapu kaydının tapulama tutanağında kayıt maliki ...’nin 17.04.1940 tarihli beyanın bulunduğu, buna göre taşınmazın “dedesi ... oğlu ... hibesinden kocası ...’e ondanda hibe yolu ile ...’ye” intikal ettiği ve taşınmazın malik hanesine “... kızı ...” yazıldığı, bu kayıtta soyadının olmadığı, revizyon ile 932 parsel oluşurken ...’ye “...” soyadının eklendiği, baba adının aynı kaldığı, soyadı eklenmesinin dayanağının açıklanmadığı ve 932 parselin tapulama tutanağında ise malik ...’nin ölü, olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır....

                  UYAP Entegrasyonu